TÜRKMENDER kurucu başkanı Mehmet Ali ÖZTÜRK, 3 yıl önce Dubai’de bir fuara gittiği zaman CIA ajanları tarafından zorla alıkonmuş, tutuklanmış ve hala Birleşik Arap Emirliklerinde cezaevinde yatıyor.
Mehmet Ali ile, İstanbul Üniversitesinde birlikte idik. 80’ler ortasında “Ölmez Bu Hareket Ölmez Bu Dava” diye haykırdığımız, Alparslan TÜRKEŞ’in başı dik Anadolu çocukları olarak İstanbul Bizim Ocak’ta okul başkanları olarak bir aradaydık. Fen Fakültesi başkanlığında bazen Ocak’ta bazen de Hergele Meydanında (iki okulu sonradan ayırdılar) birlikte olurduk. Yer, yurt, para olmadığı ama kimseye de eyvallah etmeyen Bozkurtlar olarak Milliyetçi Türkiye, Turan ülkümüz için var gücümüzle çalıştığımız ve seçimlerde %2 oy alan MÇP’yi Ülkücü Hareketi yeniden diriltmenin gayretini gösterdiğimiz yıllar. Kavga günleri ve balkonlardan alanlara indiğimiz, Türkiye’ye yeniden Bozkurtların ayakta olduğunu gösterdiğimiz yıllar.
O günlerde meşhur bir din aliminin kızına aşık olduğu, Mihriban şiirleri okuduğu günler ve Mersin’den kaçırdığı kız ile İstanbul’a gelmesi ve Beyazıt’taki bizim evde kalan çocukların misafir etmeleri aklımda kalan hatıralar.
Sanırım 1992’de, Başbuğ Türkeş’in Mehmet Ali’yi Mersin Ülkü ocakları başkanı olarak atamışv e büyük bir performans göstermişti.Mersin’i karış dolaşarak MHP’nin ve Ülkücülerin Mersin’deki alt yapısının güçlenmesi için ne büyük gayretler gösterdiğini sonraki yıllarda seçimlerdeki sonuçlar ile görmemiz mümkündür.
Bir ayağımın Mersin’de olması dolayısıyla çok görüşürdüm. Bazen bir yerlerde oturur laflar, bazen de yaylalara giderdik. Türkmender’i kurunca çok yoğun bir tempoya girmiş, Türkiye Suriye haricinde Irak dahil çok ülkeye gidiyor, özellikle su, un, yağ, patates gibi yardımlar topluyor, bazen ambulanslar buluyor Suriye Türkmenlerine teslim ediyor, bazen de konferanslar veriyordu. Birkaç yıl önce yardımcısı Hayırlı Abi ile Niğde’ye geldiğinde, bazı görüşmeler yapmış ve Türkmen dağına patates götürmek için bağlantılar kurmuştu. Suriye Türkmenleri hakkında duyduklarımız değil Mehmet Ali’nin anlattıkları daha önemli idi. Bizatihi içinde olan, yöreyi ve oradaki bütün örgütleri ve dengeleri bilen birisi olması daha da önemli hale getiriyordu. Kendisine ait bakliyat deposu da vardı ve hem ticaretini yapıyor hem de yardımları ulaştırıyordu. Aynı zamanlarda İstanbul Hukuk’tan arkadaşım ve Denizli Ülkü ocakları eski başkanlarından Av.Recep Akyürek ise Turan Elleri Eğitim Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni kurarak aynı amaç için Türkmenlerle bir oluyordu.
Son görüşüm de 5 yıl oldu sanırım. Eski Ocak başkanımız ve MHP MKYK üyesi Erdem Karakoç, Abdülkadir Uslu, Mehmet Ali ile birlikte adeta İstanbul Bizim Ocak günlerini 20 yıl sonra yeniden yaşamıştık.
Mehmet Ali, eş Emine Öztürk ile birlikte Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) heyetiyle gittikleri Dubai gıda fuarında, kimliği belirsiz kişilerce kaldıkları otel odasında 20 Şubat 2018 tarihinde gözaltına alındı.
