Akıl tuzakları
Hayatın tuzak dolu kıvrımlarından insanı, akıl, akıllı olabilmek ve akıllıca davranışlar kurtarır. Akıl ile sebep sonuç arasındaki bağlantılar takip edildiğinde, bir örüntü oluşturduğu ve bu örüntüdeki roller keşfedilğinde, insanlarla ilişkilerdeki bilinçdışı manevralar çözülebilir, birlikte vakit geçirilen kişilerin gerçek benlikleri tanınabilir, eylem ve tepkiler düzenlenerek ilişkilerin mahkumu değil yönetmeni olmak başarılabilir. Hz. Mevlana “aklı olmayan insanı, kanatsız bir kuş olarak tanımlar ve kanadı olmayan bir kuş nasıl hiçbir yere gidemez ise insan da aklı olmadan gereken aşamayı yapamaz”. Der. Aklın sözlük anlamı “menetmek, engellemek, alıkoymak, bağlamak, sığınmak ve tutmak” demektir. Terim olarak akıl ise “duyu vasıtalarıyla idrak etmek sureti ile bilinmesi mümkün olan şeyleri bilme ve anlama gücü, iyiyi, kötüden ayırma kabiliyeti, varlığın hakikatini idrak melekesi, maddi olmayan fakat maddeye tesir eden cevher” olarak tanımlanır. Akıl, düşünceler, fikirler, eylemler ve sonuçlar arasında bağlantılar kurarak olayları anlamlandırmak üzere vardır. Ama bazen aynı akıl “bilişsel çarpıtma” veya “akıl tuzakları”, “aşırı katı düşünme kalıpları” ile yanlış, negatif veya yanıltıcı sonuçlara da sebep olabilir. Bu durum gerçeği olduğundan daha farklı algılamaya neden olarak yanlış veya hatalı değerlendimelere neden olur. Yaşanan başarıları sahiplenirken, başarısızlıkları ret ederiz. Aslında farkında bile olmadan, yıllar önce yazılmış senaryoları tekrar eder ve çocukken depolanan bilgileri her alanda karşılaştığımız insan ilişkilerine ve olaylara yansıtırız. Bunlar önyargının farkına varılmamış formlarıdır.
Bir insan, gelecek zaman olasılıklarını, en kötü senaryoları düşünerek kendine işkence ediyor kaygı, korku ve endişe sorunları yaşıyorsa “felaketleştirme” akıl tuzağına takılmış demektir. Ama detaylı olarak önemli, ilgili bilgi, veri ve olasılıkları incelemeden geçmiş bilgi ve deneyimleri ile gelecekteki sonucu tahmin ediyorsa da “direkt sonuca gitme” akıl tuzağına takılmış demektir. Bazılarıda tüm olasılıkları ve seçenekleri dışarıda bırakarak tek seçeneğe odaklanıp başka yol yokmuş gibi düşünür o zamanda “tünel düşünme” tuzağı etkili demektir. Bazen de insanlarda, yargının temelini oluşturan, kendi düşünme şeklini destekleyecek, onaylayacak bilgileri arayarak “onay” akıl tuzağına takılır. Bazen de sosyal olarak rahat etmek için çoğunluğa uyar, söyleneni sorgulamaz, kendi düşünce mekanizmamızı harekete geçirmez ve bir süre sonra içgüdülerini de körelten “rahatlık” akıl tuzağına takılır. Bazen de insan sarf ettiği ve geri alamayacağı çaba, zaman ve hatta belki para için çabalamaya devam ederek, hiçbir getirisi olmasa da yatırımı devam ettiren, bırakmayı ret takıntısı ile “ölü yatırım” akıl tuzağına takılır. Ters giden bir şeyler olduğunda sorumluluğu birine veya bir şeye yüklemeye çalışan insanlarda ise “suçlama” akıl tuzağına takılmıştır. Bir konuda veya olayda, sadece olumsuzlara odaklanmak da “filtreleme” tuzağıdır. Hayatın zıtlıklar değil, sayısız ara tonlardan oluştuğunu görememek ise “kutuplu düşünme” tuzağıdır. Bir konuda kesin sonuca varma eğilimi ise insanı “aşırı genelleme” tuzağına götürür. Ayrıca bir davranışa bakılarak, kişilik veya tutum hakkında kesin hüküm vermekte “etiketleme” tuzağıdır. Karşısındakinin zihninden geçenleri tahmine dayalı hükümler ise “akıl okuma” tuzağıdır. Etrafındaki kişilerin halinden kendini sorumlu tutma ise “kişiselleştirme” tuzağıdır. Ayrıca insan başkalarının durumunu da yönetme ve etkileme çabası içinde ise “kontrol” tuzağında demektir. Birde başkalarının davranışlarını baskı yoluyla değiştireceğine inanıyorsa “hep haklı çıkmak” tuzağında demektir.
Ama hangi akıl tuzağının kişide, hangi durumlarda etkili olduğu, ancak farkındalık gözlemi ile mümkündür. Aslında bilinmeyen hakkında peşin hüküm vermek düşüncesine dayanan önyargının kötü olduğunu herkes bilir ama farkında olmaz. Oysa “İnsan insanın aynasıdır” ve önyargıyı tavır, davranış ve sözleri ile geri yansıtırlar. İnsan kendi özelliklerinin sonucunu bu geri bildirimlerle karşısındaki insanda ki sonucuna göre düzeltme yapar. İlişkiler böyle başlar, devam eder veya sonlanır. Farkına varmadan yaşantıda bir şeylerin yanlış, eksik veya tuhaf olduğu hissedilir. Bu farklı hislerin peşinden gidilerek daha iyi bir yaşam oluşur. His algı duyumudur. Algılara isim vermek ise duygudur. Duygular farklı hislerin toplamıdır. Bir şeyler yanlıştır, hisleriniz beyne bunu söyler, akıl düşünür duygularınız mutsuz, huzursuzluk ile size bir mesaj verir. Aslında duyguların kökeni düşüncelerdir ve aslında zihin sürekli konuşarak, mesajlar verir, bu iç sese kulak vermek ne demek istiyor diye sormak ve dinlemek iyi bir başlangıç olabilir. Tuhaf geldi dimi, ama bu gerçekten çok ilginç bir deneyimdir.