Çocukken yaz aylarında yüksek dağların eteklerindeki yaylalara çıkardık. İnsanların çoğunun kıl çadırlarda kaldıkları mis gibi havası olan yaylalardı. Evimizin yakınında bir tarafında domates yeşil fasulye kabak mısır salatalık gibi yiyeceklerden azar azar ekilmiş avarlık dedikleri yevmiyelik yiyeceklerin ekili olduğu büyükçe bir bahçe vardı.
Çocukluk yıllarımın en güzel günlerini geçirdiğim bu yerde bahçenin ortasında bir ağacın üzerinde geçirirdim günümün çoğu kısmını. Çocukluğunu ağaçların başında geçirenler bilirler ; bir çocuk için ağaçların sürekli keşfedilecek bir şeyleri vardır. Ağaçlar küçük birer dünyadır, dağlar gibi. Yalnız size hitap eden bir kitap gibidir. Okur, hisseder yaşarsınız...
Uzatmayalım ben de bu ağacın başında iki dalın arasına küçük bir yaygı ile kendime eğlencelik bir yer yapmıştım. Yaygının üzerine koyduğum küçük bir minder ile iki dal arasında güzel bir yerim olmuştu. Sağ tarafında da birbirine paralel iki küçük dal vardı o dalları, üzerine okuduğum kitabı koymak için kullanıyordum. İşte bu harika yerde yapraklar arasından gülümseyen güneşin de eşliğiyle güzel dakikalar geçiriyordum. Kimse nerde olduğumu merak etmez uzun uzun vakit geçirirdim orda. İşte o tarifsiz anların en güzel yanlarından biri de kuş cıvıltılarıydı. Dalların arasından esen tatlı rüzgarların getirdiği kuş sesleri miydi o anları güzelleştiren yoksa çocukluğum mu bilmiyorum.
Sonra büyüdük... Büyük şehirlerin araba gürültüleriyle dolu caddelerinde apartman dairelerinde yaşamaya başladık. Bizimle beraber büyüyen insanlarla, doğadan uzak, kuş seslerine hasret, beton binalarda yaşamaya başladık.
''Beton binalar'' edebiyatını oldum olası sevmem. İnsan geliştikçe farklı şeyler deneyen bununla da kendini aşan bir varlık. İhtiyaçlara paralel değişen şartların olması da bu sürecin kaçınılmaz bir sonucu. Madem sonuç kaçınılmazsa bakış açımızı güzelleştirerek ortamlarımıza anlam katmak en doğrusu. İnsan güzel bakabilirse yaşadığı her yeri güzel görebilir. Apartman daireleri beton binalar araba gürültüleri...Her şeyde bir güzellik var görmesini bilirsek...
*****
Çocukluğumun üzerinden yıllar yıllar geçti...Evde kaldığımız şu günlerde çocukken duyduğum kuş seslerini daha çok duymaya başlayınca özlemlerim mi depreşti ne oldu bilmiyorum geçtim klavyenin başına.
Dostlar, 2020 yılının başından beri Koronavirüs tedbirleri kapsamında daha çok evde kalırken dünyaya farkında olmadığımız iyilikler yapmaya başladığımızı siz de fark ediyor musunuz, bilmiyorum. Daha çok tüketip daha çok büyümenin sonucu olarak kirlettiğimiz dünya, biz ondan elimizi bir nebze çekince tabir yerindeyse nefes almaya başladı. Kirlenen havamız suyumuz temizlenmeye başladı. Zararlı gazlarla atmosferde oluşturduğumuz tahribatın azalmasının dünyaya iyi geldiği muhakkak. Kanallarda yüzen kuğu görselleri ve kıyılara yaklaşan yunuslar dünyamızın aldığı nefesin bariz göstergesi.
Uzaklara gitmeye hiç gerek yok kendi evimizden bile bu değişimi fark etmek mümkün. Kısıtlamanın olmadığı günlerde duyamadığımız kuş seslerini sokağa çıkma yasağı olduğunda duyuyor, yine sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde kuş sesleriyle uyanıyorsak çevremizde bir şeyler değişiyor demektir.
Ben karga sesini en son, yıllar önce Erzincan'da duymuştum. Adana'da hiç karga yok, demiştim o zaman. Sokağa çıkma kısıtlamalarının olduğu günlerde evimizin çok yakınından gelen karga sesleri gösterdi ki Adana'da da kargalar varmış da biz onların sesini duyamıyormuşuz. Dünyayı o kadar gürültülü bir yere dönüştürmüşüz ki bırakın kargayı- kuşu, komşu çocukların seslerini bile duyamıyormuşuz yıllardır.
Her şey normale döndüğünde yine duyamayacağız belki... Şu yaşadıklarımızı belki de ömrümüz boyunca bir daha hiç yaşayamayacağız. Allah hayırlı sebepler versin ama bu sessizliği özleyeceğimiz kesin.
Hani herkes artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak, diyor ya. İnsanın madem isteyince yapabiliyoruz keşke bundan sonra ara ara yaşlı dünyamız ve kendimiz için buna benzer önlemler alsak da kuşların sesini daha çok duysak, diyeceği geliyor.
Araba gürültüleri kesildiğinde oluyor aslında her şey. Bu günlerin dinginliğine bakınca dünyayı ne kadar çok yorduğumuzu daha iyi anlıyoruz.
Keşke biraz daha az yesek az gezsek az israf etsek de dünya daha güzel bir yer olsa. Gereksiz gürültüleri daha az çıkarsak da doğanın sesini daha çok duyabilsek...Çocuk seslerini bastırmasa makinelerin gürültüsü. Havamız suyumuz daha güzel olsa. Biz daha çok insan olsak da dünya bize her gün başka bir yüzle gülümsese. Korona bitse, salgın hastalıklar bir daha hiç olmasa. Savaşlar olmasa çocuklar ölmese... Komplo teorisi kasanlar sussa. Güneş daha güzel doğsa. Sevdiklerimiz hep yanımızda olsa. Hayat bayram olsa...