İZMİT’İN KURTULUŞU
16 yılı İzmitte geçen biri olarak bu gün İzmit’i konuşalım.
Orhangazi tarafından fethedilen,İzmit dünyada en eski üç şehirden biridir derler.
İskenderiye,İzmit ve Atina.
Cuma namazı kılıçla kılınan Orhan Cami vardır.Orhan bey’in oğlu şehzade Süleyman paşa tarafından 1332 de yaptırılan cami şehrin hakim tepesindedir.Her Cuma imam hütbeye kılıçla çıkar ve hutbeyi öyle tamamlar.
Gavurlar tarafından sevr ile paramparça edilmek istenen Türkiyem ‘in bir köşesi de İzmittir.
1995 yılında uğradığım Seymenli köyünde o zamanlar hayli yaşlı olan bir amcaya misafir olmuştuk. Eski günleri yad ederken ,birden yerinden doğruldu karşıda bulunan pencerenin yanına gitti. Döndü bizede eliyle işaret ederek,gözleri yaşlı bir halde,bu durumundan vahim bir şey anlatacağını anlamak zor değildi.
Yutkundu,kısık bir sesle(onun için şair :”BİZ KISIK SESLERİZ”der belkide)
İşaret parmağınını dışarıya uzatıp:
-“Bakın tam şurada duruyorlardı.”
Gösterdiği yer soba külünün dökülüp,küçük bir tepecik oluşan yerdi.
Merak etmiştik.Tamda “kim ?”diye soracakken,yine kendisi merakımızı celbeden duruma açıklık getirmek için:
-“Kim olacak Evlat!Yunan askerleri.”dedi.
O an sanki Ekim 1920 ye gitmiştik.Başımızdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü.Yine o devamla iyiden iyiye hüzünlenip,yutkundu:
-“Köpeğimizi vurdular.Onlara havlamış diye.”dedi.Olduğu yere çoktu dakikalarca susmuştuk.Bir işgali canlı şahidinden dinlemiştik.Bir köpeğe bunu yapabilen düşmanın yaptığı gavurlukları,Kitaplardan çokça okusak bile.
O haliyeti ruhuiyeyi anlamak için ,hani bir deyim vardır ya:”anlatılmaz yaşanır.”diye tamda durum bu idi. O an zihnimde Koca Akif’in “TÜKÜRÜN”şiir’i canlandı.Ne güzel resm eder Akif:
Süngülenmiş,kanı donmuş nice binlerle beden,
Nice başlar,nice kollar ki,cüda cisminden.
Beşiğinden alınıp,parçalanan mahkukat,
Sonra namusuna kurban edilen bunca hayat.
Bembeyaz saçları katranlara ,batmış
dedeler,
Göğsü baltayla kırılmış,memesiz valideler.
Teki binlerce kesik gövdeye ait kümeler
Saç,kulak,el ,çene,parmak,bütün enkazı beşer.
Bakalım yavrusu uğrar mı deyip karnından,
Canavarlar gibi şişlerde kızarmış,nice can.
İşte bunlar o felaket zedelerdir ki düşün,
Kurumuş ot gibi doğrandı,bıçaklarla bütün.
Müslümanlıkları biçarelerin öyle büyük,
Bir cinayet ki;cezalar ona nisbetle küçük.
Ey bu topraklarda birer naşı perişan
bırakıp
Yükselen mevkini ervah,sakın arza bakıp,”
Ve o yaşlı adamın son sözü bana:
-“Yeni doğmuş ay gördüğünde şu sureyi çok oku demişti:”feinne meal usri yusra(yusran)(demekki her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.)”
Ez cümle İZMİT’in 97. Kurtuluş yılı kutlu olsun.
Yüce Allah bir daha YURDUMUZA gavur cizmesi bastırmasın.
Vesselam.