Her neslin istediği
Her çocuk beşer doğup, insan olma yolculuğunda seyrediyor. Açık denizde tek başına seyreden bir yelkenli gibi başarısı rüzgâra göre yelkenlerini düzenleme becerisine bağlıdır. Çocuk tehlike zorluklarla dolu olan hayat için gerekli bilgileri ilk yaşından itibaren ev ortamında yaşadıkları ile aşamalarla alır. Çocuk doğduğunda acizdir, bakıma muhtaçtır. Bu ilk süreçler şefkat ve sevgi duyguları alabildiği ölçüde rahat şekilde geçirilir. Çocuk fiziksel, duygusal ve davranışsal özelliklere bağlı çeşitli gelişme dönemleri yaşlar. Her dönemin önemli gereklilikleri vardır. Bebeklik dönemi ( 0-2 yaş ), ilk çocukluk (oyun) dönemi (3-6 yaş), ikinci çocukluk (ilkokul ) dönemi ( 7-11 yaş ), ergenlik dönemi (12-18 yaş) gibi her dönem kendi içinde önemli değişimler içerir.
Yaşı ilerledikçe okul hayatı, arkadaşlar derken çocuk yavaş yavaş kendini tanır ve hedeflerini de belirler. Bu süreçlerde eksik kalan, gelişmemiş özelikler veya çocuk kendin tanımadan geçerse, ileri yaş dönemleri problem olarak karşısına çıkar. “Çocuk büyüdükçe derdi de büyür”, “keşke çocuk kalsaydı” diyenler de bu durum söz konusudur. Zaten, Kehf Suresi, 46. ayetd e “Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür” der ve Enfal Suresi, 28. ayet de” Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir imtihandır” demektedir.
21 yüzyılın ilk kuşağı olan Z kuşağı, baskılanmış, sosyal güvence derdi olan, yaşadığı sıkıntıları çocuğuna yaşatmak istemeyen daha endişeli bir neslin çocukları. Z kuşağına Digital veya internet kuşağı da dendiği oluyor. Her birey doğar, büyür ve ölür. Doğarken ve ölürken eşit olsak da büyüme kısmında çok fazla farklar var. Z kuşağının doğduğu yıllar ve koşullar cesurca neden diye soran sorgulayan, özgürlüğe önem veren bir nesil ile sonuçlanmasını sağladı. Değişmeyen tek şey değişim. Bizden sonraki ve daha sonraki nesilde farklı olacak. Çünkü bize kalan ve bizden kalan dünya aynı değil.
Z kuşağı, aslında ekolojiye saygı duyan, insan hakları, özgürlük gibi kavramları önemseyen bireyler. Bu kuşak kendi özellerini, kendi isteklerini, kendi sınırları doğrultusunda çizmeyi, saygı görmeyi bekliyor. Bu nesil sorunun üstüne gidip çözüm isteyen, haddini aşmama sınırında ama iletişimsizliğe tahammülü olmayan, haksızlığa sesini çıkartan, insanlar arasında farka karşı çıkan, yargılamayıda yargılanmayı da istemeyen ve bunu beyan etmekten çekinmeyenlerden oluşuyor. Bu nesil, haksızlıklara karşı geliyor, bir şey yapamadıklarında da içlerinde büyük bir üzüntü yaşıyorlar. Yapılan araştırmalar bu neslin ilgisiz ya da duyarsız olmadığını aksine hayatın, yaşananların çok farkında olduklarını gösteriyor. Üstelik detaylara boğulmak yerine daha bütünsel bir anlam verme yeteneğine sahipler.
Ama bizlerde sorgulanmayı, yargılanmayı, etiketlenmeyi sevmiyoruz. Bazen yaşananlar ağır geliyor, yoruluyor, yıkılıyor, dökülüyor kırılıyoruz. Çatışmak istemiyoruz, barış, huzur istiyoruz. Ama kendi çocuklarımızla çatışmaların şiddeti arttığında, evdeki huzur gidiyor. Gücümüz kalmıyor, tükenme noktasında vazgeçme, bırakma düzeyine gelip “ne olacaksa olsun” deme noktasında kopmalara neden olabiliyoruz. Üstelik bunlar onların iyiliğini isterken ve onlar da ailesinin güvenini kazanmak onları ikna etmek isterken oluyor. Bir çocuk bebekken ihtiyacı olduğu zaman dikkat çekmek, ilgi görmek istediği zaman ağlardı dimi? Yine aynı durum geçerli, aslında öfkeler, ağlamalar, huysuzluklar, karşı çıkışlar, ben buradayım benim farkıma varın! bana da sorun, benimle konuşun demektir. O halde yıkılmak, dökülmek, kırlmak, üzülmek vazgeçmek yok. Stresli çatışma anları büyüklerin tecrübe ve olgunlukları ile sakin kalıp süreci sakinlikle yürütmeleri gereken bir süreçtir. Büyük olan anlayışla hoşgörü ile sabırla onmlara yardımcı olamsı gerekenler bizleriz. Onlar sadece çocuk ve desteğe ihtiyaçları var. Bu süreçte bizde çökersek o ne yapsın .
Bakara suresi 34. ayette “Adem’e secde edin” der. Bu ayeti, Adem peygamberin önünde diz çökmek olarak okuyanlar olduğu gibi Ademi, insanoğlu, secdeyi de saygıyı ifadesi olarak okuyanlar da var. Çözüm aslında bu ayetin hayata aktarılmasında saklı, hangi kuşak olursa olsun insana saygı duyun, insanca yaşayın, insanca davranın diyor. Bu ayet böylece her neslin aradığı cevabı da vermiş oluyor.