Huysuzluk
İşin bilimsel yönü çok karmaşık olsa da sosyal yaşantımızda geçimsiz, huysuz, uyumsuz insanların sayısı her gün artıyor. Bazıları gücü, kontrolü ve otoriteyi bu şekilde sağlayabildiği için huysuzluğu bir varoluş biçimi olarak görüp, kabul etmiştir. Huysuzlar sürekli gergin, tepkili, muhalif, alaycı, güvensiz, yanılmaktan ve eleştirilmekten hoşlanmayan tiplerdir. Çünkü,
- Öfkeyi dışa vururlar,
- İkna edilecekleri için kazançları artar.
- Rahatsız oldukları konuyu hemen söyledikleri şeffaf ilişkileri vardır.
- Kişilerin hatalarını söyleyip, savunma istediği için güvenli bölgede yaşar.
- Katı olsalar da dikkatli ve derin düşünürler.
Huysuzluk eden kişilerin içinde genelde gerçekleşmemiş istekleri kalmıştır. Bu nedenle yaşlı ilerledikçe huysuzluk oranı artar. Bazıları iyi bir eğitim almasına rağmen istediği standartlara ulaşamamıştır. Bunu kabul etmek zor gelir. Bu nedenle başkalarını suçlama veya kötüleme ile kendini rahatlatır. İleri yaşlı kişiler acı tecrübeler yaşadıkları, gençliklerini boşa harcadıkları, yorgun oldukları, yüksek beklentilerinin karşılığını alamadıkları için tatminsizdirler. Zaman da geçmişti, telafi şansının kalmadığını bilir ve stresi de gün be gün artar. Yaş ilerlemiş ama dünya onun farkında değildir. Çizgi hikâyesinde insanın "özel" olmasının başkalarına bağlı olmadığı anlatılır. Öğretmen "Niçin arkadaşlarının yaptıklarını bozuyorsun?" dedi, Öğrenci:"birinci olmak istiyorum, onların beni geçmelerini istemiyorum!" der. Öğretmen masasından kalkıp, eline tebeşiri alır ve tahtaya 15 cm. uzunluğunda bir hat çizerek bu çizgiyi nasıl kısaltırsın der. Öğrenci silgiyi aldı ve çizginin ucundan silerek işte kısalttım der. Öğretmen eline tebeşiri tekrar aldı ve tahtadaki 15 cm. uzunluğunda ki çizginin yanına daha uzun yeni bir hat çizdi ve sordu "Şimdi birincisi nasıl görünüyor?" Öğrenci: "Daha kısa" dedi. Öğretmen: "Kendi bilgi ve yetenekleri arttırmak rakibi yok etmeye çalışmaktan iyidir" dedi. O halde bilgi ve yetenekleri, nasıl bulur, ortaya çıkarır ve işleriz? Severek yaptığımız ve yaparken vaktin nasıl geçtiğini fark etmediğimiz konular yeteneklerimizdir. Bu yetenekleri de ancak bilgi ve çabayla geliştiririz. Bu gruptaki insanlar açık olarak beni görün demeyi gururuna yediremediği için huysuz davranışlarla kendini ifade eder. Bu gibi kişiler gururludurlar, hatta kibre varan bir gurur taşırlar. Karşıdaki kişilerin de genelde sinirlenip geri çekilmeleri, huysuzların başarısını gösterir. Huysuz kişi böylece varlığını ve gücünü hissetmiş olur. Grup üyelerinin anlayışlı hali onları daha da güçlü olduğuna inandırıp huysuzluk dozunun artması ve doyumsuzluk artışından başka işe yaramaz. Huysuzluğun bu raddeye varıp hem kişiye, hem de çevresindekilere hayatı çekilmez kılmasının tek sebebi "yerinde kullanılmayan özellikleridir". Huysuzluk tepkidir, çevresinde gördüklerine kişisel tepkisidir. Bazı insanlarda ilerleyen yaşla beraber beyin kimyasında oluşan değişim, davranış kalıpları, düşünce yapısı huysuzluğu tetikleyebilir. Hatta bazen "Ben yaşlı başlı insanım", deyip her şeyi çekinmeden söylerler. İnsanın huysuzlanmadan iyilikle kötülüğe karşı durabilen ve bunu güzel bir şekilde ifade edebilmesi üslubuna bağlıdır. Aynı vakti ve enerjiyi harcayarak etrafına faydalı olan ve görüşüne sıklıkla başvurulan grup üyelerinin olması bunun en güzel kanıtıdır. Olumlu grup üyelerinin farkı karşılaştıkları olumsuz tecrübelerde muhasebe yaparak görüş alması ve kendisine yapılan eleştirileri (ayna benlik) gelişim fırsatı olarak kullanmış demektir.
Yetenek içimizdeki potansiyeldir ve ortaya çıkmayı bekler. Bilgi ise paylaştıkça anlam kazanıp, etkisini gösterir. Çünkü insanın kendi bilgi ve yetenekleri arttırması kendi elindedir. Ayrıca rakibi yok etmeye çalışmak için harcayacağı enerjiyi kendini geliştirmeye kullanacağından iki kere kazanmış olur. Buda bilgelik, farkındalık ve çabayla olur. Tıpkı Necm suresi 39 ayette yazdığı gibi "Ve insana çaba gösterdiği dışında bir şey verilmeyecektir".