ÇOCUKLARIMIZI SARAN KORKUNÇ TEHLİKE
''Çocuğunuzun kullandığı bütün elektronik cihazlarda ebeveyn koruma sisteminin açık olduğundan emin olun''
Bu uyarı çocuklarımızın içinde bulundukları tehlikelere karşı ne derece bir koruma sağlayabilir? Ya da gençleri koruma stratejisi bu şekilde mi olmalı?
Hem bu günümüzün hem de geleceğimizin kültürel ve kimlik bunalımı saldırısı altında olduğu bir iletişim dünyası içerisinde rol alıyoruz. Bir yandan geleceği inşa etme hayal ve gayretleriyle gençliğe yönelme ve onlara hitap etme yarışına koyulurken, diğer yandan da çocuklarımızın ve gençlerimizin nasıl bir oyun içinde olduklarını ve yok edilmeye çalışıldıklarını izlemek zorunda kalıyor, bırakılıyoruz. Milli ve manevi değerleri aşılamak için bin dereden su getirircesine için çabalamamızın karşısında bir de bakıyoruz ki zehirli bir sarmaşık gibi gençlerimizin zihinleri ve kalpleri sarılmaya kuşatılmaya başlanmış çoktan.
Evet, iletişimi şu an ki teknoloji ile en üst seviyede yaşıyor gençler. İletişim araçları da onların hizmetinde doğal olarak. Kendini bulamamış, gelişimini tamamlayamamış bir beyne girmek hiçte zor olmasa gerek.
Toplumun can damarı gençlerdir. Onların sağlıklı bir şekilde gelişmesi ve yetişmesi, gelecek on yıllar hatta yüzyılların nasıl şekilleneceğini de ortaya koymaktadır. Bu nedenle ülkelerin gençleri koruma ve yetiştirme stratejileri eğitimden sağlığa, iletişimden sanayiye her alanda ön planda olmalı ve topyekün bir savunma sistemi ile belirlenmelidir. Bu bağlamda Eğitim sisteminin belirlediği temel amaç ve hedefler doğrultusunda diğer sektör ve kurumlar da bundan kendilerine pay biçmeli ve kendi sorumluklarını yerine getirmelidir.
Son zamanlarda iyiden iyiye ayyuka çıkan ve bilgisayar oyunları şeklinde zehrini genç zihinlere akıtan bir saldırı şekli karşısında savunmasızca bakakalıyoruz. Korkunç öğretmen baldi, korkunç büyükanne, mavi balina, mariam ve en son olarak da momo gibi bilgisayar oyunlarının sinsice çocuklarımızın beynine girerek onları kontrol altına aldıklarını ve onlara komutlar vererek her istediklerini rahatlıkla yaptırdıklarını görüyoruz. Aynı zamanda aniden karşılarına cinsiyetsiz bir yaratık çıkararak gençler üzerinde cinsiyetsizlik algısı oluşturulmaktadır. Bu korkunç yaratığın çocuklarımızın hayal dünyasında nasıl şekillere gireceğini bir düşünün. Hatta zaman zaman bu oyunlar nedeniyle çocukları suç işlemeye ve intihara sürükleyen sonuçları ise büyük bir üzüntü ve bir o kadar da kızgınlıkla izliyoruz.
Kültür ve değerlerine sağlam bir şekilde sahip olan bir millet içerisinde genç koruma sistemi otomatik olarak işlemelidir. Bu sistem öyle kararlı olmalı ve sistem elemanları birlikte hareket etmeli ki bunun gibi oyun veya her hangi bir programa karşı anında tepki vermeli, gençleri bu tuzaktan kurtarmalıdır.
Bu saldırılara karşı Milli Eğitim Bakanlığının görevi gençlerin yetiştirilmesindeki genel amaç ve hedefleri toplumun dinamiklerine göre belirlemek, Sağlık Bakanlığının görevi sağlıklı beslenmenin sağlanması, Gençlik ve Spor Bakanlığının görevi sağlıklı bir nesil yetiştirmek amacıyla spor planlamalarının yapılmasını sağlamaktır. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının görevi bu tür kan emici oyun ve programları tespit edip bunlara erişimi anında kesmek ve RTÜK’ün görevi de zararlı yayın ve programları durdurmaktır. Diğer tüm bakanlıkların kendi alanları ile ilgili yapmaları gerekenleri yazılmak istense bu listesi oldukça kabarık hale gelir. Tüm bu kurum ve kuruluşların asli vazifesi sağlıklı nesiller yetişmesi için tüm olanakları kullanmaktır. Tehlikelere karşı geçici ve kesin olmayan çözümmüş gibi öneriler sunmak yerine tehlikeleri ortadan kaldırmaktır. Her ayrı olay veya oyun için illa ki kamuoyu oluşması ve toplumun tepki göstermesi beklenmemelidir.
Esasında bu zararlı içeriklerin önlenmesi için kamuoyu oluşturmaya gerek duyulması bile bir acizliktir.
Eğer davamızda ve sorumluluk alanlarımızda samimi isek tepki beklemek yerine tepki koymak en büyük insani ve vicdani bir görev olmalıdır.