Sevgili okurlarım;
Gönlümüz hüzünlü, gözümüz yaşlı olsa da Allah’a şükürler olsun ki on bir ayın sultanı “Ramazan’ı Şerife” yeniden kavuşmak yine nasip oldu bizlere. Hem “Ramazan ayınızı” tebrik etmek, hem de sizlere birkaç hususu hatırlatmak için naçizane bu yazımı kaleme aldım. Kusurumuz olur ise şimdiden affola…
Geçen sene heyecanla yazımı kaleme almış ve yazımda şu güzellikleri sizlere hatırlatma imkânı bulmuştum. Öncelikle gelin o yazımdan bir parça aktarayım sizlere, yazıma hep birlikte nostalji yaparak başlayalım.
“On bir aydır tüm gönüllerde özlemi iyice hissedilen hem maddi hem manevi dirilişimize fırsat oluşturacak işleri içinde barındıran bu rahmet ayına erişmemiz vesilesiyle eminim ki her birimizin yüreği heyecanla çarpıyordur. Âşık Maşukuna ulaşmışsa heyecanlanmaması mümkün müdür hiç? Öyle değil mi? …
Hep birlikte var olmanın, hep birlikte hareket etmenin, komşusu açken tok yatmamanın, yardımlaşmanın, paylaşmanın, açlık susuzluk sabırla imtihan edilmenin, hatırlamanın hatırlatmanın, Rabbine daha da çok şükretmenin, sahip olunan nimetlerin farkında olmanın adıdır “Ramazan” …
Hep birlikte kalkılacak sahurlar, kurulacak iftarlar, kılınacak teravihler, beklenilecek pide kuyrukları, bir ara da olunacak mukabeleler, dini programlar, sohbetler, organizasyonlar aylardır eksik bıraktığımız birlik ve beraberlik ruhunu yeniden yaşatacaktır. Hep birlikte “ben” den geçip “biz” olmanın şuuruna vardıracak doymak nedir bilmeyen nefislerimizi…
Hep birlikte bizi yaşayacağız…”
Şimdi hep birlikte böyle bir Ramazan’a nasıl da hasretiz değil mi? Malum korona virüs tedbirleri çerçevesinde Ramazan’ı Şerifi evlerimizde geçirmek durumundayız. Sosyal mesafeyi korumamız gerektiğinden hem birlikte yapılan iftarlarımızı hem de hep birlikte kılınacak olan Teravihlerimizi önümüzdeki seneye ertelemek durumunda kaldık, içimiz buruk olsa da. Tedbire uymak gerek unutmayalım asla.
Oysa geçen sene Ramazan ayında belki de nerde o eski Ramazanlar diyerek içinde bulunduğumuz nimetin farkında dahi değildik? Rahatça hareket edebildiğimiz, birlikte zaman geçirebildiğimiz anların tadını çıkarmak yerine belki de geçmişe hayıflanıp duruyorduk. Nerde o eski Ramazanlar diye?
İnanıyorum ki hangi Ramazan olursa olsun geçirdiğimiz, şu an ki Ramazan ayı kadar öksüz yetim bir Ramazan ayı hiçbirimiz görmemişizdir. Demek ki beterin beteri varmış, halimize her daim şükretmemiz gerekiyormuş, umarım payımıza düşen dersi almışızdır dostlar hep birlikte.
Böyle geçmişi yad edip, güzel bir şükür yapmamız gerektiği hatırlatmasından sonra, birkaç kelam da Ramazan’ı Şerifin önemine vurgu yaparak yazımı nihayete erdirmeye çalışacağım.
Bilmemiz gereken en önemli husus şu ki Ramazan kuru kuru aç susuz kalma ayı değildir. Oruç kilo verip zayıflamak, bedensel form tutmak için de değildir. Maalesef bazı kimselerin bu şuurda olmadıklarını görüyoruz. Bu kişilerden daha öncede “Şimdi bol bol yiyelim boş ver, çok kilo aldık ama ramazan gelsin zayıflarız” gibi sözler duyuyorduk.
Ramazan’da şunu şunu yersen zayıflarsın ya da tam tersi kilo alırsın, açlık süresi çok uzun kan şekeriniz düşer gibi televizyonlarda, gazetelerde, dergilerde bu ayı ve tutulan orucu magazin haline dönüştüren diyetisyenler, doktorlar, uzmanlar işi ruhundan, özünden, amacından koparmaktadırlar. Bu demek değildir ki iyi beslenmemeliyiz, iyi gıdalar tüketmemeliyiz, aldığımız protein, karbonhidrat, yağ dengesini korumamalıyız.
Süre uzunluğu için ise hiç mi saatlerce aç kalarak stadyumlarda maç için, konserler için beklemedik abartmayalım. Elbette bunlar çok önemli, çok kıymetli bilgilerdir. Fakat bunun sürekli beynimize her oruç vaktinde yüklenmeye çalışılması bizi orucun asıl maneviyatına yönelmekten alıkoymaktadır. Lütfen kulaklarımızı bu kişilere mübarek ay boyunca kapalı tutalım. Maneviyatımıza zarar vermesinler.
Özellikle bu Ramazan’da çoğumuz evdeyiz, sanırım en kolay oruç tutuşumuz olacaktır. Kilo alınır verilir bunu kafanıza takmayın. Siz orucunuzu yemeyin yeter…
Ramazan ayı ve bu ayda tutulan oruçlar sayesinde ne yiyeceğimizi ne içeceğimizi düşünmek yerine tokluğun kıymetini bilip halimize şükretmeliyiz. Her daim Rabbimize yönelerek, verdiği nimetleri için çokça tefekküre dalmalı, neticesinde bol bol teşekkür etmeliyiz. Namazlarımızı aksatmadan kılmalı, mübarek kitabımızı anlayarak okumaya gayret göstermeliyiz. Ellerimizi Mevla’ya açıp aklımıza, bedenimize, ruhumuza sağlık dilemeliyiz. Velhasıl iyi bir muhasebe yapalım. Artılarımızı eksilerimizi gözden geçirip, gerekli düzeltmeleri hayatımıza uygulamaya çalışalım inşallah.
Özellikle zekatını vermeyi Ramazan ayına saklayan kardeşlerimiz vardır. Bu süreçte ihtiyacı olan birçok kardeşimiz var işsiz olan, ücretsiz izne çıkartılan, işyeri kapanan, bu kardeşlerimize en hızlı şekilde ulaşarak zekatlarımızı bu kardeşlerimize bir an önce vermeye özen göstermeliyiz.
Bu karantina günleri de geçecek elbet, özlediğimiz o coşkulu Ramazan’a elbet kavuşacağız, bu sene sabredelim, tedbirlere uymaya devam edelim.
Hepinize hayırlı, sağlıklı, huzurlu Ramazanlar diliyorum…
Sevgilerimle…