Merkez üssü İzmir olan; Muğla, İstanbul, Tekirdağ ve Çanakkale'de de hissedilen 6.6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.
Gadabından rahmetine sığınırız Ya Rab!
Rahmeyle lutfeyle,
bizleri bizler ve içimizdeki sefihler sebebiyle helak etme!
Tevbe-i nasuh nasip eyle, ümmetçe iman selametiyle huzuruna kabul eyle!
BAŞINIZA BİR FELAKET GELDİĞİNDE BENİM ÖLÜMÜMÜ HATIRLAYIN!
ZİRA BENİM ÖLÜMÜN EN BÜYÜK FELAKETTİR DÜNYA İÇİN!
Kıyamet benim ölümüm ile başlar.
لوكان الدنيا تدوم لاحد
لكان فيها محمدا ابدا
“Eğer Dünya hayatı bir kişi için daimi olacak olsa idi orada Muhammed ebedi kalırdı.”
Kıyamet alametleri O’nun vefatı ile başladı ve devam ediyor. Rabbim sonumuzu hayreyleye.
Hatırlayalım habibullahın vefatını diyelim onun vefatı yanında nedir ki dünyanın tüm vefatları sabredelim seyredelim iman ile darü’l ahirete irtihal edelim Müslüman geldik dünyaya Müslüman gidelim!
Peygamber efendimizin ( aleyhisselâm ) vefâtı
Gel berü eshâb-ü-ihvân-ı safâ,
Gel berü erbâb-ı irfân-u vefâ.
İşbu göynüklü sözü gûş edelim,
Derd ile âh ederek cûş edelim.
Akıtalım gözümüzden yaşları,
Tâzelensin bağrımızın başları.
Her ki ol Sultan içün yaş indire,
Yaşı ânın tamuyu söyündüre.
Gel berü sen dahi aşkın kıl beyân,
Vaktidir ger var ise göster nişân.
Pes bu nakl ile rivâyetdir haber,
Kim bu fâni mülkde ol Hayr-ül-beşer.
Bir zaman kıldı nübüvvet pâk zât,
Küfr mahv oldu ve dîn buldu hayat.
Altmışüç yaşına erdi çün Habîb,
Ol Şerîf ü ol Hasîb ü ol Nesîb.
Vakt erişdi dünyâdan kıla sefer,
Ol güneş yüzlü ve ol alnı kamer.
Mescid içre birgün ol Şâh-ı cihân,
Oturup olmuşdu hoş gevher-fişân.
Feth edip sırr-ı meânî sözlerin,
Bahr-ı tevhîdin saçardı dürlerin.
Geldi Cebrâil de Hakdan emr ile,
Söyledi ânda Resûle lutf ile.
Dedi sana Zü'l-Celâl etdi selâm
Der ki şöyle bilsin ol Hayr-ül-enâm.
Kim âna ben katı müştak olmuşam,
Cümle halkı ona bende kılmuşam.
Bu sözü çün kim işitdi el-Emîn,
Kalbi mahzûn oldu ol Şahın hemin.
Ol mükâhhal gözlerinden döktü yaş,
Cûş edip ağladı yer gök dağ-u taş.
Cebrâil gitti ve ol sâhib-vefâ,
Eyledi eve azîmet Mustafâ.
Hüzn ile girdi içeri evine,
Fâtıma andaydı geldi yanına.
Dedi Ey canım baba hâlin nedir?
Hasta mı oldun vücûdun nicedir?
Dedi kim, yâ Fâtıma yanar tenim,
Dosta ulaşmak diler canım benim.
Ol Habîbin gün gün artdı zahmeti,
Düşdü eshâba gam-u gussa katı.
Hastalıkdan soldu ol bağ-ı cemâl,
Ol kemâlde bedr iken oldu hilâl.
Hücreyi, eshâb ederlerdi tavaf,
Ağlaşırlardı durmadan saff-u saf
Çün nemâz vakti erişdi nâgehân,
Okudu cümle müezzinler ezan.
Ol ezanı işidip ol mâh-rû,
Durdu ve aldı nemâz içün vuzû.
Katına geldi ânın ol dem Bilâl,
Dedi kim, ferman nedir yâ zü'l-cemâl.
Ol Habîb dedi. Bilâl'e ey latif,
Bil ki oldum ben bugün gayet zaîf.
Ben varmaz isem ikâmet eylesin,
Yerime Ebû Bekr imamet eylesin.
Ağlayı aglayı ol derdli Bilâl,
Vardı eshâb katına hem çün hilâl.
Dedi. Ey yâran bilin bedr-i temam,
Cümlenize eyledi çok çok selâm.
Hem dahi Ebû Bekr İmâm olsun dedi,
Tâbi' olsun ona eshâbım dedi.
Çün işitdiler Bilâl'in bu sözün,
Her birisi toprağa vurdu yüzün.
Zâr-u figân ederek ağladılar,
Kanı ya ol servetimiz dediler.
Böyle çün emr etdi Ebû Bekr'e Resûl,
Mustafâ emrini ol kıldı kabûl.
Geçti mihraba Ebû Bekr-i hümâm,
İktida kıldı sahâbe-i Kirâm.
Çünki tekbîr etdi ve el bağladı,
Durmadı çözdü elini ağladı.
Cümle-i eshâb bile ağlasülar.
Mescide göz yaşlarını saçtılar.
Göz yaşını yenemeyip ol hümâm,
Olamadı anda eshâba imâm.
Ebû Bekr dedi İmâm ol yâ Ömer,
Kim özümden olmuşum ben bî-haber.
Sordu bildi ânı ol Hayr-ül-enâm.
K'olmadı Ebû Bekr eshâba İmâm.
Aynı gördü Mustafâ sabr etmedi.
Hem eser kıldı ol ayrılık odı.
Mustafâ dedi ki, tutun durayım.
Ol yaranlarım katına varayım.
Göreyim bir dahî ol yaranları,
Kim dahî görmek isterim onları.
Hem beni onlar dahî görmek ister,
Sohbetime dünyâda ermek ister.
Geliniz kim mescidime varalım,
Birbirimizi doyunca görelim.
Kim ölüm ayırırsa sizden bizi,
Dedi, dahî yaş ile doldu gözü.
Bu söz ile oda yaktı bunları,
Kıldılar çok zari ve figânları.
Ol Habîbin sağ elin tutdu Ali,
Sol elini İbn-i Abbâs ol velî.
Mescide geldi ve buldu hoş safa,
İktidâ Ebû Bekr'e kıldı Mustafâ
Çün sahabe hoş temam etdi nemâz.
Kıldılar ol bî-niyâza çok niyaz.
Hoş nemâzı kıldı ol Hayr-ül-enâm.
Döndü eshâba yönün verdi selâm.
Halikı zikr etdi evvel ol şefî
Dedi, oldur pâdişâh olun muti'
Hem bilin kim mâsivâ fânî-durur,
Dâim Allahdır kim ol bâkî-durur.
Ol gidenler bize yeter i'tibâr,
Kim bu yerde edemediler karar.
Hangi dil bu evde biryân olmadı.
Hangi göz bu derde giryân olmadı.
Bu sözü çün-kim sahâbî dinledi.
Her biri figân ederek inledi.
Ol şefaat ıssı ol sâhib-vefâ,
Âhıret şahı Muhammed Mustafâ.
Anda ashaba nasihat eyledi,
Hulkı lutfiyle onları toyladı.
Elveda olsun size dedi, dahî,
Eyledi eve azîmet ol sahî.
Tutarak geri Ali Abbâs ile,
Geldi eve cümle eshâbı bile.
Eve girdi gördü ol Şâh-ı cihan,
Dolmuş evin içi âh ile figân.
Fâtıma âh eyleyerek ağladı,
Babasının boynuna el bağladı.
Dedi, derdli yüreğimin çâresi,
Gitdi onulmaz bu bağrım yâresi.
Ağlayarak dedi. Ey canım baba,
Gönlümün şâdîsi cânânım baba.
Ölme sen, senin için ben öleyim,
Sen sağ ol, ben sana kurbân olayım.
Bir onulmaz derde uğratdın beni,
Vereyim ben yoluna cân-u teni.
Dedi kim yâ Fâtıma dinle sözüm,
Kokula boynumu bir dem ey kızım.
Dünyâyı terk etmeği kayırmazam,
Bilirim kim bunda bakî kalmazam.
Lâkin seni n'ideyim kaldın garîb,
Âşıkun hâli n'olur gitse habîb.
Bu yetimlik kutlu olsun başına,
Dahî hasret eşine yoldaşına.
Böyle deyip yaş ile doldu gözü,
Dedi, kanı ol iki körpe kuzu.
Yanıma gelsin Hüseyn ile Hasen.
Kim bu gönlüm gamın onlardır kesen.
Ol iki mâhı varıp getirdiler,.
Mustafâ'nın yanına yetirdiler.
Dediler kim ey dede n'oldun bugün,
Yüreğimizebizim vurdun düğüm..
Ey n'olaydı böyle görecek sizi,
Anamız doğurmamış olsa bizi,
İşbu hâl içreyken erdi Cebrâîl,
Dedi kim sana selâm etdi Celîl.
Sordu hâlini dahî hem ol Çalab,
Sor Habîbim ne kılar dedi, taleb.
Ümmetimi dilerem Hakdan dedi,
Dileğim Hakdan budur çoktan dedi.
Gece gündüz bu-durur hem himmetim
Kim bağışlaya bana Hak ümmetim
Geri Hakka vardı geldi Cebrâîl,
Dedi kim geri selâm etdi Celîl.
Hak teâlâ sana çok lutf işledi,
Ol günahkâr ümmetin bağışladı.
Dedi, maksûdum, bu idi Hakdan uş,
Hâtırım şimdi ziyâde oldu hoş.
Olduğunca ömrünıün hem müddeti,
Der idi kim ümmeti vâ ümmeti.
Hem kıyâmetde cemî'-i enbiyâ,
Çağrışıp nefsi vü vâ nefsî diye
İlle yüz urup Mahammed Hazrete,
Eyde kim vâ ümmetâ vâ ümmetâ.
Hem diye ey rahmeti çok rahmeti,
Bana ümmetsiz geretanez Cenneti.
Ümmet isen hizmeti eyle temâm,
Aşk ile de essalâtü ves-selâm.
Ger dilersiz bulasız oddan necât,
Aşk ile derd ile edin es-salât.
FASL
Ne se'âdet ne beşaret ne safâ,
Kim bize kıla şefaat Mustafâ.
Nâgehân ol peyk-i Hazret Cebrâil
İrdi ve dedi, selâm etdi Celîl.
Kara gussa donların giymişdi ol,
Anı öyle gördü ve sordu Resûl.
Dedi Cebrâil'e ey kardeş niçin,
Kara gussa donların giydin bugün.
Gördüğüm yokdu bu sûretde seni,
Böyle niçin kıldınız deyin bunu.
Dedi ki giydik seninçin yâ Emîn,
Son inişimdir yere dahî hemîn.
Vahy içün iner değilim bir dahî,
Vahy kat' oldu bugün Allah bakî,
Cümle gök ehli seninçin tutdu yas,
Kara donlar giydi cümle cinn-ü nâs.
Cebâil geldikte sonra emr ile,
Anda gelmiş idi Azrâil bile.
Taşradan içeriye kıldı nidâ,
Dedi kim yâ ehli beyt-i Mustafâ.
İzniniz var mı içeri girmeğe?
Ol mübârek hub cemâli görmeğe?
Fâtıma dedi ki, kimsin ey aceb?
Dedi, bir A'râbiyem ey hoş-edeb.
Ağlayı aglayı dedi, ey Arab!
Katı hastadır Resûl çeker taab.
Var işine ey karındaşım Arab!
Bunda biz ağlaşırız her rûz-u şeb.
Bir dahi dedi, selâm olsun size,
Ver içeri girmeğe destur bize
Ol Habîbin hâli nedir göreyim,
Ger icâzet olur ise gireyim.
Çün Muhammed sem'ine erdi nida,
Dedi kimdir taşradan eden sada.
Fâtıma dedi, bir Arabdır çağırır,
Yâ Muhammed deyü beni ün urur.
Dedi, Ahmed ey gözüm nûru benim,
Ol Arabdır kabz iden rûhum benim.
Ol gelendir hânümân eden harâb.
Ol gelendir mülk-ü-mâl eden yebâb.
Ol gelendir halka etdiren figân.
Ol gelendir göz yaşın kılan revân.
Gideren nûrunu şehlâ gözlerin,
Hem sarartan rengini gül yüzlerin.
Lal-veş dudakların rengin bozan,
Nice benven diyenin ömrün kesen.
Ayrılık oduna yakan canları.
Bırakan toprağa nâzik tenleri.
Yüzleri gül dilleri bülbülleri,
Tûti gibi ol latif oğulları.
Atâlardan analardan ayıran,
Ol durur ol taşra kapıda duran.
Ol durur ol seni benden ayıran.
Yüreğine dürlü hançerler vuran.
Adı Arzâil-durur gelsin beri,
Tur var av kapıyı girsin içeri.
Kimseden ol hiç destur istemez,
Benden artık kimseye böyle demez.
Fâtıma âna kapı açdı revân,
Ol melek girdi içeri ol zemân.
Meskenetle, hücreye girdi hemîn,
Lutf ile verdi selâm öpdü zemin.
Dedi, ol vaktin âna ol müctebâ,
Hoş geldiniz, ey emîn gel, merhaba.
Sordu kabz için mi geldin yâ melek?
Yâ ziyâret mi durur ancak dilek?
Dedi gelmişim ziyâret etmeğe,
Dahi kabz-ı rûh ederek gitmeğe.
Hak buyurdu ben sana olam muti'.
Sen ne dersen ânı tutam yâ Şefi',
Ger icâzet olsa kabz-i rûh idem.
Olmaz ise ben geri dönem gidem.
Ol melek bu sözü ederken beyân.
Ânı hem dinlerken ol Şâh-ı cihan.
Dedi, tâvûs-ı melek ol Cebrâil.
Yâ Muhammed sana müştakdır Celîl.
Çün bu sözleri işitdi Mustafâ,
Etmeğe azm eyledi ahde vefa.
Dedi, Azrail'e kim gel yâ melek,
İşlegil her neyise Hakdan dilek.
Geldiğin işi bitir dedi, ana.
Döndü söyledi eshâbından yana.
Çok nasihat kıldı bunlara Resûl,
Tâ ola asan cemî-i doğru yol.
Ümmetin te'kîd ile ısmarladı,
Her nasihat kim gerekdi hep dedi.
Hem dedi. Esbâba ol Hayr-ül-enâm,
Ümmetime kılasız benden selâm.
Biliniz ey âşıkân-ı Mustafâ,
Hakka erdi anda Cân-ı Mustafâ.
Mürg-ı kuds uçtu kafesden şâhvâr,
Gülistân-ı kudsde eyledi karâr.
Cebrâil üstünde durup derdi âh,
Bu cihanı terk edip gitdin e şâh.
Ah edip söyledi Ebû Bekr-i rızâ,
Hani yâ ol Mustafâ ve Murtazâ.
Zârı ile çağırıp derdi Ömer,
N'ideriz sensiz biz ey Hayr-ül-beşer?
Merd ile Osmân-ı ummân-ı hayâ;
Derdi hani şâh-ı cümle enbiyâ?
Hem Ali söyledi kim yâ Mustafâ,
Gitdi âlemden cemâlin zis safa.
Hasret ile der Hüseyn ile Hasen,
N'ideriz biz ey dede gitdin çü sen?
Gitdiniz siz, bizi kim okşayacak,
Kurretü ayni bize kim diyecek.
Fâtıma'yla Âişe kılıp figân,
Derler idi. El-amân ü el-amân.
Cümle er avret dahi zengin fakir,
Her biri bir derde olmuştu esîr.
Kimisinin gözleri giryân idi,
Kimisinin ciğeri biryân idi.
Bu firak oduna her kim uğradı,
Uğradığının yüreğin doğradı.
Dediler budur çü hâl n'itmek gerek,
Allah emrine hazır etmek gerek.
Hoş hazır edip yuyup götürdüler,
Mustafâ'yı kabrine getirdiler.
Üç gün anda kodular Peygamberi,
Tâ nemâzın kıla her ins-ü-perî.
Enbiyâ ervahı hâzır geldiler,
Yerler-ü-gökler melekler doldular.
Muttasıl üç gün nemâzın kıldılar,
Çün nemâzın kılarak dağıldılar.
Nice kim vâcibdi eyle kıldılar,
Hakkın takdîrine hayran kaldılar.
Döndüler cümle sahâbî câzi'ûn,
Dediler innâ ileyhi râci'ûn.
Geri dönüp çün eve geldi bunlar,
Hep sahâbî bir yere cem' oldular.
Mustafâ'yı bulmadılar ortada,
Canı bunların geri yandı oda
Geri gözyaşın revân eylediler,
Geri feryâd-ü-figân eylediler.
Dediler birbirine kim n'idelim,
Çünki Hak emri-durur sabr idelim.
Ger dilersiz bulasız oddan necât,
Aşk ile derd ile edin es-salât
VI. BÖLÜM
Duâ
Her beden kim yaradılır can bulur.
Gayetine ericek noksan bulur.
Her ki libas giydi yâhud gömleğin,
Âhır-ül-emr âna sardılar kefen.
Âh mevt senin elinden âh âh,
Ne gedâ kurtulur elinden ne şâh.
Fürkatinden âh Peygamberlerin,
Hasretinden âh ol Serverlerin.
Âh ol âlimlerin mevtinden âh,
Ah ol âriflerin fevtinden âh.
Fürkatinden âh yetim olanların,
Giryesinden kimsesiz kalanların.
Çün sefer kıldı cihandan Mustafâ,
Dünyâdan hiç kimse ummasın vefa.
Her ki geldi dünyâya gitmek gerek,
Bizde yol hazırlığın etmek gerek.
Mustafâ'dan ibret alın siz dahi,
Biriniz kalmayacak, Allah bakî.
Her ne denli çok yaşarsa bir kişi,
Âkıbet ölmek-durur ânın işi.
İmdi gel ölmeden eylen hazırlık.
Tâ ki hazretde yüzünüz ola ak.
Her kim ola âkıl-ü-devletli er,
Vâ'iz-u nâsih âna ölüm yeter.
Biliriz çünkim ölürüz akıbet,
Çürüyüp toprak oluruz akıbet
Bir yaramaz fi'li tagyir etmedik,
Âhıret babında tedbir etmedik.
İmdi gel isyanımız arz edelim,
Ağlamağa göz yaşın karz edelim.
Akıtalım gözümüzden yaşları,
Tazelensin bağrımızın başları.
Sad hezaren hasret-ü-hayf ile âh,
Ömrümüz isyan ile oldu tebâh.
Nefse oyup işledik bî-had günâh,
Bilmeyiz kim ne kılavuz yâ İlâh.
Cümlemiz isyanımızı bilmişiz,
Hazretine rahmet umup gelmişiz.
Kapına eksiklik ile geldik uş,
Yüzümüz kara elimiz dahi boş.
Bize ger rahmet kıl-u ger oda yak,
Gitmeyiz senin kapından bir ayak.
Ol Muhammed hürmetiyçün kim adun,
Ânın adıyla bile koşa kodun.
Halk-ı âlemden ânı ettin güzîn,
Kıldın ânı rahmeten lil-âlemin.
Bize ânın izzetine izzet et,
Fazlın ile cümlemize rahmet et
Dâima kullar işi isyan olur,
Pâdîşâhdan afv ile ihsân olur.
Ol ki bizden yaraşır kıldık anı,
Sen sana yaraşırın kıl yâ Ganî.
Rahmetinden ger bize ihsân ola,
Padişahlığına ne noksan ola.
Hem SÜLEYMÂN'ı fakire rahmet et.
Yoldaşın îmân-u yerin Cennet et
Rabbimden yüzbin sena ile selâm,
Mustafâ'nın rûhuna sabah akşam.
Olsun âline dahi eshâbına,
Tabiîn ensâr u hem ahbabına.
Ümmetinden râzı olsun ol mu'în,
Rahmetullâhi aleyhim ecme'în.