"Aşk görmez, dostluk göz yumar." (Peyami Safa)
İmam şa'bi rahimehullah buyurdular:
“99 meselede isabet etsen sonra bir tanede hata etsen o biri alıp diğer doksan dokuzunu göz ardı ederler.”
Malik b. Dinar rahimehullah buyurdular:
“Kalbinde katılık, bedeninde halsizlik, rızkında eksiklik gördüğün vakit bil ki seni ilgilendirmeyen konularda konuştun.”
“Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim...
Ama bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum...”(Mevlana Celaleddin-i Rumi)
Hz. Ali (ra):
“Kendi hata-günahını unutan başkasının hatasına odaklanır”
“Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusuru örtmeyi marifet edin! İşte o zaman kusursuz olursun. “(Hazreti Mevlana)
عیبست
گلست سعدی ودر چشم دشمنان خارست
“Maharet(ustalık, Bilgililik) düşmanların gözünde büyük ayıptır.
Sa'dî güldür fakat düşmanların gözünde dikendir..”(GÜLİSTAN)
Sa’di-i Şirazi:
“Kimi kuyu kazar, her susayan içsin diye,
Kimi de kuyu kazar, halk oraya düşsün diye”
KUSUR BULANA KIZMA!
"Evladım, siz eser verin; başkaları da sizin hatâlarınız üzerine doktora yapsın..." [Ekrem Hakkı Ayverdi]
Bir kimse bugün birşey yazar yarın elbet onda bir eksiklik görür. Bu insanın acizliğine ve kusuruna en büyük alâmettir. Tek ve mutlak kemal sahibi Allah’tır ancak insanların çoğu bilmez. Onun için Derviş gönül koymaz gönül alır.
Abdülaziz Bekkine Efendi bir müridine sormuş: "Evladım o zata neden öyle kaba davrandın?" "Efendim yaptığı izzeti nefsime dokundu" demiş mürid bu defa Hazret sormuş "evladım" "nefsin izzeti mi olur?"
Ahmed Kuddûsî Kuddise Sırruh Efendi bu ahlaki mevzuyu nede güzel dile getirir. İzahları ile birlikte öğrenelim.
Velî olmaz kişi taşlanmayınca
Sivâ endişesi boşlanmayınca
(Halkın levmine ve türlü türlü ithamlarına maruz kalmayan hiç bir velî yokdur. Tasavvufda buna melâmet makâmı denir.
Resûlullah'ın gerçek vârisleri olan ehlullah hazerâtı tıpkı O'nun maruz kaldığı gibi bir çok eziyetlere maruz kalırlar. Allah dostları kendilerine atılan taşlardan şikâyetçi olmazlar. Ne gelirse Hakk'dan bilirler. )
Kemâle iremez sâlik dirîgâ
Bu aşkın oduna haşlanmayınca
(Aşkullah ile yanmayan sâlik maksadına eremez. Tarîkat-ı aliyyenin gâyesi Hakk'a vuslatdır. Ancak bineği aşk olanlar bu zorlu yolculuğu başarıyla tamamlayabilir.)
Söğütde hiç biter mi tatlı elma
Yarılıp sarılıp aşlanmayınca
(Herkes özündekini ortaya çıkarır. Söğüt ağacından elma yetişmeyeceği gibi isti'dâdı olmayanlar da manevî feyzlerden istifâde edemez ve kâmil insân olamazlar. İnsân-ı kâmil olabilmek için ezelî bir isti'dâd ve o isti'dâdı ortaya çıkaracak bir mürşid-i kâmil gereklidir. Mürşid-i kâmil tıpkı ağaçları aşılayarak meyvelerini ıslâh eden bahçıvan gibidir.)
Yiyemez körpe kuzu türlü otu
Büyüyüp gün be gün dişlenmeyince
(Körpe kuzuların her otu yiyememesi veya yeni doğan bebeğin her gıdayı hazmedememesi gibi yola yeni çıkan bir sâlik de her sözü anlayamaz, her zikri yapamaz, her hakîkati idrâk edemez. Mürşid-i kâmil tıpkı bir ananın yavrusunu yetiştirdiği gibi onun hazmedebileceği gıdaları vererek onu yavaş yavaş yetiştirir.)
Ne denli aklı olsa da kişinin
Okumaz hocaya başlanmayınca
(Nasıl ki en akıllı çocuklar bile bir hocadan ders görmek, bir okula gitmek zorundaysa sâlik de ne kadar kâbiliyyetli olursa olsun bir mürşide ihtiyâcı vardır.)
Dahî başlanmak ile âlim olmaz
Çalışıp dersine düşlenmeyince
(Talebe ne kadar akıllı olursa olsun, hocası da ne kadar iyi olursa olsun, çalışmadan öğrenemeyeceği gibi, sâlik de mürşidinin verdiği vazîfe ve hizmetleri şevk ile yapmadan maksada eremez. Ne kadar çok çalışırsa o kadar çabuk yol alır. Ne kadar aşk ve şevk ile çalışırsa o derece yükselir.)
Sabî baliğ hemen âkıl olur mu
Nice yıllar geçip yaşlanmayınca
(Çocuğun akıl-bâliğ olması için yıllar geçer. Sâlikin de kemâle gelmesi için yıllar gerekir. Bu tedrîcîlikde nice hikmetler vardır.)
Amel çokluğuna yok i’tibâr hiç
Kulundan Hâlıkı hoşlanmayınca
(Bir kimsenin yerden göğe kadar ibâdeti olsa ama Allah o kuldan râzı olmasa, o kişinin işi bitikdir. Bütün iş Hakk'ın rızâsını kazanmakdadır. Tarîkat-ı aliyyeninin bütün gâyesi de budur.)
Bu Kuddûsî’leyin sen olma tenbel
Vücûd bulmaz bir iş işlenmeyince
(Bir işin nasıl yapılacağını bilmek yetmez, mühim olan cehd edip o işi yapabilmekdir yani bilmek hüner değil, yapmak hünerdir. Bunun için şöyle denilmişdir :
Bilmeyenler helâk oldu ancak bilenler kurtuldu
Bilenler de helâk oldu ancak bildiği ile amel edenler kurtuldu
Bildiği ile amel edenler de helâk oldu ancak ihlâs ile amel edenler kurtuldu)
Ahmed Kuddûsî
Kuddise Sırruh