M. Ali Öztürk ve eşi kaldıkları otelden elleri ve gözleri bağlanarak çıkarılıp, 1 saatlik araç mesafesinde bilinmeyen bir yere götürüldü. Burada eşi ile birlikte bir gece hücrede tutuldu. Eşi, sabah kendilerini gözaltına alan kişilerce Dubai'deki havaalanına götürülerek Türkiye'ye gönderildi. Emine Öztürk, Eşinin halen nerede olduğunu ve niçin gözaltına alındığını bilmiyor ve Dubai'de yaşananları hakkında şöyle diyor:
"Daha önce de pek çok kez bu fuara ve başka fuarlara bakliyat firmamızla alakalı katılmıştık. 20 Şubat Salı günü sabah otelde kahvaltı yaparken saat 09.00 sıralarında kimliğini bilmediğimiz sayısı 8-10 arasında değişen kişilerce alıkonulduk. Kendileri bizi odamıza çıkardı, oda numaramızı da biliyorlardı. Çok hızlı bir şekilde valizlerimizi toparladık. Ben nedir, kimsiniz derken, onlar sadece 'soru sormayın' şeklinde karşılık verdiler. Sonra asansöre bindik, lobiye indiğimizde aşağıda bizi bir 10 kişi daha bekliyordu. Otelin dışında bir başka grup daha vardı. Bu kişiler resmi değildi, üzerlerinde yöresel kıyafetleri vardı. Hiç polise benzemiyorlardı. Ellerinde silah ya da telsiz yoktu
Kendisi bu dinin, bu vatanın aşığıdır. Bir mazlum görünce geceleri uyuyamayan bir karaktere sahiptir. Suriye'deki olayların başından beridir bu konuyla ilgileniyor. Önce Mersin'e göç eden Suriyeli kardeşlerimize erzak, barınak, battaniye gibi yardımlarla başladı. Sonra Bayır Bucak Türkmen Dağı Derneğini kurdular arkadaşlarıyla. İdlib, Halep, Hama, Humus, Türkmen Dağı, Kerkük, Musul, Afrika gitmediği yer kalmadı. Sonra derneği kapattılar ama kurbanlar, gıda, yakacak ve giyim yardımları faaliyetine devam etti. Toplanan yardımları Kızılay, İHH gibi kuruluşlar üzerinden Suriye'ye geçirdi. Fırat Kalkanı operasyonuna ve Zeytin Dalı Harekatı'na da destek veriyorlardı. Birleşik Arap Emirlikleri'nin Amerika ile olan bağı ortada. Amerika'nın PKK/PYD terör örgütüne verdiği destek de ortada. Mehmet Ali Bey'in gözaltında tutulması sebebinin bu olduğuna inanıyorum."
Avukatı Mete Gencer ise konu hakkında;
"Çölde bir yere götürülüyor ve 1 sene boyunca kendisinden hiçbir şekilde haber alınamıyor. Eşi, ertesi gün bırakılıyor ancak kendisinden aylarca haber alınamıyor. Bu süreçte birçok işkenceye maruz kalıyor. Kendisine Türkiye ve Cumhurbaşkanımız aleyhine bazı beyanlar vermesi konusunda baskı yapılıyor. Kendisi bu konuda istenenleri söylemiyor ve 'Bunun muhatabı ben değilim, bana böyle sorular sormayın.' diyor. Ayrıca Türkiye-Katar ilişkileri, Türkiye'nin Suriye'deki rolü gibi soruları sorarak kendisinden işkence altında zorla beyan almaya çalışıyorlar. Kendisi 50 gün boyunca soğuk odada dövülerek, sürekli kameralar karşısında bu ifadeleri vermeye zorlanıyor ve işkencelere rağmen hiçbir şekilde bu ifadeleri vermiyor."
Avukat Gülden Sönmez ise sadece BAE'nin değil ABD'nin de Öztürk ailesinin üyelerine yönelik suçlamaların söz konusu olduğunu söyledi.
Mehmet Ali Öztürk’ün oğlu Abdullah‘ın ABD'de FBI tarafından sorgulandığı görüntülerin babası Mehmet Ali Öztürk'e gösterildiğini ve oğlunun ölümüyle tehdit edildiğini ifade etmektedir.
"Mehmet Ali Öztürk'e yapılan işkenceler, Öztürk ailesinin tüm üyelerinin hukuksuz ve keyfi bir şekilde tutulmaları, yine Öztürk'ün daha sonraki süreçte cezaevindeki kötü koşullar, darp ve diğer muameleler, avukat tutma ve tercüman imkânına kavuşamaması, savunma hakkını kullanamaması gibi yargılama sürecine dair adil yargılama ihlaliyle ilgili suç duyurusunda bulunduk. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığımız başvuru, hukuk mücadelemizde sadece bir adım. Kimler hakkında suç duyurusunda bulunduk? Birincisi, BAE'deki bazı kişileri sorumlular olarak suçladık ve haklarında tutuklama talep ettik. Yine Mehmet Ali ve Emine Öztürk'e yönelik süreçte rolleri olan, tespit edilebilecek bütün şahıslar da bu başvuruda suçladığımız kişiler arasında. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından iddianameyi hazırlayarak derhal yargılamanın başlatılmasını ve sorumlular hakkında İnterpol kararıyla yakalama kararı verilmesini istiyoruz. Bu şahıslar her nereye giderlerse gitsinler tutuklanarak Türkiye'ye teslim edilmelerini istiyoruz. Onlar hakkında işkence suçundan yargılamanın başlamasını talep ediyoruz. Mehmet Ali Öztürk'ün özgürlüğüne kavuşması için siyasi, hukuki; ulusal ve uluslararası bütün kurumları 3 yıldır devam eden bu zulmün son bulması için çaba sarf etmeye davet ediyoruz." demektedir. Tabut içinde geldikten sonra isterseniz abide dikip destan yazın bir şeye yaramaz.
Küçük Hira ise babasını göreceği günü özlemle bekliyor.