Bilgelik bir anlamda yaşamda uzmanlaşma olarak tanımlanabilir. Hem ağacı hem de ormanı gözden kaçırmadan, manzarayı seyredip, anı yaşama ve hakkı hak edene verebilme becerisidir. Bilgelik, idrak, görgü, sağduyu ve sezgisel anlayışı birlikte özümseyebilme ve uygulayabilme kapasitesidir. Aynı zamanda akıl ya da sağgörü; bilgi, deneyim, anlayış, sağduyu ve iç görü kullanarak düşünme ve hareket etme yeteneği olarak da tanımlanabilir. İnsanlar, zorlukla mücadele ederken analitik düşünerek; edindikleri bilgi, beceri ve deneyimlerle kendilerine özgü stratejiler geliştirip ders çıkararak gelişirler. Yaşam boyunca edinilen bilgi, deneyim ve kişisel gelişim düzeyine göre de bilgelik veya huysuzluk ortaya çıkar. Bu nedenle de bilgelik yaşlanmayla değil yaşamayla gelişir. Bazı insanlar yaşamda barışla bazıları da savaşla çözüm yolunu seçer. Böylece zorluklar, sınırlar, çelişkiler ve belirsizlikleri de kendi anlayışları ve algıları doğrultusunda değerlendirip yaşam yolunu oluştururlar. Bilgelik erdemlerle sıkı bağlantılıdır. Çünkü tarafsız yargılama, merhamet, deneyimsel öz-bilgi, kendini aşma ve bağlanmama gibi öz niteliklerle ve etik ve iyilik kararlarda etkindir. Bir karar alırken yaşanan olaylara önyargı, sahiplenme, kibir, haset, kin, beklenti ve suçlama olmadan bakabilirse bilgeliği yakalayabilir. Mevcut bilgi ve kuralları, akıl ve deneyim süzgecinden geçirerek sonuca ulaşmak anlamına gelen hikmet kelimesi bu noktada devreye girer. Çünkü hikmet tümel, yani her şeyi kuşatan bilgi olduğu için nefse hâkim olup öfkenin heyecanından korunmak anlamı da taşır. Hikmet bireyin yaşamı anlama-anlamlandırma yeteneği, olayların görünen ve derin anlamını ve önemini kavrama becerisidir. Konfüçyüs “Hikmet ile tamamlanmış ilim ve akıl insanı bilgeliğe götürür, onu kâmil yoluna sokar” der. Bunun için yıllarca zihne yerleşmiş olan önyargıları aşmak ve mevcut durum için başka insanlar ya da koşulları suçlamamak gerekir. Aslında insan olgunlaştıkça olayların arkasındaki derin manaları daha net görebilse de zıttı durumlarda yaygındır. Aslında, bilgelik her insanda vardır, ama süreklilik göstermez. Eğer bir kişi bazen bilgece davranılabiliyorsa daha sık yapması da mümkündür. Bilge kararlar için herhangi bir sorunla karşılaşıldığında farklı çıkarları, kısa ve uzun vadeli etkileri, değişen ortamı ve artı ve eksileri ile muhtemel sonuçları göz önünde bulundurmak gerekiyor. İnsanın içindeki bilgeliğe kulak vermesi ancak hikmetle mümkündür. Mesela bir sorunla karşılaşıldığında “Bilge kişi bu durumda ne yapardı?” demek sonucu iyi yönde etkileyebilir. Ama bir günde de bilge olmayı beklemek abes olur. Hikmette, yaşanan iyi ve kötü olay olmadığını hepsinin hayatın bir yarısı olduğunu ve ancak ikisi bir arada iken birliğin oluşacağı bilgisi vardır. Yaşama ilişkin daha derin bir anlayışa sahip olmak, gerçeği olduğu gibi algılamakla ve bu da sezgi ve farkındalığın gelişmesi ile mümkündür. Bilgi çağımızın gücü, ama bilgiyi nerede kullanacağını bilmeden hayat kaosa dönüşür. “Bilgi atomun parçalanmasını bulmak iken bilgelik onun nerede kullanılacağını bilmektir”. Yaşananları söylenenleri, okunanları, olayları düşünüp içselleştirip, deneyimleyip ve davranışlara geçirildiğinde bilgeliğe adım atılmış olur. O nedenle Bilge: Bilgiyi alan, içselleştiren, deneyimleyen ve o bilgiyi doğru yerde kullanabilen kişi olarak tanımlanır. Bilgiyi arama amacı ve bilgiyi nerede kullanacağı kişiyi tanımlar. Bilginin insanlığın hayrına kullanmak ise bilgelikle hayatta ustalaşmak ile mümkündür. Çok ilginç olan ise bilginin aktarılabilir ama bilgeliğin ise aktarılamaz oluşudur. Bilge kişi bilge olduğunun farkında olmasa da etrafındakiler hisseder. Bilge insanlar sakindir, derin düşünüp, farklı görüş alıp, dinlemeyi severler. Hayatlarında huzur ve barış kurmuş, yaşamı sadeleşmiş, kolaylaşmıştır. Bilge kimse Hz. Mevlana’nın “ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün” ilkesinin vücut bulmuş hali gibidir. Çünkü “olan” insan hem göründüğü gibi olmaktan hem de olduğunun görünmesinden çekinmez. “Özü sözü bir” olanlardan olur. Bilge olmak isteyen ise hikmetli bakışı düstur edinmelidir.