Hangisi kazanır
Yapılan çalışmalar zihnin sınırları olmadığını gösteriyor. Anlamlı ya da anlamsız ama herkes bir şekilde düşünebiliyor. Önemli olan ise düşünmeye değer olanları düşünebilmek. Düşünme, zihinsel bir süreçtir. Düşünme işini beyinde bulunan nöron sinir ağları oluşturur. Düşünme, her türden akıl yürütmenin yanısıra, sezme veya hayal kurma şeklinde de belirtilebilir. Yetişkin bir insan beyninde ortalama 100 milyar adet nöron bulunur. Nöronlar beynin ana sinir hücreleri olup embriyonik gelişimin 7. haftasında oluşmaya başlarlar. Algı, zekâ, akıl, mantık, düşünce gibi bilişsel fonksiyonların hepsi nöral aktivitenin sağladığı fonksiyonlardır. Nöronlar birbirleriyle elektro-kimyasal bir işlemle haberleşerek yeni bağlantılar oluştururlar. Tüm duygular, düşünceler, eylemler bir nörondan diğerine iletilen elektro-kimyasal sinyallerle meydana gelir. Her nöron; dendrit adı verilen uyarıcı sinyallerin alındığı bir giriş bölgesi ile, uyarıları hücre gövdesinden alıp diğer hücrelere ileten çıkış bölgesi yani akson yapılarından oluşuyor. Nöronların temel görevi, beynin verdiği kararlara uygun biyo-elektrik sinyalleri dağıtmaktır. Uyarılan nöronlar şimşek çakması gibi bir hızla diğer nöronları uyararak karmaşık bir nöron ağı oluştururlar. Her nöronun akson ucu, elektrik kablolarındaki gibi miyelin kılıf adı verilen özel bir doku ile sarılarak izole edilmiş haldedir. Bu doku enerjinin iletim hızını arttırarak, düşünme ve öğrenme becerilerini geliştirir. Yeni bir şey öğrendiğimizde ve bir şeylere “kafa yorduğumuzda” nöronlar arasında yeni bağlantılar oluşur. Bu düşünsel olaylar sonucunda da karmaşık nöron ağları oluşur. Bu bağlantılar arasındaki boşluğa ise sinaps adı verilir. Her nöron, ortalama olarak 1000 sinaps (sinir bağlantısı) oluşturur. Sinapsların sayısı ne kadar fazlaysa, verilerin işlenebilirliği o kadar fazla diyebiliriz. Sinaps sayısı ile zekâ seviyesi doğru orantılıdır. Nöron sayısı azalmaz ama sinaps sayısı azalabilir. Zaman içinde aktif edilmeyen verileri hatırlanmaz. Beyin ne kadar çok kullanılır ve nöronlar aktive edilirse, o kadar çok kan akışı olur. Diğer taraftan, etkin olmayan nöronlar daha az kan alır ve nihayetinde ölürler. Aktif beyin hücreleri bağlantı kurmak için dışa doğru uzantılar (dentritler) üretirler. Bir hücrenin nöron ağı ne kadar fazla ise, aktif olma ve hayatta kalma olasılığı o kadar yüksek olur. Sadece demir değil, işleyen zihin de ışıldamaktadır. Sorunlar vardır ve hep var olacaklardır. İnsanoğlunun yapabileceği tek şey ise baş etme yolarını öğrenmektedir. Savş gemisi hikâyesi unu çok güzel anlatır. Bir savaş gemisi, fırtınalı bir gecede seyrederken nöbetçi asker komutana karşılarında bir ışık olduğunu söyler. Komutan " Rotanızı 20 derece değiştirin." diye emir verir; Karşıdan "Sizin rotanızı 20 derece değiştirmeniz gerekiyor” diye cevap gelir. Komutan çok kızar ve “ben savaş gemisiyim ve rotanızı değiştirmenizi emrediyorum” diye mesaj gönderir. Karşıdan "Ben bir deniz feneriyim.“rota değiştiremem diye cevap gelir. Evet hayat zorlukları ile var, baş edecek olanlar da düzeltmeleri yapabilenler olacaktır.
Bu durumda beynin çözüm yolu arayışında sık kullandığı metot otoban, diğeri ise patika olarak var demektir. Beyin düşünmeyi belli kalıpları kullanarak yapar. Bunu yaparken de en az enerji israfı ve en kolay yolu kullanmayı sever. Alışkanlıklarımız bunu eseridir. Düşünce şeklimizde beynimizin az enerji ile en kolay arayışında ilk başvurduğu çözüm uygulamaları ile doludur. Beyin kısa yolları kullanmayı çok sever ve bu bakış açısı olarak yerleşip kalır. O nedenle bakış açısını değiştirmek zordur. Öğrenilen her bilgi beyinde değişiklik yapar ve yeni yollar bakış açısı oluşturur. Aynı bakış açısının kullanım sıklığına göre kullanılmış olan bakış açısı iptal olur ve yeni bakış açısı sürekli hale gelir. Çocukluktan yetişkinliğe kadar ola süreçte kişi zihinde belirli yolları oluşturmuş olur. Ancak aynı zihinde hem olumlu hem de olumsuz bakış açsı vardır. Ama bunlardan biri sıklıkla kullanılıp çoğaltılmış iken diğeri geri planda kalmıştır. Öncelikle kişinin mevcut bakış açısından memnun olmadığının, yanlış olduğunun, rahatsızlık duyduğunun farkında olması gerekir. Sonra edinmek istediği bakış açısı ile ilgili araştırma yaparak, nasıl olacağını hayal etmesi gerekir. Kızılderili reisi ve torunu hikâyesinde boğuşup duran iki köpek anlatılır. Torun bu köpekleri neden dövüştürüp duruyorsun dedi, "Onlar benim için iki simgedir yavrum." dedi yaşlı reis; " onları izledikçe içimizde süren iyi ile kötünün savaşını hatırlarım dedi. Çocuk; “peki hangisi kazanıyor" deyince yaşlı reis çok basit dedi, " hangisini beslersem, o". Bu hikâyede olduğu gibi kişi hangi yönü beslediğine dikkat ederek, neyi değiştirmesi gerektiğini de bulacaktır. Bu noktada düşünme egzersizleri çok işe yarayacaktır. Kasları geliştirmek için fiziksel eksersizler gerektiği gibi zihne yeni yollar öğretmek için de zihinsel egzersiz gerekmektedir. Bakış açısını değiştirmek için alternatif düşünce üretimin zihne öğretilmesi gösterilmesi gerekir. Buradaki en büyük şans, düşünme yeteneğinin, hayal ile gerçeği ayırt edemiyor olmasıdır. Herhangi bir konu hakkında ne kadar çok düşünürsek, o konuyla alakalı nöron ağları oluşumu artacak ve güçlenecektir. Olumlamalar yapmak, farklı kişilerle konuşmak, görüş almak, film izlemek, kitap okumak yardımcı olur. Hatta fıkralar da etkilidir. Her alanda, iyi örneklere, iyi insanlara ihtiyaç var ve sesleri duyulmasa, isimleri bilinmese de iyi insanlar var. Unutmayın “hangisini beslersek o kazanacak”.