TÜRK SİNEMASI 106 YAŞINDA
İLK TÜRK SİNEMACISI FUAT UZKINAY
14 Kasım 1914 Türk Sinemasının da başlangıç tarihidir. Sinema tarihimizin başlamasına vesile olan ilk Türk sinemacısı ve ilk Türk yönetmeni olan Fuat UZKINAY, sinemamızda ilkleri görmüş ve gelecek nesillere de önderlik etmiş bir sinemacımızdır.
Ali Fuat Uzkınay 1888 yılında Üsküdar'da doğdu. Kafkas göçmeni Dilaver Bey’in oğludur. Çocukluk yılları pek mutlu geçmedi. 13 yaşında annesi Şerife Hanımı kaybetti. Kısa bir süre sonra nüfuzlu birisi olan teyzesinin eşi vasıtasıyla İstanbul Sultanisi’ne yerleştirildi. Burayı bitirdikten sonra İstanbul Dârül-Fünunu’nun fizik-kimya bölümüne girdi; bir yandan üniversiteye devam ederken, bir yandan da hayatını kazanmak için, önce İstanbul Numune-i Terakki İdadisinde öğretmen yardımcılığı (1903-1909), sonra da, bitirmiş, olduğu İstanbul Sultanisi'nde dahiliye memurluğu yaptı.
Uzkınay'ın sinemayla yakından ilgilenmeye başlaması da bu görevinden dolayıdır. Uzkınay, II. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte yerleşik sinemaların İstanbul'da çoğalması üzerine kazanılmış sinemasever seyirciler arasında yer alıyordu. 1910 yılında Üniversitedeki fizik dersleri Uzkınay'ı sinemanın teknik ve bilimsel yönüyle tanıştırmıştı. Dâhiliye müdürlüğünü yaptığı okulda, sevdiği bu yeni konuyu öğrencilere de tanıtmak ve sevdirmek istiyordu. Nitekim bu yüzden okulun o zamanki müdürü Ebulmuhsin Kemal Bey"e başvurdu, onun aklını bu işe yatırdı ve aynı okulda öğretmenlik yapmakta olan Şakir Seden'le birlikte filmleri seçmek ve gösterimleri düzenlemekle görevlendirildi.[1]
İstanbul Sultanisi’nde dahiliye Şefi olan Fuat Bey, Weinberg’in okuldaki gösterileri sırasında yanına gelir, film göstermeyi ve makinenin yapısını incelerdi. Film makinesine karşı çok merakı olan Fuat Bey, kısa zamanda makine kullanmasını öğrendi. Weinberg’in film gösterme makinesini kimseye öğretmemesi ve göstermemesine karşı, Fuat Bey hem okuldaki durumdan faydalanarak, hem de Weinberg’e bir miktar para vererek bu işi öğrenmişti.
Günün birinde İstanbul Sultanisinin kapıları Weinberg’e kapandı. Onun ne makinesine,,ne kendisine ne de filmlerine lüzum yoktu. Fuat Bey bu işi kusursuz öğrendikten sonra, maaşından artırdığı bir miktar para ile bir gösterme makinesi satın almış, tedarik ettiği filmleri haftanın belirli günlerinde İstanbul Sultanisi’nde öğrencilere gösteriyordu. [2]
1914'e kadar İstanbul'da açılan sinema salonlarının sahipleri ve işletmecileri gayrimüslimlerden ve yabancılardan oluşuyordu. 1913 yılında 5 yeni sinema salonun açılması, bazı yerli müteşebbisleri bu sektöre yöneltti. 19 Mart 1914 tarihinde Şehzadebaşı'nda Cevat (Boyer) ve Murat Bey tarafından Türkiye'nin ilk yerli sinema salonu olan "Milli Sinema" açıldı. 6 Temmuz 1914 tarihinde Şakir ve Kemal Seden Kardeşler ile Fuat Uzkınay tarafından Sirkeci'de Ali Efendi Sineması açıldı. Seden Kardeşler, aynı yıl içinde Demirkapı'da Kemal Bey Sineması adıyla ikinci bir salon daha açtılar.[3] Sonraki yıllarda Fuat Uzkınay’ın bu teşviki, Türkiye’nin ilk özel film şirketi olan Kemal Film’in kurulmasını sağlayacaktı.
14 Kasım 1914 tarihinde yedek subay olarak görev yapan Fuat Uzkınay, ordu destekli sinemanın bir uzantısı olan Türk sinemasının ilk filmi, Ayastafonos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı adlı belge filmini kaydeder. Filmin günümüze ulaşmaması ve bu tarih öncesinde çeşitli belge filmlerinin çekilmiş olması bazı tartışmaları beraberinde getirse de, bu tarih, Türk sinemasının başlangıcı olarak kabul edilir.[4]
28 Temmuz 1914'te Avusturya-Macaristan imparatorluğu Sırbistan'a savaş açmıştı. 2 Ağustos 1914’te Osmanlı Devleti, Almanya'yla gizli bir ittifak antlaşması imzalamış, ertesi günden başlamak üzere aynı gün seferberlik ilan edilmişti. Uzkınay’ da 11 Ağustosta yedek subay olarak silah altına alınmıştı. 3 ay sonra, 11 Kasım 1914'te Osmanlı imparatorluğu’nun İtilâf devletlerine resmen savaş ilan etmesi, İmparatorluğun alın yazısı kadar Uzkınay’ın ve sinemamızın alın yazısını da belirledi.
1878 de Yeşilköy’e gelen Rus askerlerini gösteren L’illrustration dergisindeki gravür
Bu üç ay içinde bütün çabalar, Osmanlı İmparatorluğu'nun ittifak devletleri yanında katılması artık kesinleşmiş gibi görünen I. Dünya Savaşı'na halkı alıştırmaya yönelmişti. Bunun için açılan savaşçı propaganda içinde en önemli yeri, Ayastefanos' taki (Yeşilköy) bir anıtın yıkılması isteği tutuyordu. Bu yapının Osmanlı imparatorluğu için çok acı bir anısı vardı: Rumi 1293 yılma rastladığı İçin halkın 93 harbi diye adlandırdığı 1876-77 Osmanlı - Rus savaşının yenilgiyle sonuçlanması üzerine Ruslar, İstanbul üzerine yürürlerken vardıkları en uzak nokta olan Ayestefanos' ta bir zafer anıtı dikmek istemişlerdi. Uzun çekişmelerden sonra bunun bir hayır kurumu olarak meydana getirilmesi konusunda uzlaşmaya varılmış, böylece yarısı anıt, yarısı hayır kurumu olan acayip bir yapı ortaya çıkmıştı.
3 platformlu bir abideydi. Çan kulesi olarak kullanılan üst bölümü yeşil parlak bir malzeme ile inşa edilmişti. Anıtın tepe noktasında Rus kiliselerinin taç motifi ve üçlü Rus haçı vardı. Ölen Rus askerlerinin hatırasına inşa edildiği iddia edilmişti ama Osmanlının 93 harbi yenilgisinin de simgesiydi.[5]
Nitekim savaşa resmen katılışımızdan üç gün sonra. 14 Kasımda İstanbul ve yakınlarından gelen kalabalık bir halk kütlesi yapının ahşap bölümlerini yaktı, taştan olan bölümler ise kolay kolay yıkılacağa benzemiyordu. Sonunda İşe istihkâm subayları karıştılar ve anıt dinamitle havaya uçuruldu, fakat anıtın tamamıyla yıkılışı 3 ay zaman aldı.
Anıtın yıkılacağı aylarca önceden bilindiği için hazırlık yapılmış, hatta yıkılışın filme alınması için müttefik Avusturya–Macaristan’ın başkenti Viyana'da yeni kurulan Sacha-Messter Gesellschaft adlı yapımeviyle anlaşmaya varılmıştı. Ancak savaşın patlak vermesiyle milli duygular öylesine körüklenmişti ki, bu olayın ne olursa olsun bir Türk eliyle filme aktarılması isteniyordu. Bunun üzerine bir araştırma yapıldı, daha önce sinema işlerinde çalışmış, o an yedek subay bulunan Fuat Uzkınay'ın bu iş için biçilmiş kaftan olduğuna karar verildi.[6] Uzkınay aslında kamerayı çalıştırmayı dahi bilmiyordu. O sadece Sigmund Weinberg’den öğrendiği kadarıyla film gösterimi için projeksiyon makinesinden anlıyordu. İlkin firma operatörleri film çekmenin film göstermeye benzemediği gerekçesiyle buna karşı çıktılar. Ama Fuat Uzkınay kısa bir deneme filmi çekip onları ikna edince aygıtı ona teslim ettiler. [7] Abidenin yıkılacağı gün halkın isteği üzerine Sacha – Messter Gesselchaft şirketinin teknisyenlerinden öğrendikleriyle tarihe “Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı” adıyla geçen 150 metrelik belgeseli çekti. Fakat, Merkez Ordu Sinema Dairesi arşivindeki bu “ilk Türk Sinemacısının çektiği tarihi film” günümüze ulaşamamıştır
Sinema eleştirmeni Onat Kutlar, bir yazısında bu konuyla ilgili şöyle dile getirmiştir: ‘1966’da bu filmin kopyasını, Ordu Foto Film Merkezi’nin arşivinde günlerce aradık, bulamadık. Birkaç yıl sonra, Merkez’den filmin bulunduğu bildirildi. Gerçekten de, üzerinde “Ayastefenos” yazılı bir kutu bulunmuştu. Ancak kutunun içinden bambaşka bir film çıktı.’ [8]
Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı filmiyle ilgili ilk ve tek belge ilk kez Nurullah Tilgen tarafından söylenmiştir. [9] Rakım Çalapala ve Nijat Özön, filmin çekilmiş olduğu, fakat kayıp filmler arasındaki yerini aldığı görüşündeler. Diğer bir görüş ise, Burçak Evren ve Ali Özuyar’dan. Şöyle ki, filmin bugüne kadar kimse tarafından görülmemiş olması ve kayıp olması sonucuyla filmin hiçbir zaman var olmadığı yönündedir. [10] Fuat Uzkınay‘ın kızları Mutena Uzkınay ile Mualla Uzkınay (Tüzel) şöyle der:
Mualla Uzkınay Mutena Uzkınay
“Babamız çok konuşan insan değildi. Sinemayla ilgili anılarını hemen hemen hiç anlatmazdı. Kişi olarak, yaptıklarıyla övünmekten rahatsız olan bir mizaca sahipti. Çoğu zaman gazetecilerle bile konuşmaktan hoşlanmazdı. Babamız hayattayken bize hiç bir filmi seyrettirmedi. Bundan pek hoşlanmazdı. Ancak babamız vefat ettikten sonra kendisiyle ilgili olarak düzenlenen toplantı ve gösterilerde bazı filmlerini gördük. Zaman zaman konuşurdu. Anıtın nasıl yıkıldığını, bu yıkıldığı, filme çekerken ne zor şartlar altında olduğunu hep anlatırdı. Ama bundan övünerek değil de, ilginç bir olaymış gibi söz ederdi. Babam Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin çekilişini anlatırken, bunun ilk Türk filmi olduğunun bile bilincinde değildi. Ve bunu bizlere hiç bir zaman ilk Türk filmidir diye anlatmadı. Biz bu filmin ilk olduğunu Rakım Çalapala Bey’in kitabından ve Nurullah Tilgen'in yazısından öğrendik.” [11]
Fuat UZKINAY’ın kızı Mutena UZKINAY, Dr.Mustafa ÇETİN’e verdiği röportajda;
“Ben çocukluğumdan beri bu film diye değil de, bir film çekildiğini, babamı bir yere bağladıklarını, onun film çektiğini duyardım. Hatta çocukça bir bakışla onun bir uçağa bağlanıp bu filmi çektiğini hayal etmişimdir hep. Annem ara sıra "Fuat Ayastefanos'u anlatsana" derdi. Demek ki annem bunu biliyordu. Âmâ biz hiç birimiz gerçek anlamda ilgilenmedik. Sadece çekildiğini babamın bunu yaptığı biliyorduk, işitiyorduk. Biz Ayastefanos'un ne olduğunu, nerde olduğunu da bilmezdik. Bunları hep sonradan öğrendik. Âmâ bu konuda bir filmin çekildiğini hep biliyorduk.
Rakım Çalapala ile yapılan bir konuşmada Burhan Arpad, Şekeroğlu, Burçak Evren, "Filmin çekilip çekilmediğinden emin misiniz ?" gibi sorular soruyorlar. Rakım Bey onlara "Ben filmi görmedim. Ama Fuat Bey böyle diyorsa ben buna inanırım. Bu doğrudur" şeklinde cevaplıyor.”[12]
Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı ile ilgili elde somut bir belgenin veya tanıklığın olmaması, bu belge filminin “ilk Türk filmi” olarak kabul edilişine ihtiyatla yaklaşılmasına neden olmaktadır. Buna rağmen, sözü geçen film siyasal olarak güçler dengesini ve egemenlik ilkesini vurgulayan bir yapıdadır. Bu abidenin yıkılışının filme alınması, özellikle Birinci Dünya Savaşı’na girerken, yenilgiyi simgeleyen izlerin kaldırılmasına yönelik olabilir.[13]
İlk Türk filmi “Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışını” - 14 Kasım 1914
Evren; Fuat Uzkınay’ın “Ayastefanos Abidesinin Yıkılışı” (1914) adlı filmini Türkiye’de sinemanın başlangıcı saymakta ve çevrilen ilk Türk filmi demektedir. Ancak filmin kendisinin ve filme ait belgelerin olmayışı, ayrıca bu filmi gören şahıslara da rastlanmayışı nedeni ile bu konu henüz tartışılmaktadır. [14] Fuat Uzkınay, ilk Türk filmine imzasını atmasa bile ilk Türk yönetmenidir demektedir.[15]
Filmin çekildiği ispat edilememekle birlikte çekilmediği de ispat edilememektedir. Yazılı kaynaklarda yer alan belge ve bilgilerin dayandığı noktalar da bilinemediğinden, Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı adlı belgeselin hiç çekilmediği yönünde bir kanaat oluşmaya başlamıştır.
Fuat Uzkınay, her şart altında Türk sinema tarihinin mihenk taşlarından biridir. Sadece ilk Türk filmini çekmiş olması ile değil pek çok konuda öncülüğüyle sinemamızda önemli bir yeri vardır. Uzkınay, ilk Türk yönetmeni olması, Türk sinemasının askeri alandan sivil alana geçişine şahitlik etmesi ve ciddi katkılarda bulunması, okulda ilk film gösterimini gerçekleştirmesi, ilk görüntü yönetmenlerimizden olması, Kurtuluş Savaşı’na dair belgeseller çekmesi, Sirkeci’de, Anadolu yakasında, özellikle Üsküdar’da ilk sinema salonlarını açması ve işletmesi gibi pek çok konuda öncü sıfatı taşımaktadır. [16]
Sinema tarihçileri bu konuda net bir fikir birliğine varmış değiller. Fakat bu anıtın yıkılması ve bunun filme alınması ile ilgili tartışmalar devam etmektedir. Belki bir gün bu film arşivlerin tozlu rafları arasında bulunursa bu tartışma sona erecektir. Her ne olursa olsun, Fuat UZKINAY, 100. Yıllık sinema tarihimizi başlatan ilk Türk sinemacısı olarak sinema tarihimizi başlatan kişidir.
KAYNAKLAR:
1-Evren Burçak, İlk Türk Filmleri, İstanbul: Es Yayınları, 2006
2-Özön Nijat, Fuat Uzkınay, İstanbul: Türk Sinematek Derneği Yayınları, 1970
3-Özgüç, Agâh. “Başlangıcından Bugüne Türk Sinemasında İlk’ler”, İstanbul 1990
4-Özuyar Ali, Sinemanın Osmanlıca Serüveni, Ankara: Öteki Yayınevi, 1999
5-Scognomillo Giovanni, Türk Sinema Tarihi, İstanbul,Kabalcı Yayınevi 1998
7-Tilgen Nurullah, yayınlanmamış notları, 1953 yılı konuşması
8-Özde Çeliktemel-Thomen, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Sinema ve Propaganda (1908-1922)”, Kurgu Online International Journal of Communication Studies, vol.2, June 2010
9- Tilgen,Nurullah, “Türk Sineması Tarihi, Dünden Bugüne 1914-1953”, Yıldız Dergisi sayı 30.
10.Evren Burçak “İlk Türk Filmi Üstündeki Kuşkular” Gelişim Sinema Aylık Sinema-Video Dergisi, Kasım 1984
11-Mustafa Gökmen, Eski İstanbul Sinemaları, İstanbul Kitaplığı Yay., İstanbul, 1991, s. 20-21.
12- Başgelen Nezih, Ayatefonos Rus Anıtı, Albüm dergisi Sayı 3. Nisan 1998
13-Kutlar, Onat, Türk Sinemasının 60 Yılı ve İlk Türk Filmini Çeviren Fuat Uzkınay, Milliyet Sanat, Sayı. 106, 1974.
14.http://www.mustafacetin.org/tr/mutena-uzkinay-ile-konusma-1989
15. Çetin Mustafa, “Fuat Uzkınay ve İlk Filmimize Dair”, 4 Ağustos 2014
http://www.tsa.org.tr/yazi/yazidetay/20/fuat-uzkinay-ve-ilk-filmimize-dair
Fotoğraflar ve belgeler: Dr.Mustafa ÇETİN arşivinden alınmıştır.
http://www.mustafacetin.org/tr/fuat-uzkinay-hakkinda-dr-mustafa-cetin-wwwmustafacetinorg-ayastefanostaki-rus-abidesinin-yikilisiilk-turk-filmi
http://www.tsa.org.tr/yazi/yazidetay/20/fuat-uzkinay-ve-ilk-filmimize-dair