Yıl 2011
Dile kolay tam on yıl geçmiş...
Kabe' de ilk yatsı namazını kıldığınız gün muhteşem bir yağmurda ıslandıysanız o akşamı andığınız her an yağmur damlalarını yüzünüze düşüyor gibi hissedersiniz. Göklerin kapısı açılmış gibi yağan yağmur gökten yere yağamıyor da sizi göğe yükseltiyormuş gibi bir his...
Bir gün ben de, diye hasreti soluya soluya geçen yılların sonunda Kabe'nin avlusunda yalın ayak, yağmurunda ıslanırken rüzgar sesine karışan dualarla, ıslak örtüsüne defalarca sarılıp tavaf etmeyi nasip edene sonsuz hamd ile...
*****
Bir daha gelmek nasip olacak mı? Olsa bile böyle bir yağmuru tekrar görmenin imkanı var mı, diye düşünürken arkamdan gelen ses tabir yerindeyse baştan ayağa duaya kesme nedeni olmuştu .
''Bu rahmet kim bilir kim için acaba?'' Diyordu meçhul ses...
Kalabalığın içinde belki de bilmediğimiz birileri için yağıyordu bu rahmet...
İşte o an rahmetin bir tek damlasının bile benim için yağma ihtimalini düşünmüş ve baştan ayağa ''bir damla lutfet'' duasına kesmişti sanki tüm bedenim.
*****
Sözün burasında Allah'ın tabiata koymuş olduğu yasalardan bahsedenler çıkacaktır. Hatta Peygamberin ''Ay ve güneş Allahın ayetidir kimse için tutulmaz'' sözünü de hemen arkasına ekleyecekler. Evet dostlar...Kesinlikle öyle...
Ama yukarıdaki satırlarda anlatılan duygular, Kabe'nin avlusunda samimi bir yüreğin hissettiklerinden başkası değildi. Mazur görüverirsiniz artık.
*****
Vuslatında hasreti iliklerinize kadar yaşayacağınız bir yer burası... Ekranlarda dinlemeye doyamadığınız kıraat sahiplerinin arkasında kıldığınız namazlar bir başkadır burada...Bir Cuma vakti Kabe İmamlarından birinin o çok sevdiğiniz sesi eşliğinde namaz kılarken, okunan surede duyduğunuz anlamda elçisine kevseri veren ''Rabb'' in size verdiği tabir yerindeyse ''kevser'' i yaşar ve baştan ayağa hamde kesilirsiniz.
ikinci rekatta emin beldeyi anlatan Tin suresini okuyan Kabe imamının yürekleri mest eden sesini duyduğunuzda tabir yerindeyse dikkat kesilir belleğiniz. Rab söyler üstüne bir de yemin eder de insan dikkat kesilmez mi? Üstelik Kabe'nin o ruhunuzu dirilten güzel gölgesinde el bağlayıp divan durmuşsanız...
''Biz insanı Ahsen-i takvim ile yarattık. Sonra onu -kendi iradesiyle seçtiği- esfeli safiline döndürdük.''
Burası, ayetleri sözüm meclisten dışarı mantığıyla dinleyebileceğiniz bir yer değil.
Kısacası söz, burada meclisten içeri hatta öyle içeri ki içinizin de içinde olur.
İşte bunun için namaz sırasında esfel-i safiline yuvarlanan siz oluyor gibi hissedersiniz. Sonra ardınızdan bakarken kendi elinizden tutup yakalarsınız kendinizi.
Kim bilir belki de düşmemek için bir daha...
*****
Yorgunluk tüm zerrelerinizi kuşatırken kalabalığa karıştığınız her hangi bir sabah namazında
kalabalıklar içinde kendinizden, benliğinizden ve dahası utandığınız her şeyden alemlerin rabbine karşı büyük bir haşyet duygusu kaplayan yüreğinizle yine ona sığınmanız işten bile değildir. Gidecek başka bir yer yoktur çünkü. Siz tüm benliğinizi kuşanıp kapıda durmak zorunda olduğunuzu hissedersiniz. O kapıda dururken kendinizi defalarca ellerinizle yüzünüzü kapatırken bulursunuz. Yeni bir benliğe ulaşmak için ben dediğiniz çehrenizi ellerinizle sıyırıp atmak ister gibi...
*****
Ten'im...
Hz Aişe mescidi.
Yeniden ihrama girmek için ulaşabileceğiniz en yakın nokta.
Her ihramda yeniden söz vermek için uğradığınız bu mütevazi mescitte''Umrelerinizin ömrünüz olması'' duasını yeniden yaptığınız.
Sonradan yeniden yeniden dönüp geleceksiniz Kabe'ye...
Bu ev senin Rabbim! Biz de seniniz. Kapındayız... Rasulün ne istediyse onu, neden sana sığındıysa ondan...Kapına geldik kovma bizi...
Dereler nasıl ki istidadınca çağlıyorsa biz de ancak kendi istidadımızca çağlayabilirsiniz. Ötesi yok.
Kabınızı rahmetinle doldurmak da sizin elinizde.
Vedud olan o... Sev bizi sevdir bize bizi ve seni dersiniz tekrar tekrar.
Tevvab olan da sensin ve işte biz ellerimizin kazandıklarıyla İsmail gibi kurban olabilmek, İbrahim gibi adayabilmek için geldik sözlerinin büyüsünde açtığınız ellerinize rahmetin değdiğini hissederek...
Sa'y... Bir kaç kelime söylemek gerekirse:
Hacer gibi sa'y bilinciyle yaşamak... İki yeşil ışık arasında koşarken yaptığınızı basit bir ritüel olarak görmemelisiniz. Sizden istenen koşmanız gerektiğinde gücünüzün son noktasına kadar koşmak. Safa Merve arsında sa'y yaparken takatinizin kesilmesi, ve temadi eden susuzluğunuz, bedeninizin sizi taşımakta zorlanması, hepsi ama hepsi bize bir sa'y bilinci vermek istiyor gibi birleşirler.
Ruhsuz kalabalıklar arasında nereye gideceğinizi bilmeden değil hedefi belli sa'ylar için ciddi bir antrenmandan geçersiniz burada.
Safa tepesine her geldiğinizde ''bismillah-i Allahu ekber'' derken hayatınız boyunca her dönemeçte Allah'ın en büyük olduğunu ve onun adını unutmadan koşmanız gerektiğini öğrenirsiniz.
Safa Merve arasında Kabe'nin göründüğü küçük bir yer var. Oradan selamlamalısınız Kabe'yi. Kabe ve onun sahibini unutarak yürüdüğünüz yolların sırtınızda yük olduğunun bilinciyle...
Aramanız gereken suyun ne olduğuna siz karar vereceksiniz. O her ne ise durup dinlenmeden her dem çalışmalısınız. ''Zem zem'' için Sa'y yapan Hacer'in aziz hatırasını yad ederek buradasınız ve Sa'y yapıyorsunuz. Adımlarınıza şahit olan bu alan sizin çabanıza şahit oluyor. (Mekanların hafızası)
Buradan aldığınız bilinçle öyle aşk ile yürümelisiniz ki hayatınızda, yollar sizi taşımaktan onur duymalı.
Hicretin gelininin adımlarını takip ediyorsunuz. Ayak izleriniz onun ayak izlerine karışıyor. Yorgunluktan çatlasa da yüreğinizi elinizden bırakmamak için yeniden...
Yüreğinizi kuşanıp her dem yenilenmek için yeniden koşmak, olmadı yürümek için bir bilince selam durup selamet bulmak niyetiyle.
Yüreklerinizin kıblesini şaşırmadan her dem yeniden inşa olabilmek için yürümek... Hep yürümek...
Bitmeyen sevdaları anmak ve anlamak için onu dile getireceğimiz, gönül telinden dökülen başkaca nağmelerde buluşmak üzere.
Selam ve dua ile.
Ağzınıza yüreğinize sağlık o kadar güzeldi ki bitmesin istedim ....Rabbim bize de nasip etsin ins...
Ağzınıza yüreğinize sağlık o kadar güzeldi ki bitmesin istedim ....Rabbim bize de nasip etsin ins...