KORKUSUZ
Onun kadar korkusuz birisini tanımıyordum, en azından ben bilmiyordum.
Gece karanlığı, ıssız yerler, sota köşeler, in-cin top oynayan mekanlar, kuş uçmaz, kervan geçmez dağlar, tepeler, ovalar, diğer İnsanların gündüz bile geçmeye korktukları yerlerde, O geceleri gezerdi.Yaban hayvanlardan, yırtıcılardan, kurttan, ayıdan, şundan bundan hiç korkmazdı.Fakat dilinde hiç zikir eksik olmazdı.
Ha birde Süleyman Çelebi Hazretlerinin Mevlid-i Şerif’ini okurdu, ezbere.
“Âmine Hâtun Muhammed. Anesi
Ol Sadeften doğdu ol dür dânesi
Çünkî Abdullah’tan oldu hâmile
Vak-t erişdi hafta vü eyyam ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alâmetler belirdi gelmeden
Allâhümme salli alâ Muhammedin
ve alâ âli Muhammed
Ol Rebi-ûl evvel âyın nîcesi
On ikinci gece isneyn gecesi
Ol gece kim doğdu ol Hayr-ûl-Beşer
Annesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol Habîbin Annesi
Bir acep Nûr kim, güneş pervânesi…”
“Allah âdın zikr edelim evvelâ
Vacib oldur cümle işte her kula
Birdir ol birliğine şek yok dürür
Gerçi yanlış söyleyenler çok dürür
Cümle âlem yok iken ol vâr idi
Yaradılmışdan ğani cebbar idi….”
“Ger Muhammed olmayaydı ayan
Olmayiserdi zeminü âsümân
Andan oldu her nihân ü âşikâr
Arş ü ferş ü yer ü gök her ne ki var
Ger Muhammed olmayaydı ey yâr
Olmaz idi ây ü gün leyl ü nehâr…”
Cömertti, yiğitti, gözü pekti.
Bu gözü pekliği, kendi deyimi ile, şöyle bir karşılaşmadan sonra, sıfırlanmasada, bayağı gerilemişti:
“Yine bir gece yarısı, zifiri karanlık bir gecede, Kasabadan eve geliyordum. Köye yaklaşmıştım ki, birden bire karşımda bir at üzerinde bir Subay görüverdim, elinde kamçısı, belinde silahı vardı, bir hışımla yanımdan geçip gitti, bana ters ters baktı, çok korkmuştum, o geceden sonra, ne yalan söyleyeyim, çok çekinmiştim, kim di o adam, bir türlü bilemedim..”dedi.
Hayatının sonu bir gazetede şöyle haber olmuştu:
“H.Hüseyin Dedeyi tren ezdi, Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.”
Ruhuna El Fatiha.