Kendini tanımlama
Tanışma, insan hayatında sosyalleşme ve toplumsal ilişkilerin kurulup geliştirilmesinde olduğu kadar kişinin kendi gelişiminde de önemli yer tutar. İlk tanışmada bırakılan izlenim çok önemli olup sonrasında da pek değişmediği söylenir. Eğer bir kişi bizde olumlu izlenim bırakmış ise bir başkası olumsuz yorum yapsa da fark etmez. Kişilik kelimesi, Türk Dil Kurumunda “Bir kimseye özgü belirgin özellik, manevi ve ruhsal niteliklerin bütünü, şahsiyet” olarak tanımlanır. Bilim insanları benzerlik gösteren özelliklerden yola çıkarak dışa/içe dönük, duygusal/sezgisel, düşünen/hisseden, yargılayıcı/ kavrayıcı kişilik sınıflarını oluşturmuşlardır. Ancak herkes bu kişilik sınıflarından her birini veya bir karışımını yapısında barındırabilir. Ancak zaman içinde de insanın kişilik özeliklerinde de değişmeler olabilir. Çünkü "insan doğası gereği güzeli, iyiyi sever, ister, arar ve bulur". Eğer bir kişi kendini tanımak isterse ilk yapacağı iş onu güdüleyen etmeni bulmaktır. Bunun için olaylar ve ortamlar karşısında kendini gözleyerek ve eleştirilere kulak vermek yeterli olacaktır. Bugün artık üniversitede okuyan bir gencin kendini tanıyor ve ileriye dönük hedeflerini belirlemiş olması beklenir. Çünkü "hedefler" hayat boyu başarıda "bugünü şekillendirici" etkisiyle fark oluşturur. Erken yaşlarda hedef belirlemiş "İdealist kişiler" toplumda öne çıkmışlardır. Çünkü her an akıllarında sahip oldukları ideal ve bu ideal için "yapılacaklar listesi" ile yaşamaları, onların farkını oluşturur.
Peki neden tüm herkes idealist olmuyor. Bugün dünyanın neresinde olursak olalım, ebeveynler çocukları mutlu olsun istiyor. Ama "mutluluğun anahtarının başarıda saklı" olduğuna inanıyor. Oysa "insan mutlu olduğu alanda başarılı" oluyor. Ebeveyn ve çocuk açısından da istekler aynı "hayat boyu mutluluk" aslında. Ama her iki grubun mutluluğa giden yol anlayışı farklı. Danışman hocamla bir konuda tam 2 saat tartışıp sonuç alamayıp " tamam sizin dediğiniz gibi açıklayalım" dediğimde "hayır, eğer sen inanmazsan, kimseyi ikna edemeyiz" demişti. Sonrasında ki tartışma ile konu netleşmiş ve detaylı bir açıklama yazabilmiştik. Ortak çözüm yolu ise tarafların tam katılımı ile sağlanabilir. Ancak, ideal sahibi olmak için de öncelikle "kişinin kendini tanımış olması" gerekir. Bir karar verirken “kendisinden istenenden ziyade, kişinin ne istediği” sorusu önemlidir. Genelde de insan ulaşılması zor, uzun ve yorucu hedefler konusunda çekimser davranır. Ama başarı tam da ulaşılması zor, uzun ve yorucu hedefler sonunda varılabilen yerlerde saklıdır. Başarı, para odaklı olduğunda pek çok kişi başarılı görülebilir. Ama genelde mutluluk, doyum ve huzur konusunda aynı şeyi söylemek mümkün olmaz. Yapılan bir çalışmada paranın, mutluluk garantisi olmadığı ancak mutluluğa yaklaşma ihtimalini arttırdığı ifade edilmektedir. Yapılan bir diğer çalışmada ise 10 yıl boyunca, 10 bin kişinin davranışlarını izlemişler ve “Her 150 bin doların mutluluğu yüzde 10 artırdığı” sonucuna ulaşmışlardır. Her iki çalışmada “Param kadar varım” düşüncesinin yanlış olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü kişisel mutlulukta, kişinin kendini tanıması veya nasıl tanımladığı çok daha önemli oluyor. Yapılan bir anket çalışmasında başarılı bir yaşam için gerekli 22 maddelik listede “çok paraya sahip olmak” 20. sırada yer almış. Oysa "sağlık, iyi ilişkiler ve sevdiği işi yapmak" 1. sırada yer alabilmiştir. Teorik olarak sorulara verilen cevaplarda başarılıyız, ama uygulamada aynı başarı söz konusu değil.
İnsanların hayatlarında kırılma noktası dediğimiz anlar vardır. O anlarda her şey farklı bir anlam kazanır ve insan değişir. Kırılma noktası hayatta bir kere olup biten bir şey değil birkaç kez de olabilir. Bir söz, bir olay, bir kişi, bir resim bir mekan, bir şeyler uyandırır zihinde ve birden her şey akmaya başlar. Zordur bu anlar sıkıntı ve stres doludur, karar verme geciktikçe stres düzeyi de artar üstelik. İçsel veya dışsal bir etmen, bir uyarıcı, bir zorlayıcı işlerin çok olduğu, çok çalışılan bir zamanda, paranın da sağlığında yerinde olduğu hiç olmadık bir zamanda mutsuzluğun fark edilmesidir bu. İnsan aklı, bedeni ve ruhu aynı anda değildir, bedenin cevaplarını bulmuş akıl yol çizmiş ama ruh geride kalmıştır. Durup bir dinlenmek, rota düzeltmek ve yenilenme zamanıdır artık. Tıpkı geminin rotasını sürekli kontrol edip yağmura, rüzgara göre sürekli hesap yaparak düzeltme yapması gibi. Yaşamda istenen ve gerçekleşen yaşam arasındaki fark büyük ise, tıpkı bir geminin rotasını hedefe doğru düzeltmesi gibi düzeltme yapma vakti gelmiş demektir. Çünkü, başarı "Hedefler, bugünü şekillendirir" ilkesini iyi anlayıp, uygulamakta saklı. Yolun başındayken, kendini "kendini tanımlamak" çok önemli avantaj sağlayacaktır.