İlköğretim yıllarımızda tarih derslerinde vatana ihanet eden! isimler zikredilirdi zaman zaman. Çocuk aklı ya, buna anlam vermek çok zor gelirdi bizlere. Bir insan kendi ülkesine, milletine, devletine ihanet edebilir miydi? Olabilir miydi böyle bir şey? Acaba bu topraklarda vatanına ihanet eden kişiler yaşıyor olabilir miydi? Olamazdı, olmamalıydı da. Belki en fazla bir iki tane çıkardı, daha fazla çıkmazdı. Ne kadarda saf ve halis niyetli düşüncelerdi bunlar değil mi? Keşke bu düşünceler gerçek olsa, keşke gerçekle yüzleşmek bu kadar acı olmasaydı.
Ancak, zaman tüm gerçekleri sert esen Lodos rüzgârları gibi yüzümüze çarpıyor ve bu bizde büyük baş ağrıları yapıyordu. Anadolu’da bu kadar hain yetişmemeliydi. Mesele vatan olunca herkes aynı safta toplanmalı, herkes bu toprakları savunmalıydı. Biz gibi görünenlerle, siz gibi görünenler, aslında bizleri birbirimize düşürenlerdi. Pirincin içindeki beyaz taşlara çok dikkat etmemiz gerekiyordu. Sistematik bir şekilde algı operasyonlarını sürdürüyorlar, ihanet çeteleri, vatanseverleri ihanetle suçluyordu. Muhalefet olmak hiçbir zaman problem olmamıştı, asıl problem muhalif okların kendi yaylarından değil, düşman yaylarından çıkmış olmasıydı.
Düşünebiliyor musunuz, ülke menfaatine yapılacak bütün projelere karşı eylem ve propagandalar düzenlendi bu ülkede. Fitne damlayan kalemden çıkan cümleler bir anda sosyal medyada yayılıyor, yüzbinler irim kokan ağızlardan çıkan bu sufleleri paylaşıyordu. Devlet tarafından yapılan veya yapılacak projelere kulplar takılıyor, projeler itibarsızlaştırarak zararlı faaliyetler gibi topluma lanse ediliyordu. Akıllar durmuş, sahte resimler ve yalan paylaşımlar çoğalmıştı. En basit bir örnekle eğitimi, kitap okumayı savunan sözde çağdaş! ileri görüşlü! insanlar bir anda kıraathane projesine karşı çıkıyor, bunu kahvehane kültürü olarak topluma lanse ediyordu. Hal bu ki, kıraathane tabiri, kıraat (okuma) kelimesinden türetilmiş olup, burada amaçlanan hedef, kitapevleri / okuma evleri açarak gençliğin gerek tarihinin, gerek kültürünün ve gerekse geleceğinin inşasında kendisini geliştirmesiydi. Bu fikir de muhtemelen Nizamülmülk tarafından, Şiicilik, batıcılık ve Yunancılık akımına karşı bir set oluşturmak adına geliştirilip kurulan Nizamiye Medreselerinden esinlenerek ortaya atılmıştı. Aslında bunu da çok iyi biliyorlardı ve bu yüzden karşı çıkıyorlardı.
Sıcak savaşta belki evinizi, belki yakınlarınızı, belki de hayatınızı kaybedebilirsiniz.
Ekonomik savaşta paranızı, bir kısım varlığınızı kaybedebilir en fazla bir süre aç kalabilirsiniz.
Fakat bilinçaltı şartlandırmasına dayalı, algı operasyonlarıyla yönetilen psikolojik savaşta ülkeyi kendi elinizle teslim edecek hale gelir, tüm vatanınızı kaybedersiniz.
Çok hassas bir dönemden geçiyoruz. Yapılan her paylaşım ve yönlendirme titizlikle irdelenmeli, kaynağı teyit edildikten sonra isteniliyorsa paylaşılması gerekmektedir. Bugün algı operasyonlarında en fazla kullanılan sistemin sosyal medya üzerinden yapıldığı herkesçe kabul edilmektedir. Yapılan takip ve analizlerde, fitnenin kaynağının okyanus ötesinden geldiği tespit edilmektedir.
Önce bilinçaltı algısına dayalı eylem ve operasyonlarıyla, sonra ekonomiyle bizleri vurmayı kalkan ABD hiçbir zaman dostumuz da olmadı, müttefikimiz de. Vatan hainlerinin yetiştirildiği, zor anlarında kaçtığı yegâne merkez karargâhıydı. Kurduğu onlarca terör örgütlerini maşa olarak kullanarak her fırsatta perde arkasından bizlere saldırdı. Kardeşi kardeşe düşürdü, milyonlarca Müslüman kanı akıttı. Bu ülkedeki tüm şehitlerin gerçek katili, toplumsal olayların perde arkasındaki alçak failiydi. Gece kurtla sürüye dalıp, gündüz çobanla yas tutandı. ABD, dişlerini boğazımıza, pençesini bağrımıza geçirmek için pusuya yatmış kanla beslenen karanlık bir katildi. Evet, herkes görüyordu artık, ABD dostumuz değil yegâne düşmanımızdı. Artık kral çıplaktı...
Selam ve saygıyla…
Ancak, zaman tüm gerçekleri sert esen Lodos rüzgârları gibi yüzümüze çarpıyor ve bu bizde büyük baş ağrıları yapıyordu. Anadolu’da bu kadar hain yetişmemeliydi. Mesele vatan olunca herkes aynı safta toplanmalı, herkes bu toprakları savunmalıydı. Biz gibi görünenlerle, siz gibi görünenler, aslında bizleri birbirimize düşürenlerdi. Pirincin içindeki beyaz taşlara çok dikkat etmemiz gerekiyordu. Sistematik bir şekilde algı operasyonlarını sürdürüyorlar, ihanet çeteleri, vatanseverleri ihanetle suçluyordu. Muhalefet olmak hiçbir zaman problem olmamıştı, asıl problem muhalif okların kendi yaylarından değil, düşman yaylarından çıkmış olmasıydı.
Düşünebiliyor musunuz, ülke menfaatine yapılacak bütün projelere karşı eylem ve propagandalar düzenlendi bu ülkede. Fitne damlayan kalemden çıkan cümleler bir anda sosyal medyada yayılıyor, yüzbinler irim kokan ağızlardan çıkan bu sufleleri paylaşıyordu. Devlet tarafından yapılan veya yapılacak projelere kulplar takılıyor, projeler itibarsızlaştırarak zararlı faaliyetler gibi topluma lanse ediliyordu. Akıllar durmuş, sahte resimler ve yalan paylaşımlar çoğalmıştı. En basit bir örnekle eğitimi, kitap okumayı savunan sözde çağdaş! ileri görüşlü! insanlar bir anda kıraathane projesine karşı çıkıyor, bunu kahvehane kültürü olarak topluma lanse ediyordu. Hal bu ki, kıraathane tabiri, kıraat (okuma) kelimesinden türetilmiş olup, burada amaçlanan hedef, kitapevleri / okuma evleri açarak gençliğin gerek tarihinin, gerek kültürünün ve gerekse geleceğinin inşasında kendisini geliştirmesiydi. Bu fikir de muhtemelen Nizamülmülk tarafından, Şiicilik, batıcılık ve Yunancılık akımına karşı bir set oluşturmak adına geliştirilip kurulan Nizamiye Medreselerinden esinlenerek ortaya atılmıştı. Aslında bunu da çok iyi biliyorlardı ve bu yüzden karşı çıkıyorlardı.
Sıcak savaşta belki evinizi, belki yakınlarınızı, belki de hayatınızı kaybedebilirsiniz.
Ekonomik savaşta paranızı, bir kısım varlığınızı kaybedebilir en fazla bir süre aç kalabilirsiniz.
Fakat bilinçaltı şartlandırmasına dayalı, algı operasyonlarıyla yönetilen psikolojik savaşta ülkeyi kendi elinizle teslim edecek hale gelir, tüm vatanınızı kaybedersiniz.
Çok hassas bir dönemden geçiyoruz. Yapılan her paylaşım ve yönlendirme titizlikle irdelenmeli, kaynağı teyit edildikten sonra isteniliyorsa paylaşılması gerekmektedir. Bugün algı operasyonlarında en fazla kullanılan sistemin sosyal medya üzerinden yapıldığı herkesçe kabul edilmektedir. Yapılan takip ve analizlerde, fitnenin kaynağının okyanus ötesinden geldiği tespit edilmektedir.
Önce bilinçaltı algısına dayalı eylem ve operasyonlarıyla, sonra ekonomiyle bizleri vurmayı kalkan ABD hiçbir zaman dostumuz da olmadı, müttefikimiz de. Vatan hainlerinin yetiştirildiği, zor anlarında kaçtığı yegâne merkez karargâhıydı. Kurduğu onlarca terör örgütlerini maşa olarak kullanarak her fırsatta perde arkasından bizlere saldırdı. Kardeşi kardeşe düşürdü, milyonlarca Müslüman kanı akıttı. Bu ülkedeki tüm şehitlerin gerçek katili, toplumsal olayların perde arkasındaki alçak failiydi. Gece kurtla sürüye dalıp, gündüz çobanla yas tutandı. ABD, dişlerini boğazımıza, pençesini bağrımıza geçirmek için pusuya yatmış kanla beslenen karanlık bir katildi. Evet, herkes görüyordu artık, ABD dostumuz değil yegâne düşmanımızdı. Artık kral çıplaktı...
Selam ve saygıyla…