Yaratan, yaşatan, yöneten Allah cc adıyla,
Esselamu Aleykum
Tarihin bir kıyısında, zengin ve refah seviyesi yüksek, halkını en rahat şekilde yaşatabilme arzusuyla hareket eden kral'ın ülkesinde, solomon adında bir bilgin yaşarmış.Kralına saygıda kusur etmez, yanlış gördüğünü de dile getirmekten çekinmezmiş.
Gel zaman, git zaman kralın düşüncesine;
ben halkıma zulüm ediyorum, halkım mecburen askerlik yapıyor, bu bir zulümdür diyerek ordusunu, gönüllü ordulardan arındırıp paralı askerlik haline getirmeyi planlamış ve uygulama kararı almış...
Bu kararı duyan solomon hemen huzura çıkıp, bu kararın yanlış olduğunu, paralı askerlerin belli bir süre sonunda, canını kurtarma telaşına düştüğünü, gönüllü askerlerin ise ölüme; güle, oynaya gittiğini, böyle bir ordu ile girilecek savaşın,kesinlikle kaybedileceğini dile getirmiş.
Kralın tepkisi sert olmuş ve solomona dönerek: "senin bu söylediklerin karşısında,bugüne kadar yaptığın hizmetlerinden dolayı boynunu vurdurmuyor, seni, ülkemden kovuyorum" diyerek sınırdışı eder.
Solomon mahsun bir şekilde kralın huzurundan ayrılır. Yeni bir yurt için yola revan olur...
Bir süre sonra ülke paralı askerliğe tam anlamıyla geçiş yapar...
Sürekli toprak genişletme arzusu içinde olan sınır komşu ülke günden güne gönüllü ordusuyla ilave topraklar kazanarak büyümeye, büyüdükçe gelişmeye başlamıştır, bu sefer solomonun kovulduğu ülkede ortamı boş bulan iş bilmezler komşu ülkenin gelişmesinden gözlerini alamamıyor, korkularına da korku katıyorlarmış..
Sürekli krallarına komşu ülkeyi kötüler onlara savaş açabilmek için fırsat kollarlarmış.
Ve zamanla bu fırsat oluşmuş savaş açılmış hücum emri verilmiş...
Kral paralı askerlerinden oluşan ordusuna yenilmez gözüyle bakmakta çok güvenmektedir..
İki ordu karşı karşıya gelir ve cenk başlar...
Sınır komşu ülkenin gönüllü cengaverleri aşk ile heyecan ile paralı askerleri kılıçtan geçirmekte...
Acı durumu gören diğer paralı askerler savaş meydanını terk ederek kaçıp canlarını kurtarırlar...
Kralları ise artık tutsaktır...
Gelenek gereği tutsak edilen krallar etrafı odun ile çevrilerek yakılmaktadır...
Odunlar ile etrafı çevrilirken birinin dikkati sayesinde kralın kendinden geçtiği ve solomon, solomon, solomon diye; sayıkladığı fark edilir.
Durum hemen komşu sınır ülke kralına bildirilir, kral tutsak kralın hemen huzuruna getirilmesini emreder...
Huzura getirilen tutsak kral kendine getirildikten sonra, solomon nedir, kimdir, neden solomon diye sayıklıyorsun, bunun esrarı nedir? Diye ilk soru başlar...
Tutsak kral başından geçenleri, solomona ne kadar haksızlık ettiğini hepsini tek tek anlatmış.
Komşu kral sorgulamanın ardından kralı serbest bırakır ve halkını gönüllü ordusu ile refah dolu bir hayat sürmeleri için gayret sarfeder....
Bu hikayeyi lisede okurken tarih hocamız tarafından anlatılmış idi. O gün bugün aklımdan çıkmayan bir hikaye olmuştur....
Her Türk'ün Asker olarak doğduğu bir toplum bu yapısını unutmamalı, profesyonel askerlik belli kıt'a larda muhakkak olsun ama gönüllü askerlik esası sürdürülsün ki geçmişten gelen yapı geleceğe köprü olsun...
Gönüllü askerlik şartlarının düzeltilip zamana uygun ruha ruh katacak şekle getirilmeli, askerliğin insana kattığı değerler ortadan kaldırılmamalıdır.
Bu topraklarda yetişen 72,5 millet ancak asker ocağında birbirini tanıyabilme fırsatı bulur, birbirine güvenir, sırtsırta vererek çatışmalara girer, can verir, can alır, kan döker yurdu yaşatmak için....
Sürekli bedelli çağrışımları kaç yaşında olursa olsun anne-baba bakıma muhtaç, ilim erbabları, iş adamları, yöneticiler vs... Belli vasıfta olan kısıtlı kişilere bu imtiyaz tanınmalı,
Askerlik, asker ocağı sevdirilmeli, askere gitmek için herkes can atmalı, Allah için din için devlet için vatan için millet için gözünü budaktan ayırmayan milletimizin karşısına ikidebir bedelli diye çıkıp askerlikten soğutmayın....
Askeriyemizin tam anlamıyla peygamber ocağı diyebileceğimiz günlere en kısa sürede kavuşmamız temennisi ile Rabbime emanet olunuz....