Babam, altmış beş yaşında. Evini ailesini önemser, onlara dair işleri önceler ama diğer vakitlerinin çoğunu dışarıda geçirmeyi sever. Kendi akranları ile takılmak, kadim geleneğidir zira.
Tek kötü alışkanlığı sigaradır. Maalesef, kendi dediğine göre, çocukluğundan beri içer. Birkaç defa bırakmayı denedi ama nafile.
Bir iş yoksa asla evde durmayan babam, şimdi evde durmak zorunda. Bunun ne demek olduğunun farkında. Kendi sağlığı ve güvenliği için hayati derecede önemli olduğunu biliyor.
Market ve pazar alışverişleri, hastane ilaç işleri hep onun sorumluluğunda iken; şimdi artık çocukları yapıyorlar. Zaten onlar da uzmanların çağrısına uyup evde kalıyorlar çoğunlukla.
Onun için tek sıkıntı evde kalmak zorunda olması. Evet, gerekli ama zor.
***
Kayınbabam, altmış sekiz yaşında. Gençliğini bilmiyorum ama tanıdığımdan beri (yaklaşık yirmi yıl) dışarıda işi yoksa evinde oturur. Tarla yapan işleri dışındaki vaktini ailesiyle geçirir. Düğün, dernek, bayram seyran, cenaze merasim dışında evinden çıkmaz.
Tek zararlı alışkanlığı sigara idi, bıraktı.
Şimdi o da evde durmak zorunda. Bunun ne demek olduğunun farkında. Bu tedbirin, kendi sağlığı ve güvenliği için hayati derecede önemli olduğunu biliyor.
Elbette onun da işlerini yapacak çocukları var. Ne var ki evde kalmak zorunda olmak ister istemez can sıkıyor. O da çok iyi biliyor. Evet, gerekli ama zor.
***
Hacı Mustafa Amca. Yetmiş yaşında. Altmış beş yaşındaki eşiyle birlikte yaşıyor. Kimi kimsesi yok. Var da mı yok acaba, bilmiyorum. Görünürde yok.
Çarşı pazar işlerini kendisi, ev bahçe işlerini eşi hallediyordu. Şimdi ikisi de evlerinde kalmak zorunda. Çünkü korona salgınının onlar için çok tehlikeli olduğunu biliyorlar.
Bereket versin ki, devlet eski devlet değil. Emekli maaşını görevliler ayağına getiriyorlar. İstediği takdirde resmi işlerini bir telefonla görevlilere yaptırabiliyor. Evet, bir telefonla devletin tüm birimleri emrinde. Bir de komşu gençler var. Onlar da pazar market işlerini hallediyorlar.
Onun için tek sıkıntı evde kalmak zorunda olması. Evet, gerekli ama zor.
***
Bunlar sadece farklı üç örnek. Kim bilir daha ne hayatlar var.
Korona virüs salgınına karşı korunsunlar, diye evde kalmaları yönünde karar verilen bu insanlar, bizim büyüklerimiz. Geçmişi bizimle bağlayan köprülerimiz. İnsanlık birikimimiz. Toplumsal hafızamız.
Evet, dikkatinizi çekiyorum: onları bizden korumak için. Yoksa bizi onlardan korumak için değil.
Biz büyüklere karşı saygılı bir milletiz. Gerek çevremizde gerekse medyadan sayısız örneklerini görüyoruz her gün.
Ama maalesef bazı "süper zekâ" sosyal medya mahlûkları "beğeni" uğruna olmadık işler yapıyorlar.
Mesela, geçen akşam sosyal medyada, yaşlı bir vatandaşla dalga geçilen video...
Videoyu çeken kişi, polis gibi davranarak, "Normalde ceza kesmemiz gerekiyor, bu sefer sizi affedelim" diyor. Yaşlı adam ise 'Hastaneye geldim, otobüs almadı beni. Polise söyledim' yanıtını veriyor. Kırgın, üzgün, telaşlı bir hâlde.
Gencin tavrı ayrı üzücü, yaşlı amcanın yaşadığı psikolojik baskı, değersizlik hissi ve kırgınlık ayrı üzücü.
Buna benzer muziplikler oldu. Sözde şaka ama...
Allah'tan kamuoyunun büyük tepkisini çekti. İçişleri bakanı da derhal devreye girinceye bu tür saygısızlıklar kesildi. En azından rağbet görmüyor artık.
***
Bakın gençler, değerli dostlar...
Yukarıda dediğim gibi, onlar bizim büyüklerimiz. Belki normal zamanlarda onlara yapacağımız şakalar hoşlarına bile gidebilir ama şimdi normal bir zamanda değiliz.
Yine yukarıda örneklerini verdiğim gibi; hepsi de bu kararın doğru olduğunu, onları korumak için olduğunu bilmelerine rağmen; duygusal olarak tecrit edilmiş hatta dışlanmış hissediyor olabilirler.
Onlara her zamandakinden daha hassas davranmalıyız. Daha saygılı ve daha merhametli...
Unutmayalım ki Allah ömür verirse bir gün biz de o yaşlara geleceğiz.
İnancımızda yaşlılara verilen önemi bilmeyenimiz yoktur. Konuyla ilgili pek çok ayetten sadece birini örnek vererek bitirelim:
"Rabbin kesin olarak şunu emretmiştir: Sadece O'na kulluk edeceksiniz. Bir de anne babanıza iyilikte bulunacaksınız. Şayet onlardan biri ya da ikisi senin yanında yaşlanacak olurlarsa onlara "öf" bile deme! Onları azarlama; ikisine de güzel sözler söyle. Merhametle tevazu kanatlarını onların üzerine ger ve şöyle dua et: "Rabbim! Ben küçükken onlara bana nasıl şefkatle davrandıysalar şimdi Sen de onlara öylece rahmetinle muamele eyle." (İsra, 23-24)
Özetle; bu zor günleri devlet millet el ele vererek atlatacağız. Hem birbirimize hem de büyüklerimize karşı azami dikkatli olacağız.
Sağlıcakla ve sevgiyle kalın.
İzzet Irmak
#koronayazıları