Selamun Aleyküm dostlarım,
Bu makelemde Türk milletinin genç bir ferdi olarak şuan gençliğin ve toplumun içinde bulunduğu durumu hep beraber tefekkür edelim istiyorum...
Bir genç olarak önce özeleştiri yapmalıyım ve özeleştirime gençliğin içine düştüğü rehavet hastalığı ile başlamak istiyorum.
Kardeşlerim, gençlik olarak şuan tamamen bir boşvermişlik içinde, sosyal medyanın esiri olmuş durumdayız. En büyük derdimiz aşk olmuş,elimizdeki telefonlar ve teknolojik aletler olmuş hayata tozpembe bakarak hayatın aslolan dertlerini görmüyoruz.
Suriye'de insanlar bombalar altında katlediliyor, Yemen'de açlıktan ölüyor vs. demeyeceğim.
Evet maalesef hayatın asıl acımasız yönü bunlar fakat önce evimizin,çevremizin içindeki yangına odaklanalım.
Arkadaşlar, şöyle bir kafamızı kaldırıp bir bakalım sosyal medya denen çöplükten bizim önümüze ne konulursa yiyip yutar hale geldik.
Mizah adı altında bir çok sayfalarda zina, eşcinsellik gayet makul gösterilirken dinimiz İslam oldukça basite indirgeniyor hatta zaman zaman subliminal olarak alay konusu ediliyor yetmiyor uyuşturucu ve hırsızlık çok sempatik hale getiriliyor belki bunun böyle olduğunun farkında değiliz fakat durum tam olarak böyle ve sosyal medyayı en yaygın olarak kullanan biz gençler kahkahalar atarak destek oluyoruz.
Kardeşler, artık uyanalım "davasız insan cansız çamurdur" sözü itibariyle öncelikle yerli ve milli şuuru kuşanmak zorundayız.
Devlete,millete ve topluma ne gibi faydalar sunabiliriz dinimiz İslam'a nasıl hizmet ederiz bunun yollarını aramalıyız.
Hayat denen olgunun sosyal medyadaki sahte kahkahalardan, dizi ve filmlerdeki tozpembe oldu bitti işlerden alakasız olduğunun farkına vararak kendimize gelelim.
Sıra geldi gençleri hata üstüne hatalara iten anne,baba ve aile büyüklerine...
Kendi çocukluk ve gençlik dönemlerinde yoksulluk çekmiş, çile çekmiş anne ve babalar "aman ben çektim çocuklarım çekmesin" diyerek çocukların her istediğini önüne koyma gayreti göstermektedir.
Tabi ki her anne,baba evlatlarının iyiliğini ister onu olabildiğince hayatın tehditlerinden korumaya çalışır fakat herşeyin fazlası zarardır.
Hal böyle olunca insan fıtratı gereği nefis doymuyor ve bu sefer çocuklarda ve gençlerde doyumsuzluk had safhalara çıkıyor.
En ufak bir "hayır", "olmaz" gibi cümleler asabileştiriyor hatta anne ve babaya baş kaldırı başlıyor.
İş hayatı, evlilik çağı ve askerlik çağına gelindiğinde önüne birer birer zorluklar karşılarına çıktıkça gençlik ağır sarsıntı yaşıyor bu da toplumda huzursuzluğu arttırıyor.
Evlilik demişken gençliğin şuan en büyük derdi evlilik.
Nedeni kesinlikle anne,baba ve aile büyükleridir.
Bakınız, kimse dillendirmese de icraate gelindiğinde evlilik müessesesi şuan tamamen ticarete dökülmüş durumdadır.
Kız istemeye gidildiğinde maalesef tek dert "sende neler var, sen ne alırsın? Yok kardeşim ben illede şu şartların yerine getirilmesini isterim..." gibi cümleler.
Ama efendim biz gelenekçi aileyiz, adetlerimize bağlıyız o yüzden bu istekleri istiyoruz diyenler olacaktır.
Hadi gerçekçi olalım...
Evet toplum olarak geleneklerimize ve adetlerimize sahip çıkalım lakin bu iş sadece kız istemede kalıyor ama o nasıl olacak?
Kız istemeye gelindiğinde altın,para, mal pazarlığı geleneklere ve adetlere sahip çıkmak mıdır?
Halbuki hani "Allah'ın emri, Peygamber Efendimiz (Aleyhissalatu Vesselam)'ın kavliyle" diye kız istiyoruz da neden İslam'ın emrettiği gibi bir evlilik temeli atamıyoruz.
Allah'ın emrini dile getiriyoruz ama sözde kalıyor. Allah "(El-Rezzak) Ben rızka kefilim" buyurmuşken buna güvenmiyor sadece zahiri kaygı içerisinde para pazarlıkları yapılıyor üstelik yarın başımıza ne gelecek bilmiyoruz, yarına garanti veremiyoruz.
Günümüzde evlilik prosedürleri sırf elalem ne der kaygısı nedeniyle israf bataklığına gömüldü ve aslolan değeri yitirildi.
Sırf bu nedenle toplumda özellikle genç nüfusta zinanın ne denli arttığının farkında mısınız, bunun vebalini kaldırabilir misiniz?
Resmi istatistiklere göre 2018 yılında 400 bin boşanma davası görülmüş.
Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi toplumda oluşan aza kanaat edememe hastalığı diğeri ise sıfır tolerans!
Artık insanlar öyle bir hale geldi ki evlilik sadece bir araç oldu.
Öte yandan baba evlerinde hiç sıkıntı yaşamayan, sorumluluk omuzlamayan gençler asıl sorumluluğu omuzladığında ilk rüzgarda sanki kasırga vurmuşçasına altında ezliliyor hal böyle olunca da kavgalar,tartışmalar birbiri ardını izliyor tolerans,saygı ve sevgi tamamen uçup gidiyor.
Evet anne ve babalar gençler kadar sizinde kendinize gelmeniz gerekir!
Eğer bugün bir genç bir kız binlerce takipçisinin önünde benim şu kadar flörtüm oldu şimdi falancayla flört ediyorum diye hava atıyorsa, eğer bugün genç bir delikanlı kalkıp binlerce takipçisinin önünde İslam'ın değerleri aşağılanırken, zina meşrulaştırılırken, uyuşturucunun ve hırsızlığın çarşaf çarşaf reklamları yapılıyorken bir refleks gösteremiyorsa ve dahi gençlik sosyal medya,dizi,müzik ve filmler suretiyle birer uyuşturulmuş beyin haline getiriliyorsa ve bunu anne ve babalar sadece izlemekle yetiniyorsa evet en büyük suç siz anne ve babalarındır!
Sizler yaşlarınız itibariyle hayat tecrübesini yaşamış insanlar olarak hata yapmamalısınız.
Akşamları Tv karşısına kurulup, çocuklarınızın ceplerine harçlık koyup, ne isterlerse önüne koyup kenara çekilerek olmaz. Bu düzen böyle devam edemez!
Toplum şuan çocuklarıyla,gençleriyle, orta yaşlısıyla bütün fertleriyle manevi uçurumun eşiğinde artık bunun farkında olalım...
Esasen yazacak o kadar çok şey var ki şimdilik bununla yetinelim...
İnşaAllah toplum olarak israf bataklığından kurtulduğumuz, İslam'ın değerlerini kuşandığımız, yerli ve milli bir şuurla kendimize geldiğimiz güzel yarınlar görmek ümidiyle...
Allah yar ve yardımcımız olsun
Muhammed Mustafa ASLANTÜRK