ARZUHALCİ
Hal arz edilen kişi, özellikle adliye saraylarını bahçelerinde rastlanılır bunlara, küçük bir sehpa, bir daktilo, beyaz kağıt her ne kadar beyaz şeyler yazılmasada, iki sandalye hepsi bu kadar. Nasıl ki göklerden aşağıya bakarken, kuş yuvası görülen binalar, bilmem kaçıncı fitten yüzüne yaklaştığımızı gösterirse,
nasıl ki martılar karaya yaklaşmakta olduğumuzun işaretçisiyse, arzuhalci denen meslek erbabı da bir mahkemeye doğru hızla ilerlemekte olduğumuzu bildirir bize.
Bir sitede şunlar yazıyor:
“ Eskiden adliye veya belediye gibi devlet dairelerinin yakınında, köşe başlarında; halkın dilekçe, mektup yazmak gibi işlerini yapan kişi. Arzuhalcilik karlı ve geçerli bir meslekti. Osmanlılarda arzuhalcilik bir teşkilata bağlı olarak, resmi müsaade ile yapılırdı”
Demekki insanlar bir birine halini, derdini, sıkıntısını anlatamayınca gidip arzuhalciye dert yanıyor, kağıda döktürdüğü efkarına devletten çare arıyor.
Bir Urfa türküsünde ifadesini bulan şekli ile:
tükendi naktiömrüm
dilde sermaye olan
birah kaldı gülüm aman aman
sanırım derdimi lokmana gösterdim
dedi eyvah eyvah...
bu derdin def ola birçare hakiki bir
ilah kaldı gülüm aman aman
ne kara günlerde beni halketmiş evlam
ne kötü günler de beni doğurdu zavallı anam
tutundu şemsi bahtım gonca güllerim
simsilah kaldı gülüm aman aman
elimde bir keşkül başımda bir küllah
oda bana sermeye kaldı aman aman
ölümüne di nenni di nenni sebebim senn sin oy oyyy
Oysa keşkem insanlar birbirini anlasa, dinlese çözüm bulsa, bir ecnebi(yabancı) nın dediği gibi:
“ İnsanlar neden bir birlerini öldürüyorlar, zaten sonuçta herkes ölecek”
Ne hazindir ki; başta Yüce yaratıcı tarafında gönderilen Peygamberler olmak üzere, Evliyalar ve iyi insanlar zülüm görmüşlerdir, bir türlü arz ettikleri, hallerini insanlara anlatmakta hep güçlük yaşamışlar, demekki doğru her zaman para etmiyor, öyle ya” Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” diye boşuna söylememişler. Yoksa 1000 yıl doğru’yu anlatan Nuh Nebi’ye inanmazlar mıydı?
Gelin Pir Sultan’ı dinleyelim, duyalım ne der, ne iniler:
"Kul olayım kalem tutan ellere,
Kâtip arzuhalim yaz yare böyle.
Sekerler ezeyim şirin dillere,
Kâtip arzuhalim yaz yare böyle.
Güzelim ey güzelim ey güzelim ey ey.
Sivas ellerinde sazım çalınır,
Çamlı beller bölük bölük bölünür.
Yardan ayrılmışam bağrım delinir,
Kâtip arzuhalim yaz yare böyle.
Güzelim ey güzelim ey güzelim ey ey.
Pir sultan abdal'ım ey hızır paşa,
Gör ki neler gelir sağ olan başa.
Beni hasret koydun kavim kardaşa,
Kâtip arzuhalim yaz yare böyle.
Güzelim ey güzelim ey güzelim ey ey.”