Gençlerde kaygıya karşı...
Birçok genç amaçlar ve hedefler konusunda sıkıntılı. Ne yapmak istediğini, hangi hedefe ulaşmak istediğine dair kararı olmayan genç örneği, toplumumuzda yaygınlaşıyor. Bu konunun farklı açılardan dikkatle incelenmesi gerekiyor. Çünkü bunun sonuçlarını sadece o genç değil, ailesi, yakınları ve sonuçta toplum çekecektir.
Gençler zaman baskısı, aşırı bilgi yükü, yoğun çalışma süreçleri ve gelecek kaygısı gibi nedenlerle stres yaşamaktadırlar. Gençlerde stresten başlayıp, kişiler arası problemler, depresyon ve çeşitli psikiyatrik rahatsızlıklar olduğu ancak çok azının psikolojik destek aldığı bilinmektedir. Gençlerin psikolojik desteğe karşı çekimserlikleri ise zaman kaygısı, mahremiyet endişesi, damgalanma korkusu ve kariyere olumsuz etki gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Aslında depresyon, kasvetli ruh hali, suçluluk duygusu, kendini aşağılama, bozulmuş uyku ve iştah, düşük motivasyon, dikkat dağınıklığı vb. belirtilerle kendini dışa vurmaktadır. Psikolojik rahatsızlığı olan kişilerde genel olarak hissedilir derecede aşırı bir endişe ve huzursuzluk hali, uyku problemleri, mide ve bağırsak problemleri, baş ağrısı, yorgunluk ve halsizlik, sinirli ruh hali, ellerde terleme, titreme, üşüme, kalbin hızlı ve ritimsiz atması, kolay ağlama veya hiç ağlayamama ile iştahsızlık görülebilmektedir. Bu ve buna benzer nedenlerle günümüzde bir çok genç ilaç kullanmaktadır. Yukarıda sayılan nedenler, eğer insan baş etme yolların öğrenemez ise hayat boyu baskı unsuru olup stres yapmaya devam eder. Yapılan bir anket çalışması gençlerin % 31’nin sigara içtiğini, % 5’nin alkol kullandığını, % 2,3’nün uyuşturucu kullandığını ve % 17’nin de gelecek 5 yıla karamsar baktıklarını gösteriyor. Ayrıca, gençlerin zamanlarının büyük çoğunluğunu (% 87), kendilerini mutlu hissettikleri sosyal medyada geçirdikleri belirtilmiş. Anket sonuçlarında ayrıca kitap okumayı sevmedikleri, spor yapmadıkları, yakın aile bireyleri ile iletişimde sorun yaşadıkları, günlük hayatta çok sıkıldıkları ve kendilerini sürekli yorgun hissettikleri yer almış. Türkiye’de her 10 kişiden 1’nin çeşitli nedenlerden antidepresan kullandığı ve kullananların çoğunluğunun çocuk ve genç olduğu dikkate alındığında, konunun önemi daha da artmaktadır. Dilbaz (2019), oranının gün geçtikçe artış gösterdiğini ve depresyon şikâyetinin 18-30 ve 45-65 yaş aralıklarında sıklıkla görüldüğünü ifade etmektedir. Depresyon şikâyetinin sıklıkla görüldüğü yaş gruplarına genel olarak bakılacak olursa boşluk hissi, amaçsızlık ve belirsizlik duygularının yoğun olduğu dönemler anlaşılır. Özellikle 18-30 yaşlar bu duyguların ilk tecrübe edildiği yıllar olmasıyla daha sarsıcı etkilere sahiptir. Bu dönemlerde genç ergenlik dönemini aşmış yetişkinlik dönemine doğru seyretmektedirler. Bu dönemlerde gerekli sevgi ve güveni alamayan gençler daha uzun ve problemli süreçler yaşarlar. Bu süreçlerde ailede ve yakın çevrede özgüvenle büyümelerini sağlayacak sevgi ve güven ortamını bulan kişiler zorlukları daha kolay aşabilmektedir. Ancak yine aynı süreçler önemli kararların verilmesi gereken dönemleri oluşturmaktadır. Gençlerin amaç ve hedefleri konusuna döndüğümde sorunların burada kilitlendiği anlaşılıyor. Gençler anne, baba veya yakın çevrenin tepkilerinden çekindikleri için amaç ve hedeflerini dile getiremiyorlar. Çevreyi mutlu edeyim anlayışı ile kimse mutlu olamıyor. Gençlerin öncelikle kendi istekleri ile kendinden beklenenleri konuşarak netleştirmesi gerekiyor.Çünkü emin olduğunda diğer insanları da ikna edebilecektir. Buda çok istediği konuyu konuşarak, tartışarak farklı fikirler içinde incelemesi ile olacaktır. Bu aşamada sakin, güvenilir, konuşmalarda yol açıcı sorularla yardımcı olacak tecrübeli birinden yardım almak çok faydalı olur. Ancak her şeyden önce genç ile iletişimde gencin birey olduğu ve saygıyı hak ettiği unutulmamalıdır.
Burada bizim kuşağa örnek olma, tecrübe paylaşımı ve anlayış gösterme anlamında önemli görevler düşüyor. Ancak ne yazık ki bizlerde yeni oluşan koşullarda en doğru sonucu verecek yaklaşımı veya bir örneğini bilmiyoruz.Yinede bu aşamada gençlere yaşamı boyunca sevdiği ve mutlu olduğu bir işi dayatmadan seçme şansını vermek önemli bir adımdır. Bunun için gençleri isteklerimiz doğrultusunda zorlamak yerine "birlikte ne yapabiliriz" diyerek konuşma yaklaşımı gerekir. Unutmayalım "mutlu çocuk öğrenirken mutsuz çocuklar direnir".
Her şeye rağmen arayış içinde olan ülke genç nüfusuna her aşamada yapabilecek birçok şey var. Birçok kurum ve kuruluş gençlerin hayallerini desteklemek, gönüllülük esaslı yenilikçi fikirlere açık kültürel ve sanatsal faaliyetleri ile kişisel ve sosyal gelişime katkı sağlayacak aktif hayat tarzını teşvik eden projeleri desteklemektedir. Özelikle ailenin yetişemeyeceği alanlarda ise sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, üniversite işbirliğinde yapılacak projeler önemli katkı verebilir.