BOLU(geleceğin dünya kenti)
Hadi gelin bolu beyinden başlayalım,kör oğluna gelelim,sahi ne dedi köroğlu,Bolu beyinin kellesini uçurunca:
Alnımıza KARA yazı yazıldı,
Eğri kılıç kında paslanmalıdır.
Babası bolu beyinin yanında çalışırken,güç zehir zehirlenmesi yaşayan her ağa ve de bey gibi,17.yy.AliOsmanlıda bir ara başına buyruk bir dönemdi,Pir Sultan Abdal gibi.Tatar Ramazan filminde’de mapus damına kadar sirayet etmiş olan,kendini her şeyin üstünde bir güç sahibi gören,zihniyetin devamında,Sonunda Tatar Ramazan tarafından bıçaklanarak cezasını bulan,bir şirret için,cezaevi müdürü:
“Kim vurdu?”diye sorunca,Tatar Ramazandan önce,diğer mahkumlar,Biz vurduk,biz vurduk,deyince,Tatar Ramazan ileri atılarak:
“Vurulacak biri vardı,onuda ben vurdum.”der.İşte Bolu beyide Köroğlunun Babasını gözlerini mimlermiştir,yanında çalışan bir seyistir.Sonrada kızmış bir ata bindirerek kaleden atmıştır.Köroğlunun babası,atının kulağına ,eğilir “beni köyüme götür”der.At alıp köyüne getirir.Köyde koroğlu 13 yaşındadır,her şeyi oğluna anlatır,intikamını almasını söyler.Ve düşer yollara o bolu beyinin verdiği çelimsiz at,rüzgar gibi olur.Yeri gelmişken bir gün Peygamber sav.Medinede,bir gürültü bir patırtı,ashap hep dışarı çıkarlar,Bakarlarken Peygamber sav.bir atın üzerinde o taraftan geliyor.Peygamber Efendimiz sav.”merak etmeyin bir şey yok”der.Sonrada atı göstererek :
“Çok güzel at,tıpkı deniz(bahr )gibi.Türk atı demekmiş.
İşte Köroğlu’nun bindiği atta bu cins bir at olsa gerek.Nerde haksızlık varsa gider,çözermiş.Birgün bir handa,hancının,bir delikanlıyı handa attığını görür,gider hancının cezasını verir.O kişi de ayvazmış,Bolu beyi ile hesaplaşır böylece,hikaye uzun.
Bolu uçsuz bucaksız ormanlara sahip,geçilmesi güç dağlarla kuşanmıştır.Son zamanlarda Bolu tüneli yapılarak bu çileye son verilmiştir.
İzzet Baysal adeta Bolu ile özdeşleşmiştir.Çoğu kurum ve kuruluşta onun adını bulursunuz.
Tarihi ve turistik yerlere sahiptir Bolu.
Yedigöller,tabiat parkı,Bolu dağı,Abant gölü,Kartalkaya görülmesi gereken yerlerin bazılarıdır.
Geçen yıllar Gerede’ye yolumuz düştü. Ramazan ayı,hazirana denk gelmişti,akşam üzeri girdik,Herkes ceket mont giymiş,biz ise kısa kol tişörtle dolaşıyoruz.Onlar bize,biz onlara tuhaf tuhaf bakıyoruz,dayanamadım sordum birisine:
“Ya abi bu mevsimde,bu ceket mont neden?”
Güldü dediki”Burası böyle soğuk ,üşüyoruz “demişti.Çok garklı bir yer.
Gidin gezin!
Vesselam.