Merhamet yorgunları
Günümüzde kötülük, iyiliğe karşı iyilik kullanarak kazanmaya çalışıyor. Merhamet yorgunu olan insanlar da iyilikden maraz doğar diyerek iyilikten ve iyi olmaktan vazgeçecek hale geliyor. İyilik hırsızlarının artması da bunu destekler niteliklte. Duygu simsarları, duyguları da kendi çıkarları için kullanırlar. Her ortamda her cinsiyet ve yaş grubunda görülebilir. Hafif manipülasyonla başlayıp, zamanla artan dozla devam eder. İnsan doğasında olan iyilik, yardım ve anlayış ve hoşgörü duygularını hedef alır. Mağdur rolü, mahrum bırakma, suçluluk duygusu, yalan, egoya hitap eden yaklaşımlar yaygındır. Ayrıca karşısındakini borçlu hissettirecek aşırı fedakâr yaklaşımlarda görülebilir. Ancak duygu sömürücülerde geriden, mutlaka başa kakma ve itham da gelir. bunlarda narsizim ve antisosyal kişilik özellikleri yoğundur. Bu kişiler karşısındakine tamamen “sahte bir benlik” sunarlar. Sahte benlik ise çatlak bir testi gibidir ve eninde sonunda içindekini dışa sızdırır. Bir kişi sizin etrafınızda dönmeye başlamış ve sizin her şeyiniz olmaya çalışıyor ve hemen ardından başa kakma veya itham gelirse, ilk işaret tamam demektir. Korunmak için, aşağıdaki özelliklere sahip kişilere dikkat etmek gerekir. Bu kişiler;
- Yalan konusunda iyidir
- Çok söz verir ama tutmaz
- Sözleri ve eylemleri farklıdır
- Çok ısrarcıdır
- Kelime oyunlarını (cımbızlama, değiştirme, anlam kaydırma gibi) sıklıkla kullanır
- Duymak istenilen kelimeleri bilir ve çok iyi kullanır
- Kurgu yetenekleri gelişmiştir
- Sorgulama ister ama algılamayı kendi yönetmek ister
- Suçlu hissettirme ustasıdır
- Mağduru oynar
- Zayıf noktaları bilir ve iyi kullanırlar.
Kendinize ait özel zamanlar yok, olumsuz duygular ile patlama noktalarına geliyor, en önemli değerleriniz sıklıkla karşınıza getiriliyorsa, kendinizi geri çekmeye çalışınca, af dileme, hediyeler, sürprizler, olmazsa tehdit, yalvarma, baskı, gibi yöntemlerle karşı karşıya kalıyorsanız, duygu sömürüsüne muhatapsınız demektir. Bundan kurtulmak, suçluluk duygusuna karşı bilinçli olmayı gerektirir. Kendinizle barışık, öz güvenli, duygularına kulak veren ve sorunlar karşısında akılcı, sağlıklı çözüm yolları arayanlar, durumu fark ederek o kişiden uzaklaşırlar. Bu süreçte, suçluluk duymadan sakin ve soğukkanlı bir şekilde gereken mesafede kalabilmek ve onun baskılarına karşı sakin tepkiler verebilmek ve bunlarda da tutarlı olmak gerekir. Suçluluk duygusu, bir eylem veya başımıza gelen olaya dair hissettiğimiz, sorumluluk ve pişmanlık duygusudur. Genellikle ahlaki kurallarımız ile doğru oranlıdır. Suçluluk duygusu ile ıstırap ve keder de yaşanır. Bu nedenle insanlar suçluluk duygusundan kurtarmak, kendilerini rahatlatmak için geri adım atmaya mecbur hissederler. Çünkü duygu simsarları, genelde kişinin yanlış yaptığını, zayıf yanına hitap ederek yönetirler. Suçluluk duygusunu aşamayanlar ise olumsuz ve hatta yıkıcı sonuçlara maruz kalırlar. Gereksiz suçluluk duygusu insanda “merhamet yorgunluğu” yapar. O nedenle suçluluk duygusunun aslında bir uyarı işareti olduğunun farkında olmak, çözüm için ilk adımdır. Sağlıklı suçluluk duygusu insana kendisi için önemli olan ilişkilerin (veya kendi özgüveninin) düzelmesi için bir şeylerin değişmesi gerektiğinin göstergesidir. Kim olursa olsun bir başkası “tükenme sebebimiz” olmamalı. "nsan, insanın yurdu olmalı kurdu değil". İnsan, kendini yoran, üzen, tüketen sorunlu davranışı fark edip telafi için ‘zamanında’ harekete geçerse suçluluk duygusu hafifler. Yanlış davranışı fark edip kabul edip düzeltmeleri yapıp hayata devam etmek gerekir. Duygu sömürüsüne karşı güçlenmek kişilerin kullandığı “zaaflardan kurtulmak ” da “İyilik hırsızları”ndan ( kendilerine yapılan iyiliğe nankörlük eden, ihtiyacı yokken kendini aciz gösteren, iyilik yapanların iyilik yapma düşüncesini bitirenlerden) uzaklaşmakla olacaktır. Bundan sonra, kendimizi ve karşımızdakini insanız, aciziz, sınırlıyız, hata yapabiliriz diyerek kabul etmek, sevmek ve affetmek gerekir. Sonra her insanın seçimleri ile kendini inşa ettiği hayat yolunda olduğunu hatırlayıp saygı duymak gerekir. Çünkü “insanın kaderi, kendi çabalarına bağlıdır” (İsra,13). Zamanında gerekli gayretleri göstermiş bir insanda geçmişe baktığında "keşke" si, boğaza takılıp kalan "acabaları" da yoktur. Sadece " elinden geleni yaptın mı?" sorusuna iç rahatlığa ile evet diyebilmenin huzur ve onuru vardır.