İçinde bulunduğumuz on bir ayın sultanı Ramazan ayı, bizi içine hapsolduğumuz dar dünyamızdan kurtararak başka dünyalara, başka evrenlere götürebilmelidir. Bu ayın diğer aylardan olmadık/yaşanmadık farklarını yaşamalı ve yaşatmalıyız. Bu ay bize, gerektiğinde geçmişimizi yineleyen değil; geçmişimizi yenileyen, yeniden biçim veren olmalıdır. Birlikte yaşamak zorunda olduğumuz insanların duyarsızlığından öte, bizi bizden uzaklaştıran, geldiğimiz kaynağa/fıtratımıza yönelten asıl unsurlardan özel bir ay olmalıdır.
Bu ayda siyasetçilerden ve diğer kişilerden/mesleklerden önce ilmi ile amel eden âlimlere kulak kabartmak yerinde olur. Çünkü siyasetçilerin elindeki aynalar kırık değil ama kimisi çukur kimisi tümsek olduğu için, insanı olduğu gibi göstermeyen, orijinalliğini bozup farklı şekillerde gösteren aynalardır. Ama âlimin ise elindeki kırık ayna parçası da olsa, insanı olduğu gibi gösterir. Ama biz insanoğlu, çoğu zaman âlimin kırık aynasını değil, bizi yanıltan aynalara aldanarak kendimizi aramaya koyuluruz. Çünkü asıl gerçeğin acı olduğunu bildiğimiz için, hakikatle karşılaşmamak üzere gerçekleri gösteren aynayı elimizin tersiyle iteriz. Gerçek görüntünün kalıcı olduğunu, aynadaki gerçek olmayan görüntünün geçici olduğunu çoğu zaman unuturuz. Âlimin elindeki o kırık aynalar kimi güçler tarafından yerlere atılır. O kırık ayna parçası parçalandıkça da parçalanır. Ama hakiki âlimler, elindeki o kırık aynayı yere atıp parçalayanlara kızmazlar, küsmezler. Küçük hesaplar yapmazlar. Bir daha eline o kırık aynaları alarak yeniden insanlara gerçekleri göstermek adına aynaları onlara karşı tutarlar. Ta ki gerçeği görene kadar…
***
Bu ayda insanları kendimiz gibi düşünmelerini, aynı şemsiyenin altında toplanmalarını, aynı rayda kaymalarını, aynı davranışları sergilemeleri şartıyla sevmek ve hoş görmek değil; tam tersine en çok bizim gibi düşünmedikleri, farklı olan davranışlarını,..vb her türlü farklılıklarını sevmek, onları anlamak, anlamaya çalışmak, hoş görmek esastır. Bu ayın manevi atmosferine yakışan da her türlü konuda insan olabilmektir, insan kalabilmektir.
İnsan; bu dünyada dost olandır, dost çoğaltandır. İnsan, dostluğunda bütün bir insanlık adına sevgi kapısını sonuna kadar açabilendir. Dostlarıyla da acıyı, tatlıyı paylaşandır. Çünkü paylaşmak bir iyiliktir. İyilik ise bakidir. Mutluluğa götüren bir kapıdır.
***
İnsan yaşadığı ortamda sis varsa, öncelikle o sisin dağılmasını bekler. Çünkü sis dağıldığı zaman bütün renkleri seçebilir. Ama insanın gönlüne perde indiyse o artık hiçbir zaman gerçek renkleri ayırt edemez. İçinde bulunduğumuz ay, perdelerin kaldırılacağı bir aydır. Bu fırsattan yararlanmak gerekir.
Güneş nasıl hiçbir zaman karanlığa yenilmeyecekse, Ramazan ayı da diğer aylara karşı yüz akını koruyup asla yenilmeyecektir. Her zaman değerini muhafaza edecektir. Ama dikkat edilmesi gereken bir konu vardır. O da bu değerli ayda dinin bir sömürü aracı haline dönüştürülmemesine dikkat edilmelidir. Eğer dönüşürse ülkede/toplumda tehlikeli bir güvenlik zaafiyeti yaşanabilir. Ülkede güvenlik ihlali yaşanmaya başladığında bir kısım insanlar, dini; kötülüklerini, yalanlarını, hain emellerini, kötü planlarını kapatmak için kullanırlarsa o zaman yaptıklarını daha rahat gizleyebilirler. Ama bu durumlarını çok uzun zaman saklamaları mümkün değildir. Onlara karşı Yaratan’ın da bir hesabı vardır. O insanlar giderek hataları, günahları daha aleni olarak yaparlar. Yaptıklarını hata, günah olarak değil de hedefe varmak için mubah gördüklerinden dolayı yeri geldiğinde tedbiri elden bırakırlar. Ve acı sonla karşılaşırlar.
***
Bu dünyada tattığımız dünya zevki kadar, ahiret zevkimiz azalır. Dünya ile ahiret arasında bu açıdan ters bir orantı söz konusudur. O yüzden dünyayı Rab edinmeyelim ki, o bizi kendisine kul edinmesin.
İçinde bulunduğumuz ay, tuttuğumuz orucun da etkisiyle tefekkür edeceğimiz bir aydır. Yaratan’ın sürekli olarak bizden yapmamızı istediği bir durumdur. Çünkü tefekkür, gönülde yanan bir fenerdir. Aklın iyiyi ve kötüyü ayırt etmesinde ona ihtiyacı vardır. Düşünen/tefekkür eden bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur. Beden yorgunluğu, düşünce üreten beyin yorgunluğundan daha hafiftir. Dünyadaki fikir kirlenmelerini önlemek için bu ayda yoğun olarak çalışmaya, tefekkür etmeye ihtiyacımız vardır.
***
Yaşadığımız hayat; yanlışla doğrunun, çirkinle güzelin, zararlıyla faydalının, zulümle adaletin mücadelesinden ibarettir. İslam dinimiz sadece Müslümanlara değil, bütün dünyaya huzur ve barış getirecek değerleri bünyesinde taşımaktadır. Ama dünyamıza baktığımızda bir tarafında sefalet varken, diğer bir tarafında ise sefahat(zevk ve eğlence düşkünlüğü demek) vardır. Adaletsizlik hüküm sürmektedir.
Dünyamız için her ne kadar haritaya baktığımızda renk renk, çeşit çeşit bir çok soylar soplar, ülkeler görsek de küfür tek bir merkezden idare edilir. Çünkü ‘Küfür tek millettir.’ Bu merkezin adı ise siyonizmdir. Bu acı gerçeğin karşısında aydınlık asla karanlığa karşı hiçbir zaman eğilmeyecektir. Ramazan ayının arifesinde dünyanın gözü önünde Filistin’e ve dünyanın çeşitli coğrafyalarındaki Müslümanlara karşı yapılan zulümler, daha bizim İslam âlemi olarak Ramazan ayının şuuruna ermemiz için daha çok emek sarf etmemiz gerçeğinin en açık ispatıdır. Bilinçli bir Ramazan ayı geçirmek her babayiğidin/Müslümanın harcı değildir.
***
İslam ümmeti, sağlam bir iman bağı ve o imanın tezahürü olan salih amellerden oluşan bir sosyal yapıdır. Bu sosyal yapıyı inşa etmek için Ramazan ayı, iyi bir fırsat ayıdır. Hoş geldin ey şehr-i Ramazan….
Hayırlı Ramazanlar…