Rekabete karşı
İnsanoğlu günümüze işbirliği yaparak gelmiştir. İlkçağda avlanırken, yiyecek toplarken işbirliği yapmış ve yiyeceğini paylaşmıştır. Bu insanın doğasında olan sosyalleşme ve belli bir gruba ait olma özelliğine dayanmaktadır. Yapılan çalışmalar, işbirliğiyle elde edilen yiyeceklerin paylaşımında insan çocukların bir çeşit adalet ile şempanzelerin ise rekabet duygusu ile davrandıklarını göstermiştir (Bullinger ve ark. 2011). Ayrıca insanların ortak kararlarda diğerlerinin tavrını da hesaba katarak karar verdiklerini göstermektedir (Engelmann ve ark. 2012). İlkçağ insanının mecburiyetten doğan ortak yaşama eylemi günümüz insanı içinde ekip çalışması anlayışının temlini oluşturmuştur. Bugün işbirliği yap yada öl gibi bir zorunluluk yok ama pek çok alanda başarı ekip olunca geliyor. Ekip olmanın avantajlarını kullanmak isteyenlerin,
1) Kazanımların ekipteki herkesi tatmin etmesine dair inanç
2) Ortak alınmış akılcı kararlara bağlılık
3) Tam katılımlı başarı paylaşımına dair güven
3) Herkesin bir rolünün olması konularını iyi bilmesi gerekir.
Günümüzde de işbirliği birçok alanda ilerlemenin ve başarının anahtarıdır. Bugün çoğunluğun günü işyerinde, iş arkadaşları ile geçmektedir. Bazen zor koşullarda işi bitirmek için, sabahlara kadar birlikte çalışmak gerekir. İş hayatı bazen yüksek rekabet ortamı ile çalışanların hayatını kabusa dönüştürebiliyor. İşyerindeki insanlarla %100 iyi anlaşma gibi bir ihtimal olmadığına ve başka bir iş bulmak da kolay olmadığına göre yüksek rekabet ortamının avantajını kullanmak gerekiyor. Ama genelde, rekabet hayatımızın her anında hem de yüksek düzeyde etkisini gösterirken nasıl yöneteceğimizi bilemiyoruz. Birçok iş yerinde rekabet birçok kişinin karşısında stres kalesi gibi duran yüksek rekabet ortamı bir yandan duygularımız diğer yanda ise profesyonel iş hayatımızı sekteye uğratıyor. İşte, kişilerin tecrübe, deneyim ve olumlu kişilik özellikleri rekabeti başarı için kullanabilme potansiyeli ile birleşip başarı hikayelerini yazıyor. Bu noktada kişilerin duyguları ne olursa olsun orada olabilme, amaçlarına uygun davranabilme, arkadaşlık ilişkisini yönetebilme becerileri önemli avantaj sağlamaktadır. İşin içine ’duygusallık’ ve duyguların kontrolü, takım oyuncusu olabilme uyum becerisi gereği girince bazıları sınıfta kalıyor. Genel olarak kontrolü daha çok ve çabuk kaybedenler kısa ve uzun vadede çok zarar görüyor. Münib Engin Noyan "Dal rüzgarı affetse de,dal kırılmıştır birkere". sözü, insanın,ancak kendisiyle hesaplaşarak insan olabileceğini vurgular. Japonya'da ‘altın dolgu’ yöntemi olarak bilinen ‘Kintsugi’ tamda bunu anlatır. Bu yöntemde seramik eşyadaki kırık gizlenmeye çalışılmaz, tam aksine eşya zarar gördüyse bir hikayesi var, diyerek "altın dolgu" ile vurgulanır. Aslında duygular kontrol altına alınıp dikkate alındığında "sezgisel zeka" olarak başarıda anahtar olur. Yüksek rekabet ortamında hedeflere arzulanan şekilde ulaşılabilmesi, sahip olunan özelliklerin en iyi şekilde değerlendirilmesi ile mümkün olur. Ekipte her üye kendi özelliklerine uygun işi üstlendiğinde başarı da gelir. Çünkü iki sayının tek başına kareleri toplamı, toplamlarının karelerinden daha küçük tür ((22+22=8); ((2+2=4)2=16)). İşte bu "ekip anlayışı" etkisidir. Ekipler, hedeflere ulaşmak için değişik beceri, eğitim ve görüşe sahip kişilerin emek ve bilgilerini belirli bir amaç uğruna ve belirli süreler için biraya gelerek oluşturulan topluluklardır. Ancak Henry Ford "Bir araya gelmek bir başlangıçtır, beraberliği sürdürmek ilerleme ama beraber çalışmak başarıdır" sözü ekip çalışmasının başarısında sürekliliğinin önemini vurgulamaktadır. Çünkü, ekibin görevini tamamlayabilmesi ancak ekip üyelerinin uyum becerisi ve öne çıkma duygularını kontrol edebilmeleri ile mümkün olacaktır. Genel olarak ekipte kabul görmek adına kötü kişilik özelliklerini gizlemek için büyük çaba harcayan kişilikler seramik vazo gibidir. En küçük bir darbe vazoyu darmadağın edecektir. Oysa ekipteki rekabet duygusu da ekibin başarısı için kullanıldığında aranana özellik olur. Japonların kırılan seramiği altın dolgu ile tamir ederek; yaşananlara verilecek değerin hayatı güzelleştireceğini gösteriyor. Bizlerde hayatımızı olumsuz etkileyen duygularımızın kontrolünü öğrenip hayattaki başarıyı ıskalamamış oluruz. İnsanoğlu çağlar atlayarak günümüze her gün yeni bazen küçük bazen büyük bir şeyler öğrenerek geldi; yarınlar ise bugün öğrenilenlerle şekillenecektir. Kısaca "istenilen davranışı geliştirme süreci” olarak tanımlanan eğitim, kişilik gelişimi içinde tek yardımcıdır."En iyi eğitmen ise acısı ve tatlısıyla hayattır".