Postmodern "Çelik Çekirdek"

TAKİP ET

Ve Amerikalıların "Bizim çocuklar" dediği cunta harekete geçti. 12 Eylül 1980'de yönetime el koyarak dün sokakta bir birini öldüren ülkücüleri ve solcuları işkenceye aldı, küçücük hücrelere mahkum etti. Gerçekleşen darbeyle bir çok ülkücü ve solcu çeşitli ülkelere kaçtı, siyasi iltica talebinde bulundu.

Tarihler 1975'i gösterirken Ermeni terör örgütü ASALA ortaya çıkmış 16 farklı ülkede terör eylemlerine başlamış ve Türk diplomat ve bürokratları hedefine almıştı.
Gün aşırı katledilen Türk diplomatlarının şehadet haberleri gelirken Türkiye'de de milliyetçi ülkücüler ile komünizmi savunan solcular arasındaki kan davası günden güne büyük bir iç savaşa doğru sürükleniyordu.
Ve Amerikalıların "Bizim çocuklar" dediği cunta harekete geçti. 12 Eylül 1980'de yönetime el koyarak dün sokakta bir birini öldüren ülkücüleri ve solcuları işkenceye aldı, küçücük hücrelere mahkum etti.
Gerçekleşen darbeyle bir çok ülkücü ve solcu çeşitli ülkelere kaçtı, siyasi iltica talebinde bulundu. 
Bunlardan bir tanesi de Ülkücü Hareketin reisi Abdullah Çatlı idi.



Böylesi buhranlı günlerde Abdullah Çatlı ve arkadaşları esasen 12 Eylül öncesinde planlayıp hayalini kurdukları "Çelik Çekirdek" oluşumunu kurdu.
"Çelik Çekirdek" oluşumu seçtikleri bir ülkede darbe yaparak sağcı milliyetçi yeni bir Türk devleti kurmayı hedefliyordu.
Yaptıkları istişare neticesinde Kosta Rika'da karar kılındı.
Tüm bürokrasi ve diplomasi kadroları planlandı, kemik kadro olarak başta Abdullah Çatlı olmak üzere 15 kişilik listede mütabık kalındı.
Planın ilk ayağı belirli aralıklarla ayrı ayrı 15 kişi Kosta Rika'ya iltica talebinde bulunuldu fakat bir köstebeğin haber uçurmasıyla taleplerin hepsi reddedildi.
Abdullah Çatlı ve ekibi Kosta Rika planları kurarken ASALA terör örgütü boş durmuyor diplomatlarımızı şehid etmeye devam ediyordu.



Bir gün Milli İstihbarat Teşkilatı'nın kapısında birisi belirdi, içeri girdi ardından önce MİT Müsteşarı sonra köşke giderek Kenan Evren ile görüştü.
Bu kişi MİT Kontrespiyonaj Dairesi Eski Başkanı Hiram Abas'tan başkası değildi.
Hiram Abas, ASALA'nın artık ipinin çekilmesi gerektiğini bunun içinde tek çarenin gayri nizami harp yöntemleriyle olabileceğini iletti ve bu fikir devlet erkanında tek bir şartla kabul gördü.
Hiram Abas'ın fikriyle istihbarat mensupları Abdullah Çatlı'yla irtibata geçti yapılacak operasyonun teklifini verdiler.
Tek şart devlet her türlü maddi, lojistik ve mühimmat desteği verecek fakat operasyonun başarısız olması yahut yakalanma halinde asla devlet Çatlı'yı, Çatlı'da devleti tanımayacaktı.
Sol koltuklarına altına ameliyatla siyanür yerleştirildi. Olası yakalanma hallerinde ameliyatlı yer tırnakla yırtılıp zehirle intihar edilecekti.
Çatlı, devletin tepesinden gelen operasyonu kabul etti fakat tek isteği ülküdaşlarının cezaevlerinden çıkarılması oldu.
Fakat operasyon başarıyla sonlandığında görüldü ki bu istek yerine getirilmedi.
Abdullah Çatlı ve ekibi Fransa başta olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde  28 silahlı ve bombalı eylem gerçekleştirdi.



Durumun ciddiyetini anlayan Fransa ve Avrupa ASALA'dan desteğini çekmek zorunda kaldı ve ASALA terör örgütü tarihe gömüldü.
Abdullah Çatlı ve ekibi yani "Çelik Çekirdek" operasyonu başarıyla tamamlamıştı. Yıllar sonra 90'larda devlet adına gayri resmi olarak PKK terör örgütüyle mücadele de zaman zaman görevlendirildiler.
Tarihler 3 Kasım 1996'yı gösterdiğinde merhum Başbuğ Türkeş'in deyimiyle "Devlet öz evladını trafik kazasında yitirmişti"
Tevafuk o ki 6 sene sonra 3 Kasım 2002'de Recep Tayyip Erdoğan'ın Ak Parti ile iktidara oturmasından sonra devlet ve millet tarihinde yeni bir sayfa açıldı.
Recep Tayyip Erdoğan 2002'de kelimenin tam anlamıyla FETÖ'laşmış devlete sızmıştı.
En başından beri FETÖ'nün devleti ele geçirdiğinin ve terör örgütü PKK'ya her türlü desteğin verildiği bilen Erdoğan devlet kademelerinde gücü ele alana kadar hem pusuya yattı hemde mümkün mertebe devletin öz evlatlarıyla kadrolar kurmaya çalıştı.
Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütü PKK'nın en büyük silahının kara propaganda olduğunu düşünüyor bunun önüne geçmek için devletin tüm hassasiyetini, bir çok yatırımını Doğu ve Güneydoğu Anadolu üzerine kurdu.
Türk siyaset tarihinde kendi siyasi kariyerini ve canını ortaya koyarak emsalsiz bir projeyi başlattı.
Çözüm sürecini başlattığını duyuran dönemin Başbakanı Erdoğan, bölge halkını devletin şefkat eliyle tanıştırmayı hedeflerken Mehmetçik kanı dökülmeden terör örgütünü işlevsiz hale getirip yok etmeye çalıştı.
Ayrıca devlet terörle mücadele nedeniyle devlet tüm enerji ve sermayesini oraya harcıyordu fakat çözüm sürecinde yaşanan boşlukla birlikte Erdoğan devletin tüm enerjisini Savunma Sanayii üretimine harcadı.
Esasen devlet adına başarıyla sonuçlanacak proje terör örgütleri FETÖ ve PKK ortaklığıyla baltalandı.
FETÖ askeriye ve yargıdaki terörislerini harekete geçirerek  Habur'daki sözde çadır mahkemesi rezaletine imza atarak tüm milletin tepkisini hükümete yöneltmesini sağlamıştı.
Zaten bugünden o günlere bakıldığında o sözde çadır mahkemesini kuran terörist FETÖcüler şuan cezaevlerinde ayrıca Habur'da görüntülenen tüm PKK teröristleri tek tek deşifre edilmiş MİT operasyonlarıyla öldürülmüştür.
Terör örügütü ele başlarından Murat Karayılan "Erdoğan bizi kandırdı ve oyaladı. Silahlarını daha da geliştirerek bugün üzerimize geliyor" itirafıyla aslında devletin neyi hedeflediğini ve kısmende olsa başarıya ulaştığının ispatı olmuştur.
Nihayetinde çözüm sürecinin terör örgütü PKK'nın siyasi kolu HDP'nin teröristi Selahattin Demirtaş'ın çağrısıyla 6-8 Ekim'deki katliamlarla bittiğini görüyoruz.



Tüm bu yaşanan hadiselerin sonucunda Erdoğan özellikle 15 Temmuz hain işgal girişimi sonrasında terörle mücadelenin yerli ve milli savunma sanayii ile birlikte dişe diş kana kan devam etmesi gerektiğine hükmetti ve devletin mücadele planını tamamen bu zemine taşıdı.
15 Temmuz sonrası FETÖ'nün üst düzey bir çok teröristi başta Almanya ve ABD olmak üzere bir çok Avrupa ülkesine kaçtı. 
Sözde müttefiklerimiz olan ülkeler bu teröristleri adeta baba şefkatiyle içlerine kabul ettiler.
Yeniden yedi düvele karşı İstiklal Mücadelesi verdiğimiz bugünlerde devlet terörle mücadele de postmodern "Çelik Çekirdek" modeline geçmeye başlıyor.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bazı ülkeler, güveniklerine tehdit olarak gördükleri teröristleri bulup ortadan kaldırıyor. Öyleyse Türkiye'nin de bu hakkı var. Buna, övgüler dizdikleri teröristlerde dahil. İnşallah yakında bu konuda, milletimize müjdelerimiz olacaktır." diyerek akıllara postmodern ASALA operasyonları mı geliyor sorularını getirdi.



Böylece kaçtıkları ülkelerden adeta salyalarını akıta akıta Türkiye'yi tehdit eden teröristler için artık devletin nefesini enselerinde hissetme vakti gelmiştir.
FETÖ teröristlerinden temizlenen MİT, TSK ve Emniyet Teşkilatı kadroları artık daha seri, etkin ve milli hareket etmeye başladı. Böylece yurt içi ve yurt dışında tüm terör örgütleri ve onların ağababalarını darmadağın ediyoruz.
Önceki iki harekat ile birlikte Barış Pınarı Harekatı tüm Haçlıların planlarını bir kez daha darmadağın etti. 
Söz dinleyen Türkiye artık söz söyler, oyun kurar ve istediklerini tüm dünya kamuoyuna kabul ettirir hale geldi.
Şuan Türkiye tamamen resmi ve gayri resmi bir savaşın içinde en nihayetinde de Türkiye'de vatanı için ölümüne operasyonlar yapacak Çatlılar bitmez, Çelik Çekirdek düşmez!
Şimdi herkes Abdülhamid-i fikirli devletin Yavuz fikirli devletle harmanlandığında Türkiye'nin sadece sınırları içinde değil tüm dünya üzerinde neler yapabileceğini izlesin...
Bu devletin yaptıkları yapacaklarının daima teminatıdır, komplo teorisi değil!

Muhammed Mustafa Aslantürk

 

terörle mücadele kanunu terörle mücadele terörle mücadele polisi terörle mücadele daire başkanlığı abdullah çatlı milli istihbarat teşkilatı hiram abas 12 eylül asala terör örgütü pkk fetö barış pınarı harekatı recep tayyip erdoğan çelik çekirdek türkiye