Bir virüs anlatır, bize ölümün soğuk yüzünü. Unutulmamalıdır ki tüm güzel şeyler, sabırdan sonra gelir. Lütfen, gündemimizden hiç düşmeyen virüs karşısında biraz sabr gösterelim.
İnsanlar sadece kötü zamanlarda değil, her durumda ferasetli olmalıdır. İnsan yalan ve provokatör haberlerden, ölüme yaklaştıran bir virüsten uzak durduğu kadar uzak durmalıdır. Ve duyduğu/okuduğu asılsız olan haberleri de hiçbir ortamda yaymamaya çalışmalıdır. İnsan için paniklememek ve rehavete düşmemek de bir o kadar önemlidir.
Hz. Ali’ye sorarlar: ‘Başımıza gelen sıkıntılar imtihan mıdır yoksa ceza mıdır?’ İlmin kapısı Hz. Ali cevap verir: ‘Allah’a yaklaştırıyorsa imtihandır, uzaklaştırıyorsa cezadır.’ Peki yaşamımızın merkezine yerleşen bu virüs için ne düşünebiliriz?
Geçmişe bir yolculuk yaptığımızda, Hz. Ömer döneminde veba salgını vardı.
Biri şu ayete dikkat çekti. ‘Müslümanlar af diledikleri müddetçe Allah onlara azap edecek değildir.’ Böylece onlar Allah’a tövbe ettiler, Allah da onlardan bu belayı kaldırdı.
‘Şüphesiz ki en son varış, ancak Rabbinedir.’ (Necm suresi-42)
‘Şüphesiz (yaşatıp) öldüren de O’dur, sonra diriltende.’ (Necm suresi-44) …ve daha söyleyemediğimiz/yazamadığımız nice biz(ler)i muhatap alan ikaz eden ayetler/tümceler…
Dünya’mız an itibariyle gözle görülmeyen bir virüs salgınıyla sınanıyor. Tüm insanlık âlemi bu salgın hastalıktan bir an önce kurtuluş yolu beklemektedir. Ama insanlık maruz kaldığı virüs salgını karşısında çaresiz. İnsanlık; alınan tedbirlerle, yapılan dualarla ve gösterilen sabırla bu zorlu süreçten/imtihandan selametle çıkmayı ummaktadır.
Yoktan var eden, varlığını ilmi ile haberdar eden, yaratıp imtihan eden, imtihan edip sabır veren Allah’ım! Bizi açlık, yoksulluk, sağlık ve sevdiklerimiz ile imtihan edip, bir kula yük eylem. Biliyoruz ki ‘O, görünmeyeni de görüneni de bilendir. O çok büyük, çok yücedir.’ (Ra’d suresi-9)
Bu yıl virüs ile birçok seneryolar yazıldı, çizildi. Suçlular arandı. Farklı yorumlar yapıldı. Kesin olarak bu virüsü birileri yaptı, kendisine göre tehlikeli/güçlü gördüğü ülkelere yaydı. Salgını yayanların da çare olarak aşısını çıkarıp, kendisine mahkûm olanlara pazarlayıp çok korkunç miktarda paralar kazanacağı gibi farklı farklı seneryolar… Bu salgın karşısında çok farklı yaklaşımlar sergilendi. Tüm dünya bir virüsün hızlı salgınıyla kuşatıldı. Adeta dünyadaki çoğu insan, ev hapsi verilmiş, mahkûmlara döndü. Bir virüs, insanlığı teslim aldı. Çoğu ülke sınırlarını kapattı, ulaşım en aza indi. Ticari hayat geriledi. Eğitime ve camii gibi toplu ibadet hayatına ara verildi. İslam âleminin kalbi dediğimiz kutsal mekânları (Kabe, Mescid-i Aksa …) kapatıldı. Camiiler kapatıldı. Bir anlamda hayat durma derecesine vardı. Canlı, hareketli caddeler, sokaklar boşaldı. İnsanlar evlerine kapandı. Ne de olsa insanlık, küresel bir salgınla karşı karşıya. Çok ciddi bir durum. Dünyada büyük bir korku ve endişe hâkim. Bütün insanlar ölümü çok yakın hissedip, çaresiz bir gelecek endişesiyle beklemekte. Dünyanın kendini çok güçlü hissettiği bir çağda, insanlık gözle görülmeyecek kadar küçük bir virüs karşısında çaresiz.
Şimdilik insanlık virüs salgını karşısında kendine göre bir dizi tedbirler belirleyip uygulamaktadır. Elbette alınan tedbirlere uymak da bizim asli görevlerimiz arasındadır. Faydalı olabilecek tedbirlerden birkaçını sıralayacak olursak; Evde kalarak ailemizle vakit geçirmek. Zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamak. Eğitime ara vermek ama evde telafisini yapmak. Hijyen kurallarına uymak. Sağlık çalışanlarını gereksiz yere meşgul etmemek. Başkalarının da ihtiyacı olacağını düşünerek stok yapmamak. İbadetlerimizi ve dualarımızı evde ailemizle birlikte yapmak. Sosyal mesafeyi korumak gibi daha sayamadığımız diğer tedbirler…
Virüs karşısında ne yapalım? Gelin, Kur’an kıssalarından biraz ders alalım. Örneğin karınca, halkının tehlikede olduğunu hissettiğinde şöyle dedi: ‘Evinize girin!’ (Neml suresi-18) Söz konusu sağlık olduğunda, herkes kendisi ve ailesi için en iyisini ister ve virüsün yayılmasını önlemek için çalışır. Kıymetini bilmediğimiz ve şükrünü tam anlamı ile eda edemediğimiz her nimet (iman, sağlık, gençlik, ilim meclisleri, camii, cemaat, dostlar ve daha sayamadığımız diğer nimetler), içimizde derin bir hasrete, ahirette de büyük bir hesaba konu olacaktır.
Dünyayı esir alan bu virüs, bütün dünyayı yok edecek güçte kimyasal silahların üretildiği bir dünyada gerçekleşiyor. Dünyada bilginin, bilimin, teknolojinin ve iletişimin zirve yaptığı bir dönemde ortaya çıkıyor. Sadece bu mu hayır, tıbbın ilerlediği ve ölümsüzlük ile ilgili çareler arandığı bir dönemde, ama kibrin, azgınlığın ve şımarıklığın cirit attığı bir zaman diliminde bir virüs çıkıyor. Hem de dünyayı teslim alan bir virüs. Bu virüs üzerinde kafa yormaya ne dersiniz? Birazcık beyin fırtınası yapalım mı? Ne de olsa hayat durmak üzere. Yaradan’ın bu virüsle insanlığa bir mesajı olabilir mi? Acaba dünyada yaptıklarımızdan dolayı insanlığın yüzleşme vakti mi geldi? Kendimize gelmenin, fabrika ayarlarına dönmemizin vakti daha gelmedi mi? Dünyada yapılanlardan dolayı insan/insanlık kendisine karşı bir çekidüzen vermesi gerekmiyor mu? Atalarımız ‘Bir musibet, bin nasihatten iyidir.’ sözünü boş yere söylememişlerdir.
Dünyada olup bitenleri bir bir masaya yatıralım ve sorgulayalım. Acaba dünya, zalim mazluma zulmetti de sessiz mi kaldı? Luti’ler gibi eşcinselliğe sessiz mi kaldı? Ad kavmi gibi büyüklük mü tasladı? Semud kavmi gibi makam, mevki ve mülk sahibi olup şükür yerine isyan mı etti? Yoksa Medyen kavmi gibi, ölçüde tartıda hile mi yaptı? Ticaret mallarını stok yapıp pahalanınca mı sattı? Ya da Pompei halkı gibi sapıklığa/zinaya mı merak saldı? Açlıktan ölen insanlar varken, yapılan israflara sessiz mi kaldı dünya? Üzerine bomba yağdırılan çocukların çığlıklarına sessiz mi kaldı? Dünyanın farklı coğrafyalarında kayıp, aç, şehit, işçi, yaralı, öksüz, mazlum, mağdur, …olan çocukların zalime gücü yetmeyince en büyük silah olan duaya sarılıp ‘Sizi, Allah’a şikayet ediyorum !!!’ sözlerine sessiz mi kaldı? (Şimdi ise bu virüs, çocukların dışındaki dünyayı öldürüyor ve çocuklar dünyayı seyrediyor.) Doğanın, hayvanların ve diğer canlıların katledilmesine sessiz mi kaldı? İnsanlara ve hayvanlara taciz-tecavüz edenlere sessiz mi kaldı? Canilerin, vicdansızların dünyanın farklı yerlerini zulüm ve karantina altına alıp insanların yaşam haklarını ellerinden almasına sessiz mi kaldı? …… Ve daha sayamadığımız diğer sessiz kalışlar. Bir örümcekle Peygamberimizi koruyan Allah, bir virüsle dünyayı hapishaneye çevirerek gücünü hatırlatan Allah ne büyüktür. ‘Muhakkak ki bir toplum özlerini (iç dünyalarını ve güzel ahlaklarını) değiştirip bozmadıkça, Allah da onların durumunu değiştirip bozmaz.’ (Ra’d suresi-11)
Dünyanın, gücü olup da -yanlışa, suça- sessiz kaldığı durumlardan ders çıkarmamız gerek. Aksi halde tarih farklı şekillerde tekerrür edecektir. Kur’an’da bunun örnekleri çoktur. İflah olacaklar, ibret alacaklardır. Bir virüs gider, başkası gelir. İnsanlık temiz olmaya ve temiz kalmaya mecburdur. Hem bedenen hem de ruhen…
Allah insanı iddialı olduğu yerden vurur derler. Örneğin, Fransa 2011 yılında peçe takan bayanlara ağızlarını kapattıkları için 150 Euro ceza keserken, şimdi ise sokakta ağız maskesi olmadan gezenlere 150 Euro ceza kesmektedir.
Virüsün yayılmasını önlemek için Peygamberimizi dinlemek gerekir. Peygamberimiz ‘Hasta bir insanı, sağlıklı bir insanın yanına sokmayın, götürmeyin.’ demiştir. ‘Bir yerde salgın bir hastalık varsa, oraya girmeyin. Olduğunuz bir yerde salgın bir hastalık çıkarsa, oradan çıkmayın.’ emri de yine Peygamberimize aittir.
Ey insanlar; gelin ayrıntılarda boğulmadan birlik olup, bizleri her türlü bela, musibet ve tedavisi olmayan hastalıklardan koruması için Rabbimize dua ve niyaz edelim. ‘Allah’ım, ey insanların Rabbi! Sıkıntıyı gider, şifa ver. Şifayı veren ancak sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hastalık nedir bırakmasın.’ (Hadis-i Şerif) Bu sıkıntılı anlardan tez zamanda arınıp kurtulmayı, huzurunda kardeşler topluluğu olarak yeniden beraberce omuz omuza saf tutabilmek için camiye gidebilmeyi her birimize nasip eyle ya Rabbi… Kısa zamanda üzerimize öyle bir yağmur yağsın ki üzerimize, bütün hastalıkları, belaları, dünyada işlenen tüm kötülükleri yıkasın, temizlesin. Ve öyle bir güneş doğsun ki dünyaya, ferahlık getirsin yüreklere… Allah’ım, sonsuz rahmetine ve sınırsız kudretine sığınıyoruz. Virüs illetine bulaşmış kullarına rahmetinle, merhametinle ve kudretinle şifa lütfet. Virüsle mücadele adına yapılan her türlü gayret ve çalışmayı hayırla neticelendir. Tüm insanlığı her türlü maddi ve manevi salgın, hastalık ve musibetlerden muhafaza buyur. İnsanlığa, hayır ve selamet kapılarını aç. (amin, amin,amin)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hoşça kalın, -öldürücü virüs karşısında- sağlıcakla kalın.