Kabulde olmak
Depremlerde ayakta kalan binalar, esneyebilenlerdir. Direnenler, katı olanlar yıkılır. Yaşam akan bir nehir gibi, hızlanır yavaşlar ama akmaya devam eder. Akarken önüne ne gelirse alıp götürür. Yaşamın zorluklarıyla baş etmeyi öğrenirken güzelliklerinin farkında olarak akışta olmak gerek. Günümüz koşulları her şeyi yaparsın, zorla, vazgeçme derken “yavaşla, kabulde ol” sözleri abesle iştigal gibi gelebilir. Bu iki yaygın inancın gerisinde, inatla azim arasındaki gibi bir fark vardır. Çünkü inatla azim de birbirine benzer ama aynı değildir. İkisi arasında birçok fark vardır. Öncelikle, inatta akıl pek yok iken azimde önde gelir. Çalışmadan, emek vermeden, oturduğunuz yerden hiçbir şey yapmadan, sadece hayır diyerek inat edebilirsiniz. Ama azimde hareket, çaba ve çokça alın teri vardır.
Kabulde olmak, olanları kabul etmek farklı bir yaşam düzeyidir. Ancak kabul etmek denince birçok farklı duygu durum ifade eden kelimeler karşımıza çıkıyor.
- Kabul etmek, basitçe saygı göstermek, saygı duymaktır.
- Kendin için geçerli olmasa da başkasının isteğine saygı duyarak kabul etmek
- Karşımızdaki kişi ile uzlaşsak da uzlaşmasak da onu kucaklamak
- Razı olmak, sabretmek, tahammül etmek, değiştirmeye çalışmamak
- Boyun eğmek, pes etmek, pasif hale gelmek
- Yargılamamak
Kabul etmek sadece bir durumun, olayın var olduğunu görmekten ibarettir, böyle olduğunun farkındayım demektir. Bu bağlamda da kişiyi özgürleştiren bir duygu durumudur. Dinamik katılımcı bir süreçtir. Değişim kendiliğinden olan, olağan bir şeydir. Hayatın kendisi gibi kabulde olmak da değişim içerir ve gerektirir. Her değişen koşulda kabul de olmak ise oldukça geniş bir uyum becerisi ister.
Öncelikle kendini kabul edebilmek gerekir. Kendini olduğu gibi görüp farkına varıp kabul edebilenler, gelişimini sürdürebilmek ve ideal insana ulaşabilmek için yaşamda değişime yer verebilirler. Öncelikle neyi, nasıl diye sorular sormadan her şeyi olduğu gibi kabul edip ardından gelecek olan hafiflemeyi, huzuru, mutluluğu, neşeyi beklemek gerek. Eğer kabullendim ama hafifleme, huzuru, mutluluk, neşe hissetmiyorum diyorsa bir inan hala yeterince kabul edememiş demektir. İşte kabulü anlatan Şemsi Tebriz’i şiir
Eğer hala KIZIYORSAN, kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir.
Eğer hala KIRILIYORSAN, gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.
Eğer hala KINIYORSAN, düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir.
Eğer hala KARŞILIKSIZ SEVMİYOR ve SEVGİNDE AYRIM YAPIYORSAN, hala akıl ve mantığını kullanıyor, içindeki sevgiye engel oluyorsun demektir.
Eğer hala “ BEN ” demekten vazgeçmiyorsan, …dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir.
VE EĞER HALA “ ŞİKÂYET ” EDİYORSAN, HAKİKATİ GÖREMİYORSUN DEMEKTİR!
Kabulde olan kişi nasıl olur derseniz, cevabı şiirde ki KIZMA, KIRILMA, KINAMA, KARŞILIKSIZ SEV, SEVGİNDE AYRIM YAPMA, BEN DEME, ŞİKÂYET ETME kelimelerinde bulmak mümkün. Bu anahtar kelimelerle
- Sevgi, mutluluk, sıcaklık
- Hislerin açılması, algıların keskinleşmesi, kalbin sesini duyabilme
- Bilinmeyenlere merak ve öğrenme cesareti
- Olanlara bilinçli ve sakin yaklaşım
- Sorunların sorun olmaması
- Derin hisler, duyarlılık, açıklık
- Kendi kendine yeterlilik
- Bütünlüğü yakalayarak hafifleme
- huzur, mutluluk, neşe haline geçilir.