Mili Sinema ekolü temsilcisi ve Yücel ÇAKMAKLI’nın öğrencilerinden Yönetmen Nazif Tunç, salgın dolayısıyla vizyona girmeyen ama yurt içi ve yurt dışı festivallerde gösterilen son filmi Karınca ile sinema camiasında ses getirdi.
1964 Tekirdağ, Malkara doğumlu olan Nazif Tunç, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Bir süre gazetelerde sinema eleştirmenliği yaptı. 1991 yılından bu yana film ve dizi yönetmenliği yapmaktadır. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Sinema-Televizyon Bölümü’nde Film Yapım-Yönetim dersleri verdi. 2012’de Malatya Film Festivali Danışma Kurulu üyeliği yaptı. 2014-2016 yılları arasında Kültür Bakanlığı Sinema Destekleme Kurulunda görev aldı. TRT’de çalıştı. “Milli Mücadele Romanının Sinemaya Uyarlanması” tez çalışması konusudur. Film Yapımcıları Meslek Birliği’nde (FİYAB) Yönetim Kurulu üyesi ve başkan yardımcısıdır. “Halk içinde Hak ile birlikte” ilkesiyle Halk Film’i kurdu. Türk milletinin tarihsel gelişimine, ulusal kültürüne, inanç, irfan geleneğine ve medeniyet tasavvuruna dayanan konularda güncel ve tarihî senaryoları sinemaya aktarmayı sürdürüyor.
Kurdoğlu ,Peygamberin Kılıçları, Semazen, Ebuzer El Gıfari- Yalnız Kahraman Kiralık Anne , Hicret … Karınca gibi uzun metraj, Komşular, Tirvana, Zor Hedef Mihrali, Asla Unutma gibi bir çok dizinin yönetmeni,senaristi veya yapımcılığını yapmıştır.
1985 yılında İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokuluna başladığım zamandan beri tanıdığım ve dostluğumuzun hiç bitmediği Nazif Tunç, yeni filmi Karınca ve özellikle sol camiaya yaptığı eleştiriler ile çok konuşulacak.
Filmde, sadece iyilik olsun diye, yoluna çıkan kızı kamyonuna alan ve nereye bıraktığını bilmediği bu kızın sonradan canlı bomba olarak ayartıldığını öğrenen adamın; başta kendine sonra da masum insanlara zarar verecek birisi olduğunu anladığında, ‘Kızı oraya ben götürdüm, onu o ateşin içinden çıkarmak da benim görevim. Alıp çıkarmazsam, bu dünyada kimse bana hesap sormayacak, ama âhirette ben bunun hesabıyla karşı karşıya kalacağım’ diyerek kızı bıraktığı yere döner ve karıncanın yuvasına döndürülmesi için bir maceranın içerisine canı pahasına girer. Eski bir devrimci olan Şemsi Hoca, 12 eylül cuntasının çok işkencelerini görmesine rağmen kimseyi ele vermemiş başı dik bir kişi. Fidan’ı kurtarmak için eski devrimci arkadaşlarından yardım ister. Bazıları zengin olmuş, işkenceci polislerle birlikte iş çevirmekte, bazıları ise eski dostluklar hatırına yoldaşına yardım etmektedir. Yeni nesil devrimciler ise genç bir kızı kandırıp canlı bomba yapacak kadar gözleri dönmüştür. Onlara göre dönek bir devrimci olan Şemsi Hoca ise, karıncayı yuvasına götürmek için kendini tehlikenin içine atmaktan çekinmez.
Nazif TUNÇ; Karınca için “ülkemizin geçirdiği, geçtiği dar boğazlardan, memleket insanlarının fedakarlıkları, vatan için, bayrak için, yuvaları için mücadelelerini anlatan film hikayesi geliştirdim. 'Karınca benimle geldi, benimle gidecek'.Bu film ile Türk insanının hiçbir gücün karşısında diz çökmeyeceğini anlatmaya çalıştım.
Filmde terör örgütü tarafından kafası karıştırılarak ayartılmış bir genç bir kızımız var. Sağa sola çabucak bükülebilecek bir “Fidan”. İyilik olsun diye yaptığı hareketin kötü bir sonuca gitmesinden kendini sorumlu hisseden bir Şemsi var. Bugün öyle ya da böyle kendi etrafımızda Fidan yaşlarında kız çocuğumuz erkek evladımız terör örgütü ya da başka mahfiller tarafından beyni yıkanarak eylemlerinde kullanılmamak üzere ailelerinden, yuvalarından koparılan “karıncalara” benziyor.
“Anadolu’nun binlerce yıldan bu yana yaşadığı gibi bir âhenk içerisinde, ancak din kardeşliği ile yaşanabileceğini söylüyor. Bu yüzden otuz yıldan yana beklenen bir film olduğunu düşünüyorum. Galası yapıldığı sırada sahneye çıkıp da seyirciye doğru döndüğüm o ânda, gözlerdeki şavk ve ışıma, bunun o film olduğunu gösterdi bana.
Terörle ilgili cesaretli filmler yapılmadı. Teröristlerin, militanların övüldüğü filmler yapıldı. Propaganda filmler yapıldı, ama bu denli yaklaştırıcı bir film yapılmadı. Bir de, Anadolu’nun ciğerini yakan, Anadolu’nun evlatlarını öyle ya da böyle kandıran bir örgütün ve bu örgütün de, bir bozgunculuk meydana getirmek ve Türkiye’yi bölmek için kurmaca bir örgüt olduğunu gösteren bir film olması dolayısıyla böyle düşünüyorum. Karınca filmimiz zamanı gelince 30-40 kopya ile vizyona da girecek” demektedir.
Vizyona girince büyük bir seyirci kitlesine hitap edecek olan Karınca, sol gruplara yaptığı eleştiriler ile de gündemden düşmeyeceği belli.
1980 sonrası Ülkücüleri ve yaşadıkları zor şartları anlatan bir film projesini ise birlikte hazırlıyoruz. Senaryo çalışmalarını yaptığım projede, Ülkücü hareketin 80 sonrası ayakta kalmak için verdiği mücadele, Başbuğ Türkeş’in cezaevinden çıktıktan sonra terk edilmişliği ve adeta yeniden başlattığı Ülkücü Hareketi, İstanbul Üniversitesindeki 1980 sonrası ilk öğrenci olayları konu edilmektedir. Bu zamana kadar işlenmemiş bir konu üzerinde o dönemleri bizzat gören kişiler olarak ve yaşananlar konu alındı. Ölmez bu hareket, ölmez bu dava diyenlerin hikayesi anlatılacak. Ortak dostlarımız gazeteci, yazar, Türk dünyasının değeri Bozkurt Kemal ÇAPRAZ gibi bir dava adamı,15 Temmuz Darbesi şehidi Batı Trakya nın yiğit evladı Mustafa CAMBAZ gibi değerlerimizin unutulmaması, Ülkücü hareketin hafızasının tazelenmesi de amaçlanmaktadır.
1980 sonrası dönemeışık tutacak ve bugün birkaç parça olan Ülkücü Hareketi de bir araya getirecek bir film olacak. Nazif TUNÇ’un, 12 Eylül Cuntası tarafından idam edilen 9 Işığımızı ve dönemi anlattığı yarım kalan filmi Yusufiye’den sonra bu film ile Ülkücü harekete vefa ve Ülkücü geçmişine de katkı olacaktır.