vay be!
1932 yılı Belçika’nın Spa şehrinde yapılan Dünya Güzellik Yarışması yapıldı.
Bu günlerden çok değil 10 yıl kadar öncesinde dünya’ya nam salan, hak, adalet getiren, at sırtında kıtalar dolaşan bir koca İmparatorluk ve o imparatorluğun bir Padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman, Fransa Kralına gönderdiği fermanda :” Ey Kral! Kulağımıza gelmiştir ki; senin oralarda bir dans çıkmıştır, tiz onu kaldırasın yoksa ordularımla üzerine çullanırım” diyordu.
Bununla ilgili bir vakıada biz yaşadık, bir fabrikada teknisyen olarak çalışan Lütfü Usta anlattı, ne tesadüftür ki, onun da başına Belçika’da gelmişti bu hadise işte:” Belçika’ya gittik iş icabı, orada bir büfe’ye uğradık, sene doksanlı yıllar, büfeci yabancı olduğumuzu anladı sordu” nereden” bizde “Türkey” deyince, gülümsedi, sebebini sorduk oda:” Bakın sizin dedeleriniz Avrupaya ilk geldiklerinde, bizimkiler tren istasyonuna koşmuşlar” Osmanlı torunları” geliyor diye. Şimdi ise, şu karşıda yerde yatan adamı görüyor musunuz? O da Türk işte” dedi, çok üzülmüştük, zira dediği kişi içerek sızmıştı, duvar dibinde.
İşte 1932 Keriman Halis(ece) dünya güzellik yarışmasında birinici yapılırken evet “yapılırken”, o gün jüri başkanı :” Bu gün daha güzeli varmış, yokmuş bu çokta önemli değil, 600 yıl peçe arkasından bakan Osmanlı kızı, bikini ile aramızda, onu birinci seçiyoruz, bu Avrupanın zaferidir.” Demiştir.
100 sene önce Amerika Kolejinin öğrencilerinin fotoğrafını yayınlayan bir gazete :” Bu kızların peçesiz olması bile, Amerikan kolejinin ne kadar mühim işler yaptığını görmek için yeterlidir.” Diye yazmıştır.
Kendini tanıtırken bile ince olabilen “ Köyümü, Çatalca’ya , Çatalcayı, İstanbul’a bağlamışlar” diye yazan insan Arif Nihat Asya, bakın nasıl analiz etmiş bu durumu:
“ Bize bir nazar oldu,
Cumamız Pazar oldu,
Bize ne oldu ise,
Hep azar, azar oldu.”
Vesselam.