Şiir deyince içimizdeki birikmişliklerin dışa vurumu geliyor hemen aklıma.
Hayallerin, hedeflerin, isteklerin, yaşananların, yaşanamayanların, alınanların, verilenlerin, kazanılanların, kaybedilenlerin, gerçekleştirilenlerin, gerçekleştirilemeyenlerin ve yaşanılan bir ömrün en öz biçimde mısralara, satırlara, kelimelere dökülmesi bir nevi.
Bir rahatlama, bir ferahlama, bir muhasebe, bir hesaplaşma, bir yüzleşme aracı aynı zamanda. Duyguların, düşüncelerin, ayrılıkların, öfkelerin, özlemlerin, kavuşmaların, aşkların, sevgilerin, acıların ya da mutlulukların en güzel ifade araçlarından biridir şiir.
Bazen okuduğunuz bir şiir yaşadığınız tüm yalnızlığınızı alır götürür size yoldaş olurken, bazen tüm kavgalarınızı, nefretlerinizi, öfkelerinizi dindirmeye yeter de artar bile.
Bazen bir şiir sizdeki heyecana, huzura, mutluluğa eşlik ederken, bazen de yapmaya niyetlendiğiniz kötülükleri durdurmaya dahi yetebilir.
Şiir öyle hafife alınacak, basite indirgenecek, küçümsenecek bir edebi tür değildir. Ayaküstü şiir yazdım da şiir oldu denemez.
Şiir günümüzdeki gibi alakalı alakasız sadece kelimelerin kafiyeli şekilde bir araya gelmesiyle oluşan söz dizimi de değildir. Bir derinlik, bir anlam, bir içerik bütünlüğüne sahip olmaktır aynı zamanda.
Şiir bilgi ister yaşanmışlık ister emek ister tecrübe ister umut ister heyecan ister dava ister.
Günümüzde, saymış olduğum özelliklere sahip olmayan çoğu kimsenin kendini şair zannetmesi de cahil cesaretine en güzel örnektir. Çünkü saymış olduğum özelliklere sahip şiire ömrünü vermiş güzel insanlara yapılmış bir saygısızlıktır. Sözlerim yanlış anlaşılmasın demem o ki herkes sözleri bir araya getirip bir şeyler yazabilir yazmalıdır da. Bu herkesin en doğal hakkıdır. Ancak kişi ben şairim demek için erken karar vermemeli, çok düşünmeli, çevresinin de tepkilerini iyi ölçmelidir. Yine de sözlerin boşuna tüketildiği, sözlerin içlerinin boşaltıldığı, sözlerin değersizleştiği bu çağda şairlik yolunda olanları da kutlarım.
Bir de kendine şair unvanını vermese de şair unvanını sonuna kadar hak eden kıyı da köşe de kalmış, kendi dünyalarında yaşayan, öne çıkamamış, gündem de olmayan öyle şairlerimiz öyle değerlerimiz var ki bu topraklarda sayamam. Yazdıklarıyla yüreklere dokunan ve dokunacak olan bu değerlerimize rast geldikçe, bu hazinelerimizi buldukça insanlığa kazandırmak, şiirlerini gün yüzüne çıkarıp insanlığın istifadesine sunmak hepimizin boynunun borcudur diye düşüyorum. Hatice Erdoğan da bu değerlerden biridir.
Bu vesileyle yeri de gelmişken bu değerli bir şairimizi sizlerle tanıştırmış olayım. Hatice Erdoğan. Hatice Hanım Sivaslı, İstanbul da yaşayan, ömrünü şiire vermiş, hayatı şiirle hemhal olmuş, şiirle kendini ifade yolunu seçmişe, şiirler kendine yeni yollar yol çizmiş nadide şahsiyetlerden biridir.
Bu ismi duymadınız belki ama şuna inanıyorum ki ilerde bir gün herkesin zihninde bu isim güzel bir yer edinecektir. Şiirlerini okumuş, zaman zaman seslendirmiş bir kardeşiniz olarak söylüyorum, siz de Hatice hanımın şiirlerini okuduğunuzda ne demek istediğimi anlayacak ve bana hak vereceksiniz.
Hatice Hanım ısrarlarımıza dayanamayarak yoğun bir çalışma içine girdi. En kısa süre de şiirlerini topladığı bir şiir kitabını bizlerle de buluşturarak insanlığa ayrı bir değer katacaktır. Böylesi şiirler yalnızlığa terkedilemezdi. Bu şiirlere ihtiyacı olanlar mahrum bırakılmazdı. Şunu iyi biliyorum ki şiirler gideceği adresi çok iyi bilir. Hatice Hanım’ın şiirleri de dünya var oldukça nesilden nesile aktarılacak, dilden dile dolaşacaktır.
Yazımı nihayete erdirirken şiirle kalın, sevgiyle yol alın ve asla muhabbetten ayrılmayın diyor, sizleri Hatice Erdoğan Hanım’ın şu dizeleriyle baş başa bırakıyorum.
………………………………………………………..
“Akrep hoyrat döner yelkovan dingin
Olmuyor zamandan boşa tesellim
Avunduğum yalan sahte sevincim
Zamanda mekânda canda sen varsın”
………………………………………………………….
Serkan Akkuş
İnstagram : @serkanakkusofficial
@serkanakkusofficial2
Youtube : Serkan Akkuş Akademi