Dostluklar arasındaki muhabbet ufuk açıcıdır. Hayata anlam ve renk katar. Kalite kazandırır. Başta ciğerparem, Mirim dediğim özel dostlarımla yaptığım gönül sohbetleri, hayata dair değiniler, gözlem ve yansıtılan sorunların odağında bulunan bazı virüse dönüşmüş, salgın halini almış algı meselesine ilişkin olarak birkaç konsantre edilmiş fikr-i nadideyi, detaya muhtaç geniş bir konuya minnacık değinerek, tavsiye babında siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim. Faydalı olma kaygısıyla!
Algı sorunumuz; hepimiz için oldum olası çok ciddi bir handikap!
Beşeri münasebetlerimizin her aşamasında karşımıza çıkan ve hayatımızı “biz bize” zehir zıkkım eden bir anlayış şekli…
“Haklıyım!”, “Haksızsın!” dengesi üzerine kurulu olan yanlış algı terazisi, mutluluğumuzu yiyip bitiren bir kemirgenden farksız durumda!
Eğer birilerini üzüp dert oluyorsam, ayrılma halini;
“üzdüklerimi bundan sonra üzmeyeceğim için mutlu olmaya çalışırım” anlayışı nispeten de olsa rahatlatıcıdır. Bu anlayış ve tercih; yapılması ve olması gerekenlerin yapıldığı, en sonuna gelinmiş durumlar için faydalı olacaktır.
İnsanları hayattan soğutan kişi olmamalısınız. Öyle görülüyorsanız, önce kendi açınızdan hata giderici olun, kusur deşici değil… Son nokta; zor elde edilen, zor bulunan (içten bir sevgi, müstesna bir güven gibi) kazanımları ve nelerin kaybedildiği iyice hesaplandıktan sonra konmalıdır. Nokta koyanların tercihine saygılı olmak asalet işidir. Tercihler, içlerinde barındırdıkları huzur ve huzursuzluklara gebedir. Bize düşen; her ne olursa olsun, hele ki arada sevgi iklimi varsa, yüreklerde, nabzın atmasını engellemeden çekilmesini de bilmektir. Mutlu olacaksa neden olmasın? Mutlu edemiyorsam, Mutsuz olmasın! Mutluysa, Mutluyum! Onun mutluluğu, beni de beni mutlu eder, algısı, tarafları rahatlatır.
İnsanlara; siz olmadan, daha mutlu olmayı isteme hakkını ve fırsatını vermelisiniz. Maalesef insanlarımız genel olarak, hayatın merkezine kendi “ben”lerini oturtarak, sanmalarla karar vererek ve bir çırpıda değerleri, paha biçilmez güzellikleri, kazanımları, akıllarının tersiyle, çok çabuk bir şekilde çöpe atabilmektedirler.
Kaybedilenler, zor bulunan sevgi, güven ve diğer paha biçilmez değerlerimizdir. Tüm olumsuzluklara rağmen taraflardan birinin “haklı” olması, haklı olanı da, olmayanı da, yıpratan sürecin içine sokar!
Dengesi bozuk bir terazinin sonucunda alına kararların doğruluğu, tartışılmaktan öteye, sorgulanmalı, üzerinde ciddi bir şekilde, “iyi niyetle” düşünülmelidir.
Kıranı, kırılanı daha da kırmak kolaydır. Aslolan, yaşanmış, var olan güzellik ve iyiliklerin marifetine, acı verici bir ruh hali olsa da, en azından “iyi niyet” korunarak, iltifat etmesini bilmek gerekir.
Kaliteli bir hayat ve gelecek için;
asil düşüncelere ihtiyacımız var!
Sevgi ile kalın…
A.Kadir Tunçer / akt