Mahalleli, evi soyulmuş komşusuna geçmiş olsuna gider, ah vahlarla acısını paylaşır.
Diğer mahallede kapkaç mağduru, cebinden çekilip alınan 50 lira için polise şikayet
başvurusu yapar.
Mahallenin yaramazları komşularına ait
aracı kaçırıp bir-iki tur attıktan sonra yerine koyacakları sırada yakalanıp mal sahibi ile
amansız bir kavgaya tutuşurlar, kavga kan dökülmesi ile sonuçlanır....
Olayları TV ekranlarından izleyen bizler
yanıbaşımıza oturttuğumuz evladımız ile
gurur duyarak "oh be, benim evladım bu
serseriler gibi değil, çok şanslıyım bu
olaylar benim başıma gelmiyor"diye
hayıflanır dururuz, Lakin bu olayların bugn değilse bile yarın başımıza gelmeyeceğini düşünemeyiz,düşünemediğimiz gibi şu soruları da kendimize sormayız:
-Ben evladımı bugüne kadar kötülüklerden alıkoydum, ama ne zamana kadar?
-Evladımın etrafını çeviren ateş ona ne
zaman sıçrar?
-Bu dünyaya sadece evladımı, ailemi kötülüklerden korumak için mi geldim ?Bu
soruları çoğaltarak kendimize sorabiliriz .
Yaşadığımız büyük gemi,geçmişi çınar,
hedefi aydınlık,etrafına ışık saçan bir gemi.
Gemideki yolcular birbiriyle sorumlu olduğu akıllarımızdan çıkmamalı. Ayrı ayrı gruplar olsa da grupların da birbirinden sorumlu
olduğu unutulmamalı.
Yanı başımızda olan olaylara sorumsuz
kalamayız.
Komşumuzun çocuğu kötü alışkanlıklara
müsemma olmuşsa"aman bana ne"diyemeyiz. Yarın büyük olasılıkla evladımız uyuşturucu alkol sigara gibi kötü alışkanlıkların
mübtelası olabilir.
Kötü yola düşene tekme atamayız,o tekme
bir gün bize muhakkak dönecektir.
Müslüman kişi kuyuya düşene el olur, ateşe düşene su olur,
çamura düşene kol olur, kaldırır. İmanının
gereğini yerine getirir.
Bir müslüman bana dokunmayan yılan bin yaşasın türünden israiliyat deyimler
kullanamaz...
Duruşumuzu tam sergileyemezsek, zamanla bizim de imanımız çalınır,mazallah imansızlaşırız.
Başına bir sıkıntı gelmiş komşuya teselliye gidilir ancak imanı çalınmışa teselli verilmez geçmiş olsuna gidilmez ....
Selam ve dua ile