Bugün gençler için ister hoca ister talebe olsunlar en büyük eksikliklerden biri, başlarında onları çeki düzen verecek, yol ve istikamet çizecek bir büyüklerinin bulunmaması yahut şaşırdıklarında kendilerini tutup doğrultacak samimi ve seçkin bir arkadaş veya cemaat çevresinden mahrum olmalarıdır.
Biz önceki neslimizden ahlak, tevazu, insani ilişkilerdeki hasbilik, tecrübe, Allah ve Rasül aşkı, ahiret kaygı ve özlemi hayatı, anlamına göre gerçekçi yaşama, ahiret yolcusu olma şuuru. vs yani salt bilgi değil yaşanmışlık, arifanelik öğrendik.
Bugünde yeni nesle bu lazım. Kaygımız, amacımız bizden sonraki nesle salt bilgi değil irfan yüklemek olmalı.
İnsanlar öğretilmeyi değil öğrenmeyi sever. Öğrenmek içinde aşk, neşve lazım. Geçmiş büyüklerimizin eserlerinden bizlere aktardıkları yaşanmışlıkları onlara güzel bir usul ile aktarıp aynı neşveyi bulmalarına gayret etmeliyiz. Bizim yapacağımız yeni neslin aşk fitilini ateşlemek, gerisi kendiliğinden gelir biiznillah.
Fakat bahsettiğimiz aşk, birisi var ben aşık oldum yanıyorum, diye ifade edilebilen beşeri bir aşk değil.
Peki ya nedir?
Nef’i dedemizden öğrenelim:
Zerredir ammâ ki tâb-ı âfitâb-ı aşk ile
Rûzgârın şemse-i tâk u revâkıdır gönül
*
Etse Nef’î n'ola ger gönlüyle dâ'im bezm-i hâs
Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül
******* Nef’î *******
Gönül bir zerredir ama, aşk güneşinin ışığı ile,
Alemin kubbe ve ravaklarının güneş şeklindeki süsüdür.
*
Nefi daima kendi gönlüyle başbaşa meclis kursa şaşılır mı?
Hem kadeh, hem şarap, hem o şarabı sunan şuh bir sakidir gönül
Üç yüzyıl sonraki torun Yahya Kemal dedesiyle aynı yerde buluşup der ki:
Aşkın irşadiyle girdik mânevi bir gülşene.
Dolmasun bîhûde sâgar açmasun bîhûde gül.
Câm-ı cem bir lâhza devretmez bu zevk-abâdda.
Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül...(Yahya Kemal Beyatlı)
Aşkın yol göstermesiyle bir manevi Gül bahçesine girdik. Kadeh dolmasın, gül açmasın gerek yok bu aşk meclisinde bu tekkede (derdini savmak için içkiye sarılan) Cem’in kadehi dolaşmaz bizim böyle bir kaygımız yok bizim aşktan bahsettiğimiz üzüm suyu değil beşeri ilgiler değil İLAHİ AŞK!
Şarap içmeden şair olunmaz, diyen Homeros’a mukabil bizden İbn-i Farıd der ki:
“Biz sarhoş olduğumuzda daha üzüm yaratılmamıştı.”
İşte Yahya Kemal Beyatlı ve diğer şairlerimizin nazara verdiği aşk ilahi, ezeli aşktır.
Dedemiz Yanyalı Eş-Şeyh Mustafa İsmet Garîbullah Hazretleri “Risale-i Kutsiyye” isimli kıymetli eserinin ilk beyitlerinde bakınız neler buyuruyor;
Sığındım Zat-ı Hak’a gel gidelim
Hemen seyr-i ilallah gel edelim
Yüce dergâhına yüzler sürelim
Aziz, kimsemiz yoktur diyelim
Bu varlıktan geçip Hakk’a gidelim
Aziz seyr-i ilallah gel edelim.
Hüda ism-i celâliyle çû destur
Diledim bed idem tâ ede mensur
Risalem nef ıle hem ola menşur
Bu kemter AŞKINA çün oldu mecbur
Bu bârlıktan geçip Hakka gidelim
Aziz hem seyr-i fillah gel edelim
Hüdaya oldu mahsus hamd-ü minnet
Nikâb açtı bize kıldı inayet
Bu derde buldu arifler keramet
MUHABBET cezbesiyle kıldı davet
Bu darlıktan geçip Hakk’a gidelim
Azizim seyr-i anillah gel edelim
Kısaca buyurmuş oluyor ki benim Rabbime olan aşkım bu risaleyi yazmamı gerektirdi, sevdim sevgilimi anlatıyorum.
Arifler Allah Teala’dan (maşuktan) uzak kalma, ulaşamama derdine bir çare buldu.
Nedir o?
İnsanları MUHABBET cezbesiyle, aşk çekişiyle davet ettiler.
“Kalpten kalbe yol vardır” fehvasınca, gönüllerindeki aşk ateşini teveccühleriyle karşı tarafa iletip aşk fitilini ateşlediler.
Tavsiye:
Aşk-ı İlahi ‘yi bulmanın yolu Aşk-Muhammedi’den geçer.
“Aşk-Muhammedi” isimli risalemi okumamızı okutmanızı mümkünse bahusus genç nesle hediye etmenizi tavsiye ederim.
Not:
-Nef’i ve Yahya Kemal’in beyitlerinde geçen Cem, rivayetlere göre şarabı ilk bulan çok uzun yaşayan bir İran Padişahıdır.