TÜRKİYE'DEN KARA KITA AFRİKA’YA YİNE VE YENİDEN JAMBO(merhaba)
Masai Mara(sonsuz topraklar) denilen her tür maden(başta altın, elmas olmak üzere) zengini olan kıta; Ali Osman İmparatorluğunun emperyal güçler tarafından dağıtılması ile sahipsiz kalan kos kocaman bir kıta. Aklıma bir Üstadımızın anlattığı yaşanmış bir hikaye geldi” Erzurum'lu iki kadın İstanbul'da karşılaşmışlar, birisi diğerine” Duydun mi Erzurime kar yağmış” Diğeri üzgün bir tavırla “ Yağar baci sahapsız memleket” Demiş.
İşte Afrika'da Ali Osman İmparatorluğunun parçalanması ile tıpkı Fas'ın marakaş kentindeki JEMAA EL FERO ( ölüler meydanı) gibi tüm kıta açlığa ve ölüme mahkum edildi. Aynı ölüler meydanına döndürüldü. Son yıllarda bu durum biraz değişti ve değişiyor.
“Türkiye’nin odak merkezlerinden birisi artık. Kıta ülkeleri ile kurulan ikili ilişkilerin artan hacmi ve kıtaya yönelik giderek genişleyen bir politikanın oluşu Afrika’nın gündemimizde daha fazla yer almasını sağlıyor. Kamu kurumlarının yanı sıra devlet dışı aktörlerimiz de kıtada daha fazla varlık gösteriyorlar. Sivil toplumda ve akademide giderek artan bir Afrika ilgisi var. Afrika’yı çalışan araştırmacıların sayısı gün geçtikçe artıyor. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu, Afrika’yı tanıyan, Afrika’nın sorunlarına vâkıf olan, Afrika’nın geleceğine dair vizyonu olan insan kaynağının yetiştirilmesini hedefleyen kurumlarımızın çalışmaları her geçen gün çeşitleniyor. Türkiye’nin çizdiği güvenilir imaj, onun Afrika’daki varlığını güçlendiriyor.
Türkiye Afrika ilişkileri esasen yeni gelişmiyor. Osmanlı Devleti’nin yerleştiği üç kıtadan birisi idi Afrika. Osmanlı hem Afrika’da geniş topraklara sahipti hem de kıtanın geri kalanıyla ilişkileri vardı. “Afrikâ-yi Osmânî”, yani Osmanlı Afrikası, Osmanlı’nın Afrika’daki varlığının, ilişkilerinin bütününü ifade eden bir kavram. Birinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Türkiye’nin Afrika ile ilişkisi belirli oranda geriledi, ortak tarih paylaştığımız kuzey ülkeleri ile bu ilişkiler sınırlı şekilde seyretti (Oğurlu, 2018). Bunun pek çok gerekçesi var elbette. 21. yüzyıla geldiğimizde ise Afrika ile ilişkiler önemli bir ivme kazandı. 1998 yılında ilan edilen “Afrika Açılım Planı”, Türkiye-Afrika ilişkileri açısından bir dönüm noktası oldu. Soğuk Savaş sonrasında dış politikada atılım gösterme gayretindeki Türkiye, Afrika’yı bir politika kapsamında gündemine aldı. 1998’de ilan edilen plan, 2002 yılından itibaren devlet kurumlarının gündemine daha ciddi biçimde girdi. Bu ciddiyet, ilişkilerin farklı boyutlara ulaşmasının önünü açtı. 2005 yılında Afrika Birliği’ne gözlemci üye olan Türkiye, 2008 yılında stratejik ortak statüsüne kavuştu. 2008 yılı “Afrika Yılı” ilan edilirken, İstanbul Türkiye-Afrika zirvesinin ilkine ev sahipliği yaptı”
( https://ytb.gov.tr/haberler/zirvelerden-ufka-bakmak-21-yuzyilda-turkiye-afrika-iliskileri)