Sarı Saltuk’un destansı şahsiyeti ile ilgili en önemli kaynak, hayatını konu alan Saltuk-nâme adlı eserdir. Ebülhayr-ı Rumî adındaki bir yazar Şehzade Cem Sultan’ın emri üzerine Anadolu ve Rumeli’yi dolaşarak Sarı Saltuk’a ait menkıbeleri toplamış ve üç ciltlik bir eser haline getirmiştir. Eser tahminen 1480 yılında tamamlanmıştır. Saltuk-name’ye göre Sarı Saltuk’un asıl adı Şerif Hızır’dır.
Evliya Çelebi’ye göre Sarı Saltuk’un asıl adı Muhammed Buharî’dir. Muhammed Buharî Ahmet Yesevî’nin halifesidir. Ahmet Yesevî, Muhammed Buharî’yi şu sözlerle Hacı Bektaş-ı Veli’ye gönderir:
“Saltuk Muhammedim ! Bektaşım seni Rum’a göndersin, Leh diyarında yoldan çıkmış olan Sarı Saltuk suretine girip o melunu, Dobruca’daki ejderi bu tahta kılıç ile öldür, Makedonya ve Dobruca’da yedi krallık yerde ün sahibi ol.”
Öylede oldu. Şöyle ki;
Sarı Saltuk, Lehistan’da Dobruca Kralına İslamiyet’i kabul etmesi için çağrıda bulunur. Kral, ülkesine dehşet saçan ejderha’yı öldürmesi durumunda İslamiyet’i kabul edeceklerini söyler. Sarı Sartuk, ejderhayı bulmak için yola çıkarken, yanına kendisine yolu gösterecek bir papazı alır. Saltuk, ejderhayı öldürüp dönerken, Papaz yanına ejderhadan kestiği kulak ve dili alır. Ancak Papaz kralın karşısına geldiğinde ejderhayı Sarı Saltuk’un değil, kendisinin öldürdüğünü söyler. Bunun üzerine Saltuk, “Ey Dobruca Kralı ejderhayı öldürmek keramettir. Eğer Papazınızın böyle bir kerameti varsa ikimizi ayrı kazanlara koyup, kaynatın. Hangimiz yalan söylüyorsa belasını bulsun” der. Ardından kazanlar kaynar. Bu sırada ilahi bir kudretle Anadolu’dan bu hali gören Hacı Bektaş’ı Veli, himayelerindeki Saltuk’a, “Allah yardımcın olsun” diye niyaz eder. İşte o anda kaynayan su serinlemeye başlar. Kazanlar açıldığında ise Saltuk’a bir şey olmadığı görülür. Böylece Kral tabasıyla birlikte İslamiyet’i seçer.
ŞEHİD EDİLİŞİ
Saltuk-name’ye göre Sarı Saltuk 99 yıl yaşamış, sonunda düşmanları tarafından zehirlendikten sonra hançerlenerek şehit edilmiştir. Ancak, son nefesini vermeden önce de kendisini zehirleyen ve hançerleyen düşmanını öldürmüştür.
Sarı Saltuk, adamlarına: “Ölünce beni yıkayıp yedi tabut hazırlayın, çünkü benim için yedi kral cenk etmeli” der.
Saltuk-name’de Sarı Saltuk’un on iki mezarı olduğu belirtilmektedir. Sarı Saltuk, beylerin ve kralların mezarına sahip çıkmak isteyeceklerini söyleyerek her isteyene verilmek üzere birer tabut hazırlamalarını vasiyet eder. Sarı Saltuk’un mezarını ülkesinde bulundurmak isteyenler, kendilerine verilecek tabutta Sarı Saltuk’un vücudunu görecektir. Nitekim çevredeki beylerden ve krallardan her isteyene bir tabut verilir. Tabutu alan, Saltuk’un cesedinin kendisinde olduğunu görür ve ülkesine dönerek cenazeyi defneder.
TÜRBESİ
12 yerde türbesi bulunuyor. Bunlardan İstanbul’da olan biri Rumeli Fener’inin altındadır.
Fener’in giriş katında merdiven dairesinin hemen sağındaki sahanlığı kaplayan ziyaretgâhta bir sanduka bulunmaktadır. Rivayete göre, Balkan ve I. Dünya Savaşı sırasında köy düşman gemilerinin bombardımanına maruz kalmış, köydeki bütün evler yıkılmıştır. Feneri hedef alan düşman topçusu bütün gayretine rağmen isabet kaydedememiştir. Feneri bu günlerde Sarı Saltuk’un koruduğuna inanılır.
Köydeki balıkçılar da yirmi beş yıl öncesine kadar, denize açılmadan önce tekneleriyle fenerin etrafında toplanıp, avın bereketli geçmesi için Sarı Saltuk’un ruhuna dualar okuduktan sonra denize açılmak için Sarı Saltuk’tan izin isterlermiş. Balıkçılar, Sarı Saltuk’un ruhunun kendilerini koruduğuna inanırlarmış.
Türbenin çeşitli hastalıkları yenecek etkileri olduğuna da inanılmaktadır. Fenerin hemen yakınındaki suyun böyle özelliği bulunduğu, Saltuk-name’nin çeşitli yerlerinde Sarı Saltuk’un yeraltından şifalı sular çıkardığı anlatılmaktadır.
Günümüzdeki fener, 1855’deki Kırım Savaşı sırasında Fransız ve İngiliz savaş gemilerinin İstanbul Boğazı’ndan Karadeniz’e çıkmalarını kolaylaştırmak amacıyla yapılmıştır. 15 Mayıs 1856’da açılışı yapılan fener karşı kıyısındaki Anadolu Feneri ile birlikte hizmete girmiştir. Bir söylentiye göre; inşaat sırasında Fener Kulesi’nin üst üste birkaç kez yıkılmasından dolayı köylüler burada Sarı Saltuk’un makamının bulunduğunu ama zamanla yıkıldığını, bu nedenle bu zatın kendi üzerinde bu kuleyi yükseltmediğini söylerler. Fransızlar da köylülerin gönlünü almak için önce yatırın bulunduğu söylenen türbeyi inşa etmişler üzerini örttükten sonra da kuleyi örmüşlerdir.
Ayrıca Sarı Saltuk Hazretleri’nin Diyarbakır’da Türbesi’nin halk inanışlarında önemli bir yeri vardır. Cuma akşamları (perşembeyi cumaya bağlayan akşam) türbeyi yalın ayakla ziyaret eden kadınlar canı gönülden bir dilekte bulunurlarsa bu dileklerinin yerine geleceğine inanmaktadırlar. Sıkıntıya düşen bir kimse Sarı Saltuk’un adını üç defa anarak yardım isterse, hemen imdada yetişeceğine inanılır. Birinden kötülük gören kişinin türbeye gelerek kendisine kötülük yapana kılıç çalması için duada bulunduğu da oluyormuş. Hastası olan, kocası işsiz olan, evlenmemiş kızı bulunan kadınlar türbeye gelip dertlerine deva bulmağa çalışırlar
Not:
Şuan ziyaretimizi gerçekleştirdik tavsiye ederim ilk fırsatta sizde ziyaret ediniz. Anneciğim ve arkadaşlarımla sizede dua ettik Rabbim kabul buyura.
Ruhu için el Fatiha meassalavat