Başkan Erdoğan, ’BRICS’te Putin’le görüşüyor; ‘Bizi kıskanıyorlar’ diyor. Kıskanmakta haksızlar mı? Batı sisteminin güç merkezlerinde Türkleri durdurmak için yol arayanların sayısının arttığı bir zamandan geçiyoruz. ABD’nin Türkiye karşıtlığına, terör örgütleriyle açık işbirliğine, varan Ortadoğu siyasetinin (Dünya sisteminin patronajında yer alan bir ‘süper devletin’ yaklaşık yetmiş yıllık müttefikiyle bugünkü ilişkilerinin) ‘normal’ kabul edilmesi mümkün olmadığına göre, nasıl açıklanabilir?
“Türkiye’nin rolünü fazla mı abartıyoruz? ‘Adamların işi gücü yok da Türkiye ile mi uğraşıyorlar’ diye itiraz edenlerin olduğunu tahmin etmek zor değil fakat ABD devlet mekanizmasının muhtelif kanatlarında ‘rasyonelin’ yerini ‘ideolojik önceliklerin’ aldığı bir dönemin yaşandığı gözden uzak tutmadan, Türkiye karşıtlığını ısrarla sürdürülmesini anlamaya çalıştıkça, yaşananların tesadüf olduğunu söylemek de zorlaşmaktadır.”
AKIL VE İDEOLOJİ
Normal şartlarda devletlerin gizli veya açık ideolojik öncelikleriyle, rasyonel program ve stratejileri arasında bir denge gözetilmesi işin gereğidir; uzun vadeli yaklaşımlarda geçerli olan stratejik yaklaşımın bu eksende şekillenmesine rağmen, bazı ‘olağandışı dönemlerde’ ideolojinin, rasyonel olanı ikinci palana attığı veya ihmal ettiği görülmektedir. Bu zamanlar, dünya çapında köklü değişmelerin olduğu, büyük alt-üst oluşların yaşandığı zamanlardır. Bu dönemler, devletlerin ya konum kaybettikleri ya yeni konumlara yükselmek için fırsat bulduklarına inandıkları dönemlerdir ya da muhtelif sebeplerle panik halinde davrandıkları, ‘rasyonel olanı’ tamamen ‘ideolojik gerekçelerle’ terk ettikleri vakitlerdir.
“ABD Türkiye arasındaki gerilimi ‘Papaz’a bağlamak’ meseleyi anlamaktan uzak bir anlayışı yansıtır; bu olayı anlamak için ABD Türkiye ilişkilerinin ‘kriz noktalarına’ bakmak gerekir ki bunların başında Türkiye’nin uluslararası sistemdeki konumunu ‘Batı sistemine bağımlılık ekseninde’ sürdürmeyeceğini açıkça ortaya koymuş olması vardır. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan olaylar, Batı ile aramızda arka arkaya yaşananları gündeme getirmiştir.”
KAYBETMEK ZOR GELİYOR!
Türkiye, birincisi ‘Batı’nın Ortadoğu ülkelerinin parçalı yapılara dönüştürülmesi’ projesini reddederek başta ABD olmak üzere Batı’nın tepkisini çekmiştir; ikincisi, Türkiye savunma konseptini Batı siteminin güvencesinden(!) çıkarıp kendi bağımsızlık anlayışına, kendi iradesiyle düzenleyeceği bir mekanizmaya dönüştürmüştür; üçüncüsü, ekonomik bakımdan bölgesel işbirliğinden, Asya’ya uzanan bir büyüme stratejisine yönelmiştir.
“Bütün bunların anlamı Batı açısından açıktır: Türkiye kontrolden çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda güçleniyor; o halde önünün kesilmesi için gecikilmemelidir. Devamı: https://www.aksam.com.tr/yazarlar/vedat-bilgin/turkleri-durdurmanin-yolu/haber-759487
“Türkiye’nin rolünü fazla mı abartıyoruz? ‘Adamların işi gücü yok da Türkiye ile mi uğraşıyorlar’ diye itiraz edenlerin olduğunu tahmin etmek zor değil fakat ABD devlet mekanizmasının muhtelif kanatlarında ‘rasyonelin’ yerini ‘ideolojik önceliklerin’ aldığı bir dönemin yaşandığı gözden uzak tutmadan, Türkiye karşıtlığını ısrarla sürdürülmesini anlamaya çalıştıkça, yaşananların tesadüf olduğunu söylemek de zorlaşmaktadır.”
AKIL VE İDEOLOJİ
Normal şartlarda devletlerin gizli veya açık ideolojik öncelikleriyle, rasyonel program ve stratejileri arasında bir denge gözetilmesi işin gereğidir; uzun vadeli yaklaşımlarda geçerli olan stratejik yaklaşımın bu eksende şekillenmesine rağmen, bazı ‘olağandışı dönemlerde’ ideolojinin, rasyonel olanı ikinci palana attığı veya ihmal ettiği görülmektedir. Bu zamanlar, dünya çapında köklü değişmelerin olduğu, büyük alt-üst oluşların yaşandığı zamanlardır. Bu dönemler, devletlerin ya konum kaybettikleri ya yeni konumlara yükselmek için fırsat bulduklarına inandıkları dönemlerdir ya da muhtelif sebeplerle panik halinde davrandıkları, ‘rasyonel olanı’ tamamen ‘ideolojik gerekçelerle’ terk ettikleri vakitlerdir.
“ABD Türkiye arasındaki gerilimi ‘Papaz’a bağlamak’ meseleyi anlamaktan uzak bir anlayışı yansıtır; bu olayı anlamak için ABD Türkiye ilişkilerinin ‘kriz noktalarına’ bakmak gerekir ki bunların başında Türkiye’nin uluslararası sistemdeki konumunu ‘Batı sistemine bağımlılık ekseninde’ sürdürmeyeceğini açıkça ortaya koymuş olması vardır. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan olaylar, Batı ile aramızda arka arkaya yaşananları gündeme getirmiştir.”
KAYBETMEK ZOR GELİYOR!
Türkiye, birincisi ‘Batı’nın Ortadoğu ülkelerinin parçalı yapılara dönüştürülmesi’ projesini reddederek başta ABD olmak üzere Batı’nın tepkisini çekmiştir; ikincisi, Türkiye savunma konseptini Batı siteminin güvencesinden(!) çıkarıp kendi bağımsızlık anlayışına, kendi iradesiyle düzenleyeceği bir mekanizmaya dönüştürmüştür; üçüncüsü, ekonomik bakımdan bölgesel işbirliğinden, Asya’ya uzanan bir büyüme stratejisine yönelmiştir.
“Bütün bunların anlamı Batı açısından açıktır: Türkiye kontrolden çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda güçleniyor; o halde önünün kesilmesi için gecikilmemelidir. Devamı: https://www.aksam.com.tr/yazarlar/vedat-bilgin/turkleri-durdurmanin-yolu/haber-759487