ANKARA ANKARA
Nereden başlamalı bilmem ki,Ankara’yı yazmaya.
Neyse Hacı Bayramdan başlayalım müsaade ederlerse.
Hatta bir arkadaşın rüyasını zikr(anmak)la başlayalım gelin,anlattı şöyleki:
Geçen yıllar bir Ramazan ayı idi.Yolum düştü,düşürüldü, hem ziyaret hemi ticaret deyu vardık divana.Camiye girerken türbeyi ziyaret ettik,sola dönüp camiye yönelirken,sadaka kutuları koymuşlar,bir kaç tane.Verip vermek arasında gidip geldi nefs.Vermek zordur.Vermeden girdim camiye,o ara maddi olarak sıkıntıyım da.Fakat içim içimi yiyor,
“Neden vermedim,vermeliydim falan.”
Neyse çıkışta çektim cebimden yirmi ₺ yi verdim.Geldim araçta yatıyorum, sabah işim vardı, kalmak zorundaydım.Uyudum.Gece rüyamda, evdeyim,misafirler gelmiş hala çoçukları, 3 kişi, birde benim çoçuk, ben beş kişi. Ne yiyeceğiz diye düşünürken,benim çoçuk dedi ki”Baba dolapta çorba var,ısıtalım.”
Ben de dedim ki “ne çorbası oğlum,lahmacun söyleyecem,lahmacun yeriz,ve lahmacun söylüyorum.Bak gördün mü abi,yirmi ₺ verdik ama en az üç taneden, 30 adet lahmacun aldık.Bu adamlar hiç borçlu kalmıyorlar”demişti.
ANKARA ANKARA, GÜZEL ANKARA
SENİ GÖRMEK İSTER ,HER BAHTI KARA.
SENDEN YARDIM UMAR,HER DÜŞEN DARA,
YETERSİN ONLARA GÜZEL ANKARA.”
Başkent olması hasebiyle merkezi yönetimdir.
Bir çok özel vede Devlet hastanesi vardır.
Ankara kalesi, karşınıza çıkar bir kuş misali.
Birinci meclis sizi,1920 lere götürür,okunan kuran, edilen duaları duyar gibisiniz
Hacı bayramda Cuma kılan Gazi ve o günkü erkanın inişini düşünürsünüz.
Modernite ile kırsalın harmanlanmasını götürsünüz.O kadar zorlamaya karşı,Anadolunun doğal,naturel ve organikliğinden koparılamadığını görürsünüz.
“ANKARANIN TAŞINA BAK
GÖZLERİMİN YAŞINA BAK
DÜŞMAN BİZİ ESİR ETMİŞ DE
ŞU FELEĞİN İŞİNE BAK!”
25000000(yirmibeşmilyon)metre kareden,bir avuca kıstırılmış,makus tarihin ters yüz edildiği anlara dönersiniz.Şu feleğin işine bakki; şu feleğin işine bak.
Allahın işine akıl sır ermez derler,şöyleki:
Peygamberimiz bir köşede oturmuş istirahat ediyordu. Ansızın Azrail (a.s) ziyaretine geldi. Peygamberimiz, "Ey kardeşim, insanların ruhlarını kabzetmekle görevlisin; ama şunu sorayım: Onların canını alırken şimdiye kadar hiç için yandı mı?"
Azrail: Şimdiye kadar iki yerde çok içim yandı:
1-Bir tarihte denizde büyük bir tufan olmuş, bir yolcu gemisi dalgaların arasında parçalanmıştı. Bütün mürettebat bu tufanda boğuldu. İçlerinde sağ kalan hamile bir kadın vardı. Dalgalar onu bir adanın sahiline sürükledi. Derken tufan sona erdi. Kadın çocuğu dünyaya getirir getirmez canını almakla görevlendirildim. Bu yüzden koca adada tek başına dünyaya gelen o çocuğun haline çok acıdım.
2-Şeddad b. Ad, dünyada uçsuz bucaksız koca bir cennet inşa etmişti. İçinde sarayları vardı. Altından ve çeşitli mücevherlerden sütunlar dikmişti. Tüm hazırlıklar sona erdiğinde görkemli bir törenle içine girmek için yola çıktı. Kapısına vardığında atından inmek için sağ ayağını indirip sol ayağını çekmeye çalışırken canını almakla görevlendirildim. Yıllar süren hazırlığın ardından yaptığı eseri göremediği için onun bu haline çok acımıştım.
Tam bu sırada Cebrail (a.s) nazil olarak dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, Allah'ın sana selamı var; buyuruyor ki: Şeddad b. Ad, tufanda lütfumla sağ bıraktığım, koca adadan esenliğe çıkardığım çocuğun ta kendisidir.
Zamanı döndüren,evirip çeviren Allahtır.La hükmü illallah.Onun hükmüne herkes vede her şey boyun eğer,eğmektedir vede eğecektir.Erzurumlu ibrahim Hakkı Hazretleri ne der:
GÖRELİM MEVLA NEYLER,NEYLERSE GÜZEL EYLER.
Vesselam.