Ne kadar gariptir, hiç fark ettiniz mi?
Mesele namus ise,
Mesele şeref ise,
Mesele evlat ise,
Ve mesele vatan ise ölmekten bir an bile tereddüt etmiyoruz.
Ölüme yolculuk, dostun dergâhına yolculuktan daha yakın geliyor. Ulvi bir değer uğruna ölmek, Şeb-i Arus’u yaşamak bizim için. Hollwood’da olduğu gibi sahte kahramanlar da üretmiyoruz bu vatanın bağrında. 15 Temmuz’da tanklara göğsünü siper edenler gibi, öleceğini bile bile kendisine verilen vazifeyi yapmaktan kaçınmayan Ömer Halis Demir’ler gibi, İzmir’de teröristlerle bire bir çatışmaya girmekten korkmayarak şehadete koşa koşa giden Fethi Sekin’ler gibi gerçek kahramanlar fışkırıyor bu toprağın her karışında.
Peki, neydi buna sebep? Değerlerini korumak uğruna hangi millet bu kadar cesur, bu kadar gözü kara olabilirdi? Neydi bizi ölümle kol kola yola çıkmaktan korkutmayan, neydi ölüme bu kadar yakın kılan? Sayın Cumhurbaşkanımız “biz kefenimizi giyerek bu yola çıktık” derken, neydi ona bu duyguyu ve cesareti veren?
Muhtemelen birçoğunuz “iman gücü” cevabına hâsıl olacaksınız, haksız da sayılmazsınız aslında. Ancak en az onun kadar önemli bir sebep daha var belki de. Ölümle dostluğumuz bizlerin gururla yâd ettiği, hasımlarımızın ise nefretle andığı Osmanlı İmparatorluğu’na kadar uzanmaktaydı. Osmanlı sultanları ve bir kısım devlet adamları başlarına kavuk ismi verilen bir başlık takarlardı. Bu başlık uzunca bir kumaşın çevrilerek üst üste toplanmasıyla meydana gelirdi. Ancak işin asıl ilginç kısmı ise bu kumaşlar açıldığında taşıyan kişinin kefenini oluştururdu. Bu kavuk kullanan kişiye sıklıkla ölümü hatırlatır, bu dünyanın gelip geçici bir yer olduğunu düşündürür, öldükleri zamanda başlarındaki bu kefenle defnedilirdi. Dünya ülkelerinde Osmanlılar için “başlarında kefeniyle gezerler” tabiri kullanılmaktaydı. Böyle bir ecdadın torunu olan bizlerin de ölümden korkması düşünülemezdi haliyle.
Ölümle korkutup hizaya getiremediler ki bizi, dolarla, ekonomiyle hizaya getirsinler. Aç kalırız, açıkta kalırız ama yine de vatanımızı satmayız bunu halen öğrenemediler. Hani hoş bize açlığı yaşatan ve bu zor şartlara alıştıran kendileri değil miydi zaten.
Evet, doğru söylüyordu Cumhurbaşkanımız;
Yaklaşık bir asırdır bizleri soktukları kalıbı kırmak için,
Başkalarının yazdığı ve bizlere öğretilen tarihten gerçek tarihe geçmek için,
Kukla devlet değil, devletin asıl sahibi olmak için,
Darbelerde yönetilen değil, milletiyle yönetilen bir ülke olmak için,
Birbirine düşen değil, kardeşçe yaşayan bir ülke olmak için,
Ekonomiyle sömürülen değil, üretimiyle kalkınan bir vatan olmak için,
Geçmişimize sövmek değil, ecdadımızı saygıyla yâd etmek için,
Ahlâkın, sosyal yaşamın, hukukun ve geleceğimizin temelini oluşturan dinimizi yok etmek değil, onu her zaman koruyup yeni nesillere aktarmak için,
İçimizdeki biz gibi görünen hainlere inat, bu ülkeyi dimdik ayakta tutabilmek için,
Tek millet, Tek bayrak, Tek vatan, Tek devlet için,
"BİZ KEFENİMİZİ GİYEREK BU YOLA ÇIKTIK"
Selam ve saygıyla…