Bu millet tarihi boyunca dış güçlerin önlerine koyduğu kemiklerle avunan vatan hainlerinin türlü kahpelikleri ile uğraşan, istiklal ve istikbali için ölüme dahi gözünü kırpmadan koşan necib bir millettir.
Her ne kadar son dönemlerde manevi ve bizi biz yapan değerlerden kopmuş gibi görünsek de, içindeki iman sayesinde daima mazlumun yanında durmayı şiar edinmiştir.
Cumhuriyet'in ilanından itibaren Batı endeksli bir yörüngeye oturtulmaya çalışılan bu milletin, dil, din, harf, kıyafet gibi alışagelmiş sosyal yaşantısını bir gecede sözüm ona "DEVRİM" ile değiştiren zihniyet, medeni ve ceza kanunu başta olmak üzere tüm hukuki sistemini değiştirerek uyum sağlayamayan toplumun fertlerine akla hayale gelmeyecek baskı, zulüm, işkence ve ölüm cezalarıyla dayatmaya çalışmış, bugüne kadar kemalizm zırhıyla vesayet sistemini tam manasıyla yerleştirmeyi başarmıştır.
Şimdilerde, Atatürk'ün partisi başta olmak üzere dirsek teması halinde olduğu tüm şer odakları, darbe söylemi ile adeta toplumun sinir uçlarıyla oynamaktan imtina etmezken, türlü psikolojik algı, iftira ve yalan siyaset ile halkın iradesine alçakça saldırmaktan, dini değerlere dil uzatıp, hastalıklı ve helak olmuş kavimlerin sapık emellerini, özgürlük ve çağdaşlık adı altında toplumda kapanılmayacak yaralar açma hedefindedir.
Ancak unutulmaması gereken, ve hayati önem taşıyan konulardan biri ise, maneviyatı zayıf toplumların bu dayatmalara karşı uzun vadede kalıcı ve kesin çözüm üretememe durumunda, genç kuşakların bu akım karşısında savunmasız kalmalarının kaçınılmaz olduğudur.
Bu vahim tablo karşısında unutulmaması gereken, her birimizin omuzlarında olan sorumluluğun farkına varıp, geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz evlatlarımıza, dini edep ve ahlak üzerine verilmiş terbiye ile başta ailesine, milletine ve devletine faydalı olacak şekilde yetiştirmek, kokuşmuş zihniyetin tuzaklarına karşı gerekli bilgi ve donanıma sahip olmalarını sağlamak her zamankinden çok daha fazla hayati önem taşımaktadır.
Dayatılmaya çalışılan Batı merkezli bir sistemin, hiç bir zaman huzur ve refah getirmeyeceğini, toplumun vicdan unsurunu tatmin edemeyen geçici çözümler üreten ve tamamen dünyevi emellere dayalı, ilahi iradenin ikinci plana atıldığı bir anlayışla hareket etmek, kaçınılmaz sona doğru dört nala at koşturmak demektir.
Şimdi;
Ülkemizin karşı karşıya olduğu, gezi eylemleri ile başlayıp finalinde 15 Temmuz ihanet ve işgal girişiminin mimarları olan güruha karşı uyanık olmak oldukça mühimdir. Darbenin başarıya ulaştığı ülkelere bakıldığında, emperyal destekli askeri yönetimin ilk icraatı, kendisine karşı potansiyel tehlike olarak gördüğü bireyleri yine askeri mahkemeler ile yargılayıp ölüm cezaları ile yok etmektir. Ve buna en güzel örnek maalesef Mısır'dır.
Ancak, Türkiye de darbe girişiminden hemen sonra, özellikle TÜİK verilerine göre tolumda silahlanma oranının geçmişe oranla % 60 artmış olması, dikkatlerden kaçmaması gereken bir konudur. Ülkemizin gerek içeride gerek ise dışarıda vermiş olduğu başarılı ve yerinde hamleler ile, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne tehdit olabilecek tüm unsurlar birer birer etkisiz hale getirilmektedir.
Bölgesinde lider, dünyada örnek gösterilen Türkiye'nin her geçen gün düşmanları artarak devam ederken, bu başarıyı hazmedemeyen odakların, özellikle içerideki uzantılarını devreye sokarak, kaos ve ayaklanma çabalarına, akılcı ve yerinde hamleler ile dur diyebilmek, güçlü bir istihbarat ile mümkündür.
Her seferinde tehditvari söylemlerini eyleme dökme çabaları suya düşen ana ihanet partisi ile yardakçılarının, son dönemlerde adeta salyalarını akıtarak kudurmaları, kendilerine verilmiş misyonu yerine getirememenin vermiş olduğu psikolojik buhrandır.
Olası bir kalkışmada, daha doğru bir ifade ile ihanet karşısında toplumun göstereceği refleks, kimsenin hayal bile edemeyeceği düzeyde olacaktır.
Her ne kadar sabırlı bir toplum olarak bilinsek bile, sapıklığın sembolü haline gelmiş , LBGT tayfasını arkasına alıp, özgürlük diye anıran bir kitle ile darbe çığırtkanlığı yapmak, bile bile intihar etmekten başka bir şey olmayacaktır.
15 Temmuz için tiyatro diyen zavallıların, bu halkın ölümüne, Erdoğan'ın deyimi ile sokağa çıkma talimatı gelmeden elinde neyi var neyi yoksa, iradesine el uzatanların tarihe gömülüşünü, sinemaya uyarlanmış olarak tüm dünyaya izletecektir.
Şu bi gerçek ki... rnilk defa yazini okuyorum....rnÜslûp olarak akıcı gidiyor , Lakin yer yerrnUfak dokunuşlar mesela sert bi kelime rnBi söylem katmak gerek....rnOkudum baştan sona yanlış anlaşılmak istemem ama kalem kılıçtan daha keskin
Kaleminin mürekkebi daim olsun yüreğine sağlık kardeşim.Sözün özü milletçe uyanık olup düşman taifesine nefes dahi aldırmamalıyız.Lakin neslimizi sanal alemin içine öyle bir çekmişler ki kafalarını kaldıklarında kendinin bile farkında olmayan bir gençlik geliyor.Allah yar ve yardımcımız olsun.
Üslübun süper muratcim seni ilk tanıdığım günde bugünde yine aynı şeyi söylüyorum seni bu devletin yönetiminde mutlak göreceğiz... İnşallah kalemin hep doğru olsun yüreğin gibi
Soylediklerinizde sonuna kadar haklısınız Müslüman uyanık olmalı aynı hataya iki kez düşmemeli Abtul Hamidin başına geleninin cumhurbaşkanımızın başına gelmemesi için elbet uğraş gerektirir fakat gençlerimizin tarihi bilmedikleri daha doğrusu gerçek tarihi bilmedikleri için ya*** uydurulmuş bir kahraman ve tarihle beyinleri yıkanıyor okulda başka öğreniyor evde benden başka öğreniyor bilmiyenler nasıl yapacak önce eğitim müfredatı değişmesi gerekirki sağlam bir genclik sağlam bireyler ve sağlam bir toplum oluşsun maalesef yetişen gençlik devlete düşman ya***dan oluşulmuş kahramana hayran