GECELER! GECELER!
Bir gece yürüyüşü gördük, Mescidi Haram’dan, ta Mescid’i Aksa’ya ve oradan da sitre-i Münteha’ya. 18 bin alemin Sultanı yürüyordu, gök kapıları açılıyordu, KurAN’ın ifadesi ile:
“ بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ سُبْحَٰنَ ٱلَّذِىٓ أَسْرَىٰ بِعَبْدِهِۦ لَيْلًا مِّنَ ٱلْمَسْجِدِ ٱلْحَرَامِ إِلَى ٱلْمَسْجِدِ ٱلْأَقْصَا ٱلَّذِى بَٰرَكْنَا حَوْلَهُۥ لِنُرِيَهُۥ مِنْ ءَايَٰتِنَآ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْبَصِيرُ
Elmalılı Hamdi Yazır: Kulu Muhammed´i geceleyin, Mescid-i Haram´dan kendisine bazi âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ´ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Süphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O´dur.”
KurAN bize hakikati anlatır, masal değil, geçmiş ümmetlerin hikayelerini anlatır, gece derin uykuda iken, başlarına gelenleri anlatır.
Onların ve de bizim halimiz için geceleri kıyamda, rükuda, secdede duranları anlatır, Peygamber ve dostlarını haber verir. Onlar işte Sabit’in sözü ile:
“ şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir
mubtela-yı gama sor kim geceler kaç saat.."
(en uzun gecenin hangisi olduğunu ne müneccim, ne de takvim yapanlar bilir..
gam tutkunlarına sor ki geceler kaç saattir..!) bizler için uykusunu kendilerine haram edenlerdir, Rabbimiz razı onlardan, bizi yollarında daim etsin.
İsra (gece yürüyüşü) muştulara götüren, zaferlere çağıran bir davettir, görülmesi için yıllar, asırlar, çağlar beklenen ya da kâf dağının ardındaki anka kuşuna ulaşmanın, vasıl olmanın, vuslata ermenin, inanç ile, zühd ile, takva ile, en başındaki olduğu halde, sonunda olan sabır ile, gidenin sevindiği, bekleyenin” biliyordum geleceğini” dediği öteler, ötesi bir varoluştur, kavuşmadır.
Bakara 156 da temsilde hata olmaz, kabilinden” ete, kemiğe bürünme” halidir.
“ Ondan geldik, ona döneceğiz.”
Bazıları derki buna” ölüm” en azından Yunus’tan verelim cevabı:
“ Bu ne dertdir ‘aceb dermân belirmez
Yâ bu ne yaradır zahmı belirmez
Benim gönlüm ‘aceb ‘aşkdan usanmaz
Varır ‘aşka düşer hîç bana tanmaz
Döner gönlüm bana öğüt verir hoş
‘Âşık olan gönül ‘aşkdan usanmaz
‘Âşık ki câna kaldı ‘âşık olmaz
Cânın terk etmeyen ma'şûku bulmaz
‘Aşk pazarıdır bu cânlar satılır
Satarım cânımı hiç kimse almaz
‘Âşık bir kişidir bu dünyâ mâlın
Âhiret korkusun bir çöpe saymaz
Bu dünyâdan âhiretten içeri
‘Âşıkın yeri var kimse ne bilmez
‘Âşık öldü deyu selâ verirler
Ölen hayvân durur ‘âşıklar ölmez
‘Âşıklar meydânı ‘Arş'dan yücedir
Çalarlar çevgânı topu belirmez
Beğim ‘ârif isen yürü yolunca
Bunda başlar yiter kanlar sorulmaz
Erenler kapusu Hazret kapusu
Bu tapuya gelen mahrûm görülmez
Yûnus bu deryâya gark oldu gitti
Geri gelmekliğe ‘aklı dirilmez”
Vesselam.