Eskisi makbul
Eskiden bizler mahallede hava kararıncaya kadar devam eden oyunlar oynardır. Eve girersem bir daha çıkmama diyerek oyundan ayrılmamak için yemek yemeyenler olurdu. Sokağa gelen arkadaş sayısına ve malzemeye göre oyun kurulurdu. Saklambaç, yakantop, beştaş, çelik çomak en yaygın oyunlardı. Grup halinde oynamayı gerektiren oyunlar oyuncu seçimi ile başlayıp oyun süresince sürekli bir rekabet duygusu içinde çok çekişmeli geçerdi. Takım kurulurken seçilmemek ölüm kalım meselesi olabiliyordu. Seçilenin hali duruşu bakışı, başardım formatına geçerken, seçilmeyen üzüntü, kaygı ve kalp çarpıntıları yaşardı. Seçilmemek, dışlanmış hissetmek aslında herkes için acı verici bir tecrübedir. Üstelik bu durum sürekli hale gelmiş ise kişi dışlanmışlık ve istemeyen olma duygusu ile baş başa kalırdı. Çünkü insan sosyal bir varlıktır ve sosyalleşemediğinde üzülür. Buda çok normal bir duygudur; çünkü herkesin sosyalleşmeye ihtiyacı vardır. Dışlanmışlık hissi genelde beğenmeme veya kabul etmemenin sonucudur. Bir grup tarafından dışarıda bırakıldığında ve/veya reddedildiğinde öfke, endişe, depresyon, üzüntü ve kıskançlık duyguları öne çıkar. Bu gibi durumlarda uzlaşma, kaçınma ve zorlama seçenekleri vardır. Genel olarak gönüllü temele dayanması nedeniyle arkadaşlıkta daha çok “uzlaşma” yolu seçilir. İlk yaşlarda sokakta kullandığı çözüm bulma becerileri daha sonraki ilişkilerde de etkili olur. Uzlaşma yolu daha sürdürülebilir çözüm sunmasına rağmen diğer iki teknik pratikte öne geçebilir. Bu dönemde yer eden çözüm alışkanlıkları birçok ilişkinin kısa ömürlü olmasında etkili olur. Bu arada günümüz arkadaşlık ömrünün ortalama 3 yıl olması da üzücü bir durum. Kısa ömürlü ilişkiler insan ömrünü de rahatsız, stresli ve %11 daha kısa olmasına neden olabiliyor. Çünkü insan zorluklarla mücadelede sosyal etkileşimleri kullanır. Yapılan çalışmalarda, iyi bağlantıya sahip bireylerin izole olanlardan daha sağlıklı ve daha anlamlı ve güvenli yaşam sürdüğünü gösteriyor. Anlayış, hoşgörü ve koşulsuz sevginin timsali, Hz. Mevlana ise “mükemmel dost arayan dostsuz kalır” diyor. “Mevlana ve öğrencileri yürüyüp sohbet ederken iki köpeğin koyun koyuna uyumakta olduklarını görürler, öğrenci, "ne kadar güzel bir dostluk örneği, değil mi?" demiş Mevlana, hafifçe gülümseyerek "Evlat, sen onların arasına bir kemik atıver de, bak o zaman gör dostluklarını" der. Güvenilir, uzun ömürlü arkadaşlıklar kolay veya tesadüfen oluşmuyor. Yaşanan her zorluk, her sıkıntı, her problem insanların ilişki düzeyini belirliyor. Bazıları eleniyor, bazıları ise ileri giden gerçek dostluğa doğru yol alıyor. Karşılıklı yaşana olaylar ve tepkiler dizisi ilişkiler yumağını oluşturuyor. Bazen bir dostunuz sizi birisi ile tanıştırır, kaynaşırsınız bazen de kaynaşamazsınız. Bir ortamda 100 kişi ile tanışırsınız ama sadece biri ile yıllara uzanan dostluk gelişir. Derviş yolda hep başı önde, kimse ile konuşmadan acele ile yürürmüş, genç derviş bir gün dayanamamış “neden kimseye nasılsın diye sormadan selam verip geçersin” demiş. Derviş “nasılsın dediğimde, derman olamam korkusundan soramam” demiş”. Günümüz insanı arkadaşlıkların yetersiz, güvenilmez, çıkarcı, bencil olduğundan şikâyetçi. Arkadaşlıkların ortalama 3 yıl ömrünün olması da bu düşüncenin “sebebi ve sonucu” oluyor. Nasıl bakarsanız öyle olur, derler ya, işte öyle. “Aradığın neyse O sun sen” diyor sevgili Mevlana, güven arıyorsa güvensin, huzur arıyorsan huzursun. 30 yaşına gelmiş bir insanın hayatında en az 15 yıldır görüşmeye aralıklarla da olsa devam etiği, güvenilir, neşeli, yargılamadan beklentisiz, sahiplenmeden dinleyen 2-5 arkadaşı olmalıdır. “Biri gelir seni sen eder, biri gelir seni senden eder”. der Şemsi Tebrizi. Arkadaşlar, seçimlerdir. İnsan bir şekilde bazılarını seçerek, bazılarını da eleyerek çevresini oluşturdu. Seçimleri ile kendini tanımladı insan. Bazen yanlışları olsa da oldu, affetti, affedildi, ilerledi, böylece de anlayış, hoşgörü ve saygıyı öğrendi. Yaklaşımlara göre tepkiler oluştu, cevaplar aldı, cevaplar verdi. Çünkü insan, yansımalardır, yansıtır ve yansır. "Birlikte eskimek güzel, eksilmedikçe." Mükemmel dost bulmak için de önce mükemmel dost olmak gerektiğini de bu yıllar içinde geçen zamanla tecrübelerle öğrendi. İnsan çocukken oyunlarda seçilmediğinde yaşadığı hayal kırıklığını aşabildiğinde ve seçildiği zaman oluşan kibri bırakabildiğinde genişledi. Kur'ân-ı Kerîm Zariyat suresinin 47.ayetinde “... Şüphesiz onu genişleten biziz.” meali evrenin genişlemesine işaret kabul edilir. İnsan da küçük evrendir. İnsan doğumdan itibaren boy, kilo olarak genişlerken sosyal olarak da aile ve sonrasında arkadaşları ile genişliyor. Çocuk yaşta öğrenilenler, ergin yaşamı inşa eder. Çocukluk yıllarında kıskançlık, haset, öfke ve nefretin yakıcılığını öğrenenin huzuru yakalama şansı yükselir. Zor günlerde bizi biz eden insanlar ise gönül dostu olur. “Gönül sırdır” herkese açılmaz dermiş eskiler. Ama duygu ve düşüncelerimizi paylaşabileceğimiz insanlarla mutlu oluruz. Sevgi, şefkat, benlik saygısı ve bir gruba ait olma gibi sosyal gereksinimleri karşılayan sosyal çevre kişinin beden ve ruh sağlığını doğrudan etkilemektedir. Yapılan çalışmalar en mutlu insanlar “ihtiyaç duyduklarında güvenecekleri birilerine sahip olan insanlar” dır. O nedenle insan ihtiyaç duyduğu zaman güvenebileceği dosta ihtiyaç duyar. Dost kelimesinin önüne samimiyet ve içtenlik belirten "kanki/kanka", samimiyet ve içtenlik, eskilik belirten “kadim” ve bir diğeri de annelerimizin kullandığı sevgi, saygı, hürmet, hoş görü, onure etme, yüzlerde tebessüm, destek ve yapıcı eleştirilerle geliştiren ve eksiğini örten olma anlamında “ahretliğim” kelimeleridir. Ahretlik diğerlerinden ayrı olarak kuran ve ilahiler okunan dualarla ilan edilir ve iki ahretlik “biz bu dünyada birbirimizi çok seviyoruz, çok seveceğiz, inşallah ahrette de Rabbim bizi beraber halk eder” sözünü verir. Ahiretlik olanlar birbirine sığınacak liman gibidirler. Canı sıkılan ahretliğine gider dertleşir, bir iki gün onda kalır. Sonra yenilenmiş sakin ve siniri geçmiş bir şekilde hayatına devam eder. Bir de "sıddık" makamı var kişi dost ne derse doğru demiştir der. Bu sıfat galiba sadece peygamberimizin sıddık dostu Ebubekire özel kalacak gibi. Son 20 yılda ortaya çıkan samimiyetin ifadesi olarak kan kardeş yerine kullanılan “kanka” veya ”kanki” ile biraderin kısaltması olan"bro" kelimeleri vardır. Uzun ömürlü dostlukların sırrı ise güvenilir, yapıcı, samimi, faydacı ve paylaşımcı olmalarında saklıdır. O halde selam verip geçmek yerine “derdine derman olmak için ne yapabilirim” diye sormak gerekiyor. Elinden geleni yapmak, eskimeyen dostları oluşturur. Ve dostun da eskisi makbuldür.