DOSTLUK
Demek duygular; sadece ses ile anlatılmazdı, öyle olsa idi eğer; bu mevzu nasıl açıklanabilirdi, bilimsel ve fikirsel olarak. İşte bu yaşanmış hikayede geçen konuda bir gerçekti, geçen sosyal medyada yayınlanan Japonya'da geçen buna benzer bir olay üzerine yazmak lüzumu his ettim. Karar verdim ve oturdum yazdım, her ne kadar yazabildiysem. Zira zordur böyle vakıaları satırlara dökmek, dile getirmek, işte İnsan; bazen mecbur kalır yazmaya, kaybolup gitmesin diye. Destan gibi, Türkü gibi, Deyiş gibi, Ağıt gibi.
Aralarında bir bağ vardı, zahirde birisi İnsan, diğeri köpekti. Herkesin olmasa da çoğu İnsanın hayatında, bir hayvanın izi vardır, besleyip büyüttüğü;
Kuş,
Köpek,
İnek,
Koyun,
Kaplumbağa,
Eşek,
At,
Hemster,
Balık vs.
Biz hikayemize dönecek olursak, sahibi her sabah trenle Kasabaya çalışmaya giderdi, işte köpeği çomarda onu yolcular, tren hareket ettikten sonra ise, çomar eve döner, akşam trenin dönüş saatinde tekrar beş kilometrelik yolu kat eder, trenden inen sahibi Ünsal ile birlikte evlerine dönerlerdi. Bu durum böylece yıllar yılı devam etti, ta ki günün birinde, yine her zaman ki gibi, kahvaltısı yapmadan önce çomarın yalını veren Ünsal, o gün çok durgundu, bunu ev halkı anlamasa da, çomar çok iyi anlıyordu, zira hep havlıyordu, durmaksızın, durmadan. Üstelik yalını da yememişti, yolda giderken, hep Ünsal'ın önüne yatıyor, adeta gitmesine izin vermiyordu. Zar zor istasyona ulaştıklarında ise; ikisi de epeyce yorulmuşlardı. Çaresiz çomar eve, Ünsal ise sözde işe diye trene binmişti. Birden bir ağırlık çöktü, daralma geldi, önemsemedi o an, kendi kendine:
“ Çomarın beni de etkiledi, çok yaramazlık yaptı ya” dedi, gülümseyerek. Atölyeye girdiğinde benzi sapsarı olmuş, ve üşümeye başlamıştı. Her kes başına üşüştü ve derhal revire oradan da Kasaba'nın sağlık ocağına daha da olmadı İlçe Hastanesine, en son olarak ta Vilayetteki Numune hastanesine cankurtaranla sevk edilmişti, bir çok tetkikten sonra, önce kalp krizi şüphesi, mide kanaması derken en son sıtma olduğuna karar verildi, hemen intaniye servisine, karanlık bir odaya alındı, odadakilerin hepsi sıtma teşhisi konulan acil hastalardı, Ünsal bir hafta kadar yattı o serviste, yoğun bakım derecesinde. Çomar ne mi yaptı? Derseniz yada çomarı soracak olursanız, sabah geldi, akşam geldi. Her zaman ki gibi. Rutinin dışına çıkmadan, bozmadan istifini, ama nafile; Ünsal gelmiyordu ve de gelmeyecekti zaten, hem nasıl gelsindi, fukara, yüksek sıtma ateşine dayanamayan Ünsal hayatını kaybetmişti. Çomar ise o istasyondan hiç ayrılmadı, her gün tam saatinde geldi, aynı saatinde gitti. Tren geldi, trenler gitti, bir tek sahibi gelmedi, kim bilir belki yolunuz düşerse, o istasyonda çomarı görürsünüz, dostluk nedir öğrenirsiniz ve de öğreniriz kim bilir.