İnsanlığın rotası
Gemilerin sefer planı vardır. Gemi sefere başlamadan önce uzmanı tarafından hazırlanan sefer planı ile seferin tahmini süresi ve tamamlanma zamanı hesaplanır. Ancak seyir halinde iken karşılaşılan beklenmeyen durumlara karşı da sürekli düzenlemeler yapılarak yol alınır. Süveyş Kanalında karaya oturan geminin önceki rotası, tüm hesaplamalara rağmen bazen çok ciddi sıkıntılar olabildiğini göstermektedir.
Şekil 1. Süveyş Kanalında karaya oturan geminin önceki rotası
Bizler de seyir halindeki gemileriz rotamız da gelişmiş (kâmil), aydın insan olabilmek ve bu yolculukta da tıpkı bir gemi gibi seyir defteri olmalı. Ama genel olarak bir karar alırken bazen duygular (kalp) bazen de mantık (akıl) rol oynamaktadır. Ama kalp ile akıl arasındaki dengeyi bulamayan, “gücünü değil ama kendini kaybetmiş” insan, can sıkıntısı, korkular, kızgınlık, öfke, nefret, üzüntü ile huzursuzluk hali yaşar.
Bugünün insanları karar verirken, özelikle önemli konularda Araf ta kalıyor. Oysa karar alırken akıl, sezgi ve duyguların bir arada kullanılması gerekir. Çünkü “Kalp çarparken beyin böler”. Bazen gerçekleri görmek için hayallerin kırılması ve acı çekilmesi gerekir. Çünkü gerçeği bilmenin huzuru, yıkılan hayalin acısını eninde sonunda kapatır ve bu bilinçle insan bir adım daha tekâmül etmiş olur. O nedenle tek bir mutlak cevap yoktur. Veya tersine her alınan kararın arkasında artılar ve eksiler gelir. Bazen kararın doğruluğu ve yanlışlığı zaman içinde ortaya çıkar. Kararın yanlışlığı ise bir şekilde kendini gösterir. Birisi karşı görüş söyler, elde edilen sonuç bekleneni karşılamaz veya eleştirilirsiniz. Eğer eleştiriliyor, karşı çıkılıyor veya kimse bir şey demese bile içinizden karşı sesler geliyorsa kavga edip itiraz etmek, ret etmek yerine kulak verip yeni bir yol haritası (seyir defteri) hazırlamak gerekir. Doğru kararı bilmenin tek yolu kişinin kendisini tanımasıdır. Kişi kendini tanırsa kalbiyle düşünüp aklıyla da hissedebiliyor demektir. 'Akılla bilirsin, kalple bulursun, ruhla olursun'. Evet, tekâmül yolundaki insanın hedefi ve seyir defteri vardır. Ama bu hedef için sürekli bir rota kontrolü yapıp hedefe ne uzaklıkta ve hangi konumda diye kontrol gerekir. Bizi uyaran ve bizi eleştiren ve içimizde olan olumsuz duyguları harekete geçirenlere kızmak tıpkı yol durumunu gösteren levhalara kızmak gibidir. Onların yaptıkları değil ama içimizdeki olumsuz duygular bizi tüketir. Karşımıza çıkan olay, kişi ve durumlara verdiğimiz tepkiler ve içimizde uyanan duygular ise düşünce yani akıl kaynaklıdır. Duygular his değildir, his sıcaklığı hissetmektir ama nefret duygudur ve bu duygu yaşananlara yüklenen anlam yani düşüncelerden kaynaklanır.
İlk olarak insan hangi yaş olursa olsun olumsuzluklara razı olmayan, her koşulda yapabilecek iyi bir şeyin olduğuna inanan ve hayatı olumlu yönde etkileyen düşünce tarzını geliştirmeli, pozitif beklentiler oluşturmalıdır. Hz.Mevlana‟ nın “düşünceden ibaretsin. Geriye kalan et ve kemik. Gül düşünürsün, gülistan olursun. Diken düşünürsün dikenlik olursun‟ dizelerinde de belirttiği üzere pozitif düşünce, olumsuzluklara razı olmayan, her koşulda yapabilecek iyi bir şeyin olduğuna inanan, insan hayatını olumlu yönde etkileyen bir düşünce tarzıdır.
Mutlu, huzurlu ve başarılı bir hayat olumlu düşünmekten geçiyor. Bu iki kelimeyi hayat felsefesi olarak benimseyen, insanlar, umudunu, güvenini, iyimserliğini kaybetmeden kendine güvenen, cesur ve inisiyatif sahibi bireyler olarak topluma gereken katkı sağlayabiliyor. İnsanlığın ortak gayesi de zaten mutluluğu yakalayabilmek değilmidir?