28 ŞUBAT VE DESPOTİZM
Evvela demokrasi nedir veya ne imiş ona bakalım:
“ siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi”(Oxford Languages)
“ Demokrasi, dünyadaki tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimidir. Yunanca dimokratia sözcüğünden türemiştir. Türkçeye, Fransızca démocratie sözcüğünden geçmiştir” (wikipedia)
Buraya kadar tamamız, sıkıntı yok.Peki uygulamada durum nasıl, oraya gelirsek Anadolumuzda bir deyim vardık, tamda cuk diye oturan kabilinden” Ne siz sorun, nede ben söyleyem” Lisede iken Hulusi Hocamız vardı(irahmetlik) demokrasinin tarifini şöyle yapar idi” Demokrasi itin kuyruğuna benzer, her nereye çekerseniz oraya gider” Haksızda sayılmaz değil mi? Bakın ülkemize siyasal duruma, gelişmeye ve sonuca. Ya dar ağacında, zindanlarda veya sürgünlerde son bulmuş. Hatta tutsak kampları bile açılmış. Sivas Kampı, Zincirbozan, Yassıada(Yaslı ada) vb. Türkiyede darbeler anatomisi özetle:
Türkiye 1946 yılındaki demokratik seçimlerle çok partili hayata geçiş yapmıştır. TSK, iç güvenliğin tehdit altında olduğunu ifade ederek bazen bazı yasaların geçmesini engellemek ya da geçirmeye zorlayarak,[1] bazen de Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerini istifaya zorlayarak ya da alaşağı ederek demokratik sivil yönetime müdahele etmiştir.[2][daha iyi kaynak gerekli] Bu darbe ve muhtıralar bazen emir komuta zinciri içinde (12 Eylül Darbesi gibi); bazen de emir komuta zinciri dışında sadece bir grup subay tarafından ( 27 Mayıs Darbesi gibi) planlanmış ve icra edilmiştir.
TSK 1960 ve 1980 yıllarında iki kez yönetime el koymuş, 1971 ve 1997 yıllarında ise hükûmeti istifaya zorlamıştır.
2007 yılından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bazı muvazzaf ve emekli mensubları, darbe planı ve ülkeyi kontrol atına almak amaçlı kaos planlarına ilişkin davalarla ilgili olarak yargılanmaya başlanmıştır. Bu davalar arasında Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven darbe teşebbüsü iddiaları, Balyoz darbe planı, İrticayla Mücadele Eylem Planı, Ergenekon davaları, 12 Eylül Darbesi ve 28 Şubat Süreci davaları bulunmaktadır. Bu davalar çerçevesinde 200'den fazla TSK mensubu tutuklu olarak yargılanmaktadır. Yapılan yargılamalar sonucunda, Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven, Balyoz, Ergenekon, davaları TSK'ya kurulan bir kumpas olduğu, sahte delillerle ordunun yetkin durumunun bozulmasının amaçlandığı ortaya çıkartılmış, soruşturmaları başlatan tüm savcılar hakkında davalar açılmış ve meslekten men edilmişlerdir.(Wikipedia)
Post modern darbe olarak tarihin tozlu raflarında yerini alan 28 şubat ve 15 Temmuz Fetö terör örgütü kalkışması bu zincirin son halkası olmuştur. Velhasılı kelam; Allah bir daha darbelerden çok çile çekmiş, ülkemize hain darbeler yaşatmasın.