Unutmak için ömür yetmeyebilir ama hatırlamak için bir yazı yeterlidir. Dünden yaşanan olumsuz durumları silemeyebiliriz/toprağa gömemeyebiliriz ama yarınları kurtarmak için yapmamız gereken, dağarcığımızda yaşananlardan ders çıkarabilmek ve akabinde itiraf edebilmek. Bunu başarabilenlere ne mutlu. İsterseniz, hiçbir kimseden korkmadan küçücük de olsa -insanlık adına- itiraflarımıza başlayabiliriz.
Dünyalık sevdasına düştük, değerli sözleri/nasihatleri ayaklar altına alarak gönüllerimizi asıl rotasından çıkardık. Başıboş, hudutsuz bir hürriyet içinde yaşamak için asıl yenilmez kuvvet kaynağı, akide ve iman kuvvetini, şerefli şahsına tevcih edilmiş çirkin bir yalana tercih ettik.
Mücadele içinde insanlık kaidelerine riayet edebilmenin ne kadar büyüklüğünü bilsek bile uygulamadık/uygulayamadık. Korkaklıkta ar ve zillet, ileri atılmakta şeref ve izzetin olduğunu bildiğimiz halde, kişinin korkaklık ile kaderden kurtulabileceğine inandık. Her şeye rağmen göz itiraf eder. Gözyaşı neden aktığını bilmez ama gözün neye ve niçin ağladığını bilir.
Arenada erkekçesine bir mücadele varken, şeytani bir dürtü ile nefsimizin kabardığı bir anda adicesine bir hıyaneti tercih edenler olmuştur. İnsanlığın zayıf düşmediğini göstermek ve düşmana bir nevi gözdağı vermek isterken işleri o kadar karıştıranlar var ki kardeşine zarar vermeye/öldürmeye bile gözünü kırpmadan yapanlar vardır. Ülkemizin karışması için, geri kalması için, maksadın tahakkuku için, herkesi tahrik edip amaçlarına ulaşmak için şairlerini, hatiplerini her türlü pis emelleri için propaganda yapmaları için kiraladılar ve toplumların arasına salıverdiler. Tam sevineceklerken zafer kokularından hemen sonra mağlup olmak ne güzel bir tablo. Diğer tarafta ise, şehitlerimizin hazırladığı bir tabloda, gözümüze ilişen bir tümce: ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez.’
Dostun/dostluğun tanımını diline dolayanlar, tanım yapanlar çoktur. Eğer yakınımızda ya da uzağımızda sadece ve sadece Yaratan’dan bahseder ya da Yaratan’a bahsederse, o kişi dosttur. Hiçbir şeyin kolay olmadığı bir zamanda dedikodu yapmayı ve riyâkar olmayı reddedebiliyorsa o kişi dosttur. Tam zıt bir durum, iletişimi kesenlere ve deve kuşu gibi kafasını kuma gömenlere ise dost denmez.
Üstâd Necip Fazıl’ın dediği gibi, ‘İnsan sevme hissini israf etmemeli, kim ne kadar sevilmeye lâyıksa, onu o kadar sevmeli.’ Üstad, sevgide adaletten ve ölçüden bahseder. Hayatta değmeyen şeyler var, üzülmeye, düşünmeye ve hatta konuşmaya bile değmeyen insanların varlığına rağmen. Ve ardından bir ses. Mevlâna; ‘Seni seveni zehir olsa yut. Seni sevmeyeni, bal olsa da unut.’ Değer verdiğimiz kişiler bize acı veriyorsa, duyduğumuz hissettiğimiz acı, kendisinden değil, olması gerekenden fazlasıyla verdiğimiz, lütfettiğimiz sonsuz değerden kaynaklanmaktadır.
Başkalarının kusurlarıyla iştigal olmaya çalışırsak ki, toplumdaki hastalığımız gibi, kendi kusurlarımızla meşgul olacak bir gönlümüz de kalmaz, zamanımız da yetmez.
Hz. Ebubekir; ‘Ne söylediğini, ne zaman söylediğini ve kime söylediğini iyi düşün.’ diyerek bizi uyarır. Uyarısını kulaklarımıza küpe yapmamız gerekirken, başımıza gelmez dediğimiz onca olumsuz durumların hayatımızdan geçtiğini, kendimizi olaylar ve durumlar karşısında ne kadar güçlü, haklı görsek de, doğru olduğumuz konularda bin parçaya bölsek de, her şeye rağmen fazlasına bile dayansak da çok geç anlarız, acı gerçekleri. Ömrümüz bize hiç bitmeyecek gibi gelse de, ömrümüz tükenmek üzere ve fazlasıyla yorduğumuz bezdirdiğimiz kalbimiz yorulmuş olur.
‘Rağbeti Hakk’a olanın, iklimi bereketli olur.’ cümlesini unuttuğumuzu itiraf etmekle birlikte, bir şarkıcının şarkı sözleri dilime takılır. ‘Şimdi bana kaybolan yıllarımı ver bana.’ Acaba o kaybolan yıllarımızı bize verseler de durum değişir mi? Kalan ömrümüz için ‘Salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiç kimsenin aklına gelmeyen şeyler hazırladım.’ der Yüce Yaradan.
Dualı bir hayat yaşayan, duasını hayatının her köşesine taşıyan, başkalarının bedduasını değil, duasını alan ve duası kabul olanlardan olmamız önemlidir. Avuç içlerimizde gözyaşlarımızla suladığımız itirafların, pişmanlıkların afff olması ve sakladığımız duaların bir an önce kabul olması dileğiyle….
Söyleyin dostlarım, söyleyemediklerimiz içimizde kalmasın.