Mezar taşında, kendi sözü olan “Her şeye kadir olan Allah’a yemin ederim ki köle olmayacağız” yazan ve hayatı mücadele ile geçen Aliya, sadece Bosna’nın değil, Tüm İslam âleminin gönlünü fetheden bir lider.
1925-2003 arasında yaşayan Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, edebi yönü de güçlü olduğu için “Bilge Kral” lakabı ile tanınmıştır. Hayatı boyunca ümmetin birliği, bilinçlenmesi ve güçlenmesi için uğraşmıştır. Bosna Müslümanlarının derin saygısını kazanmış, son dönem dünya yönetim literatürüne en farklı liderlerden biri olarak geçmiştir.
Dünyaya hâkim olan sömürü düzeni, insanlığı ifsad eden kominizim ve ateizm ile amansız bir mücadeleye girişmiş, sırf İslami kimliklerinden dolayı zulme maruz kalan Bosna Müslümanlarının Balkanlarda yaşanan fırtınadan en az zararla kurtulmasına vesile olmuştur.
Onun bu sözü aslında vaziyetin tam ve doğru bir izahıdır: “Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.”
Bugün ülkemizde de Aliya çok saygı gören bir kimliktir. Sözleri dilden dile dolaşır, hakkında çok sayıda çalışma yapılır, kitaplar yazılır. Onun adına kurulan dernekler, sivil toplum kuruluşları vardır.
Bu yazının konusu da aslında o derneklerden birinin başkanı olan İbrahim Günay…
Kendisi ile ilk tanışıklığımız sosyal medya vasıtası iledir. Daha sonra katıldığım her türlü kültürel faaliyetin içinde kendisi ile karşılaşınca bir güzel insanla tanışmış olduğumu fark ettim.
Konya Aliya İzzetbegoviç Kültür Sanat ve Eğitim Derneği (AKSED), aslında ilk kuruluş itibariyle bir cami derneği. Ülkemizde on binlerce cami derneği var ama ben ilk defa böyle bir dernekle karşılaştım diyebilirim.
Aliya İzzetbegoviç Camiini resmen bir kültür merkezine dönüştürmüşler. Camide sempozyum, panel, seminerler düzenlenmiş; sadece dini konular değil; aile, sosyal meseleler, gençlik gibi meseleler de ele alınmış.
Etkinliklere cami çevresine ek olarak her yerden katılımlar oluyor. Şimdiye kadar birçok devlet yetilisi, akademisyen, yazar ve düşünür konuşmalar yapmış bu etkinliklerde.
İbrahim Günay çalışkan bir insan. Çalışkanlığını dertli olmasına bağlıyorum. Ümmet derdi, vatan derdi, ülke derdi…
Parasal bir gücü yok. Emekli maaşıyla geçiniyor. Ama torbalarla parayı yöneten birçok STK’dan çok daha fazla faaliyete imza atıyor. En üst düzeyde devlet yetkililerine gidiyor, ilin valisi ile görüşüyor, belediye başkanlarına ulaşıyor, kurum amirlerini ziyaret ediyor, her türlü sosyal faaliyetin içinde yer alıyor.
Bir ara, bir Cumartesi günü onunla takılayım dedim;
Saat 13.00’da Camlı Köşk’te beraber büyükşehir belediyesinin düzenlediği bir şiir söyleşisine katıldıktan sonra saat 14.00’da TYB’nin İl Halk Kütüphanesinde tertiplediği “Göçerlikte Kadın Olmak” paneline katılıyoruz. Saat 16.00’da ise Koyunoğlu Müzesinde Selçuklu Sultanı İzzetin Keykavus’un anlatıldığı başka bir faaliyette buluyoruz kendimizi.
Akşama da iki program var, biri Aydınlar Ocağında… diye devam ederken sözünü kesiyorum. Bana müsaade başkanım diyorum. Yoruldum…
Başkanın günleri böyle geçiyor.
(Konya tam manasıyla bir ilim kültür şehri. Her an her yerde bir faaliyet var desem, abartı olmaz.)
Geçenlerde dernek yerini ziyaret ettim. Odanın her tarafı kolilerle dolup taşıyor. Karton dosyalar, bloknotlar, kupa bardaklar, kalemler, not defterleri… Hepsinde anlamlı sözler ve dernek amblemleri var. Gelene gidene hediye ediyor.
Bunları nasıl yaptığını soruyorum. Hayırsever insanlarımız var çok şükür. Rica ediyoruz bizi kırmayıp yardım ediyorlar. Para falan istemiyorum. Bize şu lazım diyorum, yaptırıyorlar. Çok büyük paralar değil zaten, maksat çalışmamızı duyurmak.
Küçük de bir kütüphane kurmuş dernek merkezine. Şu anda Aliya İzzetbegoviç’in “İslam Manifestosu” kitabından bir miktar temin etmiş, gelene gidene onu veriyor. Bir de Kupa bardaklara Aliya’nın çok bilinen sözlerinden yazdırmış, hem gelenlere veriyor hem de kendisi ziyarete gittiği yerlere hediye olarak götürüyor.
Bana hediye ettiği kupanın arkasında: “Bizi toprağa gömmeye çalıştılar. Tohum olduğumuzu unuttular.” Yazıyor mesela.
Referandum sürecinde en hızlı “evet”çilerden biriydi İbrahim Günay. Neredeyse kapı kapı gezip hem gerekçelerini anlattı hem de hediyelerini dağıtıp durdu.
Yakında bu konularda bir söyleşimiz olacağından konuyu çok uzatmayayım ama kendisine, amacın ne, diye genel bir soru sorduğumda verdiği cevaptan birkaç cümle ile bitireyim:
1.Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız, gençlerimiz ve kadınlarımız iyi eğitim almalı.
2.Cami ve mahallelerimizde daha kaliteli bir İslami hayat yaşansın. Bilge kral, örnek insan, doğu ve batıyı bilen adam Aliya Ali İzzet Begoviç gibi bir Müslüman bilgenin, kahramanın eserleri okunsun ve hayatı iyi analiz edilsin.
3.Müslümanların yaşam merkezi cami olsun. Örneğimiz ise Allah Resulünün mescidi. Ashab- ı Suffe ile 7/24 faaliyet gösteren Peygamber mescidi çok yönlüydü. Biz bu farklı yönleri zaman içerisinde uygulamanın gücüne inanarak mescidimizde bu çağın insanına yansıtmaya çalışıyoruz.
4.Camilerin çocuklar, engelliler, yaşlılar, kadınlar ve erkekler için hayatın merkezi olması bizim temel hedefimiz. Mahallenin tüm sosyal, kültürel hatta spor ihtiyaçlarının karşılanabileceği büyük külliye tarzı camiiler hayal ediyorum ve olacağına da inanıyorum.
Daha ne olsun.
Muhabbetle kalın…