MEZARI ŞERİF
Büyükçekmece Mimarsinan köprüsünde bir fotoğraf çekilelim istedik, sağa baktım, sola baktım kimsecikler yok, bide ne görem, ileriden kağıt toplayan biri geliyor, ardında arabası, çeke çeke geliyor, durdurdum, telefonu verdim, tarif ettim, lakin, karanlık çok koyu olduğundan, görüntü net çıkmıyordu, adam:
“Tarık, tarık.” Deyip durdu.
gAliba karanlık demek istiyordu.
Sonra biraz hasbihal ettik, “Kabil’den mi?”dedim, oda
“Hayır, Mezarı Şerif.”
“Hz.Adem’in indirildiği yer mi?”dedim.
O da:
“Yok, Hz.Ali, ziyaret.”dedi.
Geldim biraz araştırınca, bakın bir internet sayfasında neler yazıyor:
“bir efsaneye göre, hz. ali‘nin yakınları , ali’nin düşmanları o’na sağlığında yapamadığı saygısızlığı cesedine yapmaması için katledilen halife’nin naaşını necef‘ten kaçırmaya karar verirler.
buna istinaden bir gece hz ali’nin mezarını gizlice açarlar. cesedi beyaz bir deveye yükleyerek kendilerinin de bilmediği bir yere doğru yolculuğa çıkarlar. cenazeyi taşıyan deve gücünün yettiği, gidebildiği yere kadar gidecek, bitkin düşüp çöktüğü yerde de hz ali’nin yeni mezarı bina edilecek, lakin bu mezardan kimsenin haberi olmayacaktır.
bu şekilde de sonsuza kadar hz ali’nin mezarının yeri korunmuş olacaktır.devenin peşinden günlerce, haftalarca giderler, çöller ve dağlar aşarlar.
günün birinde yorgunluktan takati kalmayan hayvan artık durur ve yere çöker. böylece hz ali’nin naaşı deve üzerinden indirilerek devenin çöktüğü bu yere gömülür.
hz ali’nin naaşını gömenler işleri bittikten sonra sessizlik yemini eder ve her biri ayrı yönlere dağılmak suretiyle sırra kadem basarlar…
aradan tam 4 asır bir zaman geçtikten sonra hz ali’nin bu yeni mezarının olduğu topraklara selçuklu türkleri hakim olurlar.
o tarihe kadar gizli kalan mezar 1136’da sultan sencer‘in rüyasına girer. sencer, devrin en iyi ustalarını toplayarak rüyasında gördüğü bu yere hemen bir türbe ve cami bina ettirir. türbede yatan kişinin keramet sahibi olduğuna inananlar kitleler halinde gelip türbenin etrafına gelir ve yerleşirler, böylece türbe etrafında bir kasaba kurulmuş olur, kasaba’da doğal olarak “mezar” ismini alır…”
Hey gidi Hazreti Ali Efendimiz, ilmin kapısı, Peygamber sav’in damadı, İslama can vermiş, kan vermiş, evlat vermiş, Fatımatuz Zehra’nın zevci, Kadiri tarikatının piri, saymakla bitmez Ali.
Devaminda Mezarı Şerif için:
“aradan tam 4 asır bir zaman geçtikten sonra hz ali’nin bu yeni mezarının olduğu topraklara selçuklu türkleri hakim olurlar.
o tarihe kadar gizli kalan mezar 1136’da sultan sencer‘in rüyasına girer. sencer, devrin en iyi ustalarını toplayarak rüyasında gördüğü bu yere hemen bir türbe ve cami bina ettirir. türbede yatan kişinin keramet sahibi olduğuna inananlar kitleler halinde gelip türbenin etrafına gelir ve yerleşirler, böylece türbe etrafında bir kasaba kurulmuş olur, kasaba’da doğal olarak “mezar” ismini alır…”
“aradan 300 yıl daha geçtikten sonra bu kez başka bir türk hükümdar olan timur soylu hüseyin baykara bir rüya görür, sultan sencer’in türbe ve cami yaptırdığı yerde ondan daha büyük bir türbe inşa ettirir. böylece türbenin etrafında yeniden bir yerleşim yeri canlanır.
hüseyin baykara’dan sonra bu topraklara hakim olan özbek sultanlar da bu türbe etrafına gömülmeye başlanır, böyle oldukça türbe’nin bulunduğu yerleşim yeri gittikçe büyür ve genişler, nüfusu artar, bir kent haline gelmekle birlikte artık dini kimliğinin yanında siyasi bir hüviyete de sahip olur.
mezar, artık afganistan’da kurulan tüm devletlerin hakimiyet alameti haline dönüşür ve kutsal bir yer olarak algılanır.
orta asya’dan hacca giden tüm müslümanların uğrak yeri haline gelerek daha da büyür ve zenginleşir…”