YAPAY ZEKA& MAKİNELER
Son İran’daki cinayetle birlikte yapay zekanın kullanımı Dünya gündemine bomba gibi düştü. Sahi nedir bu “Yapay Zeka”
“ Yapay zeka (AI), makinelerin deneyimden öğrenmesini, yeni girdilere uyum sağlamasını ve insan benzeri görevleri gerçekleştirmesini mümkün kılar. Bugün duyduğunuz çoğu AI örneği - satranç oynayan bilgisayarlardan kendi kendine giden arabalara kadar - derin öğrenme ve doğal dil işlemeye dayanmaktadır. Bu teknolojileri kullanarak bilgisayarlar, büyük miktarda veri işleyerek ve verilerdeki kalıpları tanıyarak belirli görevleri yerine getirecek şekilde eğitilebilir”
“Makineler düşünür mü?” diyen Alan Turing ile başlayan bu akımın serüveni, kendisini yenileyerek hızla gelişmektedir.
Yapay Zekanın Tarihi:
Yapay zeka terimi 1956'da üretildi, ancak yapay zeka, artan veri hacimleri, gelişmiş algoritmalar ve hesaplama gücü ve depolama alanındaki iyileştirmeler sayesinde bugün daha popüler hale geldi. 1950'lerde erken AI araştırmaları problem çözme ve sembolik yöntemler gibi konuları araştırdı. 1960'larda ABD Savunma Bakanlığı bu tür çalışmalara ilgi duydu ve temel insan akıl yürütmesini taklit etmek için bilgisayar eğitimi almaya başladı. Örneğin, Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA) 1970'lerde sokak haritalama projelerini tamamladı. DARPA, Siri, Alexa veya Cortana'nın ev isimleri olmadan çok önce 2003 yılında akıllı kişisel asistanlar üretti. Bu erken çalışma, bugün bilgisayarlarda gördüğümüz otomasyon ve resmi muhakemenin yolunu açtı; bunlar arasında insani yetenekleri tamamlamak ve güçlendirmek için tasarlanabilen karar destek sistemleri ve akıllı arama sistemleri de var. Hollywood filmleri ve bilim kurgu romanları AI'ı dünyayı ele geçiren insan benzeri robotlar olarak tasvir ederken, AI teknolojilerinin şu andaki evrimi o kadar da korkutucu ya da oldukça zeki değil. Bunun yerine, AI her sektörde birçok özel fayda sağlamak için gelişti. Sağlık, perakende ve daha pek çok alanda yapay zekanın modern örneklerini okumaya devam edin.(sas.com)
Günümüzde akıllı yazılım ya da yapay zekâ diye adlandırılan birçok yazılım üretiliyor. Peki, makineler gerçekten bizim gibi düşünebiliyor mu Bu soru ünlü bilgisayar bilimci Alan Turing’in 1950 senesinde yazdığı “Computing Machinery and Intelligence” isimli makalesinin temelini oluşturan soru ve geçen o kadar zamana rağmen halen birçok disiplinden araştırmacıların aklını kurcalıyor. Gelin, günümüzden neredeyse 70 sene evvel yazılmış makalenin detaylarına birlikte bakalım.
Alan Turing makalesinde bir makinenin düşünebilme yetenek sahibi olup olmadığını sınamak için bir test önerir. Literatüre Turing Testi olarak geçen bu test şu şekilde işler: Deneyde rol alacak üç varlığımız A, B ve C içerisinde C soruları soracak ve son kararı verecek olan bir insandır. Sorulara cevap verecek olan A ve B’den ise biri insan, diğeri bir bilgisayardır ve kimin bilgisayar, kimin insan olduğu C tarafından bilinmemektedir. Deneyin amacı, C’den gelen sorular doğrultusunda verilen cevaplarla bilgisayarın, kendisinin insan, diğer deneğin ise bilgisayar olduğuna C’yi ikna etmesidir. Bu soru cevap süresince C’nin, karşıdakinin ses tonu ve konuşma hızından kimliğini tespit edememesi için soru ve cevaplar bir monitör ve klavye aracılığıyla aktarılır.
Turing’e göre eğer bir bilgisayar kendisinin insan olduğuna karşıdakini ikna edebilirse düşünme yeteneğine yani bir zekâya sahip demektir. Makalesinin yazıldığı dönemde bilgisayarların bellek kapasitesi ve işlem gücünün kendi tabiriyle bu Taklit Oyunu’nda başarılı olmaları için yeterli olmadığını savunan Turing, gelecek 50 sene içinde bu becerilere sahip bir makinenin üretilebileceğini öngörür.
Fazladan yoruma girmeden ana çerçeve halinde böyle, bir makaleden yola çıkan İnsanoğlu aklın sınırlarını zorlayan işler ortaya çıkarmaya devam ediyor. Demek ki Kutsal kitabımızın dediği gibi:
“ "İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır."(Necm, 53/39)
ayeti gereğince, dünya hayatında iradi seçimle yaptığı her iş mahşer günü insanın önüne konacak, iyilik ve kötülükleri görülecek, bu konuda tamamen adil bir yargılama yapılacaktır, Sözü edilen yargılamanın sonunda herkese yaptıklarının, yani çalıştığının karşılığı tastamam verilecektir. Yapılanların karşılığı verilirken kimsenin en küçük bir haksızlığa uğratılmayacağı kesin olmakla beraber, ilâhî lütuf ve bağışlama hususu Yüce Allah'ın mutlak iradesine bağlıdır. Bu konuda mümine düşen, ümit var olmak, ama buna güvenerek gevşeklik göstermemektir(Kur’an Yolu: V/119-120).
Ez cümle yaşayıp göreceğiz